Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mesela:Antıreler (The antıres) Meze tabağı (Horos döver), Beyaz Peynirli Börek (Börek with beyaz cheese), Sigaraböreği (Börek sigaret), Yayla çorba (Plateau soup), Ezme salata (Crush salad), Ana yemekler (Lancand dinilen), Makarna (Sıpa gitti), Makarna polonez (Sıpa gitti polonez), Pizza dört mevsim (Piza katır sezon), Tatlılar (Deseritif), Dutlu furitti (Dutlu furitti), Borç çorbası (Dept soup), Peynirli gözleme (Cheese observing), Karides söğüş (Sogus Carades), Kurban kavurma (Victim roasting)... Kışı köyünde geçirip yazın kıyılara inen ve turistlere hizmet veren yurdum insanı, turistik mönüyü nasıl hazırlayacak? Elbet açıyor lügati, tek tek çeviriyor yemek adlarını. O arada ufak tefek aksilikler oluyor. Örneğin "piliç çevirme" lügate sadık kalınca "piliç translation" oluveriyor. Ali Süha Uyar, turizm mesleğinde geçen yıllarını anlatırken kıyı lokantalarında rastladığı ilginç yemek adlarını kaydetmiş... İstanbul'a biri İkitelli, diğeri Bahçeşehir merkezli yeni bir şehir kuruluyormuş. Anakent şişmişti, doğurmaya başladı... Piramitlere gelince, onlarda hayret uyandıracak tek bir taraf var... O da Nil'de boğulup da cesedi köpeklere yem olduğu takdirde çok daha mantıklı ve insancıl bir işe yaramış olacağında şüphe bulunmayan muhteris bir budalaya mezar inşa etmek için çalışacak bu kadar çok sayıda aşağılanmış insanın bulunabilmesidir." Piramitler OECD'ye bağlı Uluslararası Enerji Ajansı Mali Analiz Daire Başkanı Fatih Birol'a, bu hafta başında törenle "Üstün Hizmet Ödülü" verildi. Paris'teki OECD Büyükelçiliği'mizde düzenlenen törende ödülünü Büyükelçi Sencer Özsoy'un elinden alan Birol, yaptığı duygulu konuşmanın sonunda, hükümete, diplomatlara, arkadaşlarına, ailesine teşekkür etti ve:- Son olarak da mütevazı şekilde Atatürk'e teşekkür ediyorum dedi, o olmasaydı ne Türkiye Cumhuriyeti olurdu, ne ben burada olurdum...Salondakiler gözyaşlarını tutamadı... Madalya 'Daha önce açıkladım... Konuyla ilgili verilmiş olan kararı ben Tayyip Erdoğan olarak asla tasvip etmiyorum ve buna inanmıyorum. Tasvip etmem de mümkün değil..."Bu sözler Başbakan Erdoğan'ın 24 Eylül 2005 günü İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin Ermeni konferansı ile ilgili yürütmeyi durdurma kararına karşı sarf ettiği sözlerdir.Bugün yargıya müdahaleden söz edenler, o gün bu sözlere hiç tepki göstermediler.Van'a dönelim... Rektör Yücel Aşkın'ın tutuklanmasıyla ilgili incelemelerde bulunmak üzere Van'a giden CHP heyetinin başkanı Yılmaz Ateş'le izlenimlerini konuşuyoruz. Ateş, üzerinden şaşkınlığı hâlâ atamamış. Anlattıklardan birini aktarıyoruz:"Hoca'yla ilgili soruşturma 17 Temmuz'da açılmış. İnanılır gibi değil ama aradan 3 ay geçmiş olmasına karşın savcılık daha dosyayı bile hazırlamamış. Ne zaman hazırlanabileceğini sorduk, 2 - 3 haftayı bulur, dediler. Yani bu durumda Hoca en az bir ay içeride kalacak. Bir başka ilginç olay da şu: Yücel Hoca yolsuzluk yapıldığı iddia edilen ihaleyle ilgili aylar önce savcılığa başvurmuş. Gelin bu olayı araştırın, demiş. Savcılık araştırmış ve takipsizlik kararı vermiş. Aradan aylar geçmiş. Bu arada ne olmuşsa olmuş, aynı savcılık daha önce takipsizlik kararı verdiği bu olayı bir daha soruşturma kararı almış. Bu kez Hoca'yı suçlu bularak tutuklanmasını istemiş. Yargıya saygıyla Gençlik yıllarında para kazanmak için zaamnınızı harcarsınız... Fakat yaşlılkta, o kazandığımız parayla zaman satın alamazsınız. Ahmet Tulgar'ın Orhan Pamuk'la yaptığı röportaj, 26 Eylül 2001 tarihli Milliyet'te yayımlanmış... O günler Orhan Pamuk açısından çok önemli... Zira o tarihte "Benim Adım Kırmızı", Amerika'da "best seller" olmuş. Daha önceki iki kitabı ise satmamış Amerika'da... Orhan Pamuk, bunun sebebini şöyle anlatıyor:- "Kara Kitap"ta ve "Yeni Hayat"ta kötü eleştiri aldım, bunu da söyleyeyim burada ilk kez, o eleştirileri yapan insanlar da Ermeni katliamı konusunda kitap yazmış insanlardı. Bu benim talihsizliğimdi. 'O insanlar bana karşı çok önyargılı insanlardı' demiyorum ama benim kitaplarımı iyi eleştirmediler... Ve ağzımda kötü bir tat kaldı. Bunu da kimseye söylemedim. Çünkü Türkiye'nin geçmişinde böyle karanlık bir şey olduğuna inanıyorum. Kısaca diyor ki, "Ermeni katliamı konusunda kitap yazan eleştirmenler, Amerika'daki başarımı geciktirdi... Oysa ben de onlar gibi düşünüyorum."***Yılmaz Polat'ın son kitabı "Washington'da Akrobasi" (Ulus Dağı Yayınları), dün elimize ulaştı. Kitabın 166. sayfasında geçen yılki bir olayı okuyoruz:"...Diane Rehm Show'a konuk olan Orhan Pamuk, 'Kar' kitabı ve Avrupa Birliği'yle ilişkiler konusunda görüşlerini açıklamaya başladı. Soru - cevap bölümüne geçildiğinde Ermeniler bir bir sormaya başladı.Orhan Pamuk, bir Ermeni dinleyicinin 'Türkiye'nin Ermeni soykırımını kabul etmesi gerektiği' şeklindeki iddiasına katıldı; sözde 'soykırım' iddiaları için gerçek kelimesini kullandı."***Yağ satarız, bal satarız, kitap satarız, memleket satarız... Üç beş kuruş ve şöhret uğruna... Neler neler satarız... Şöhret peşinde Nokta kadar menfaat için virgül gibi kıvrılma. m.asik@milliyet.com.tr