Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Deniz Baykal önceki gün yaptığı grup konuşmasında Mesut Yılmaz'la erken seçim anlaşması yapmalarındaki isabeti övdü. ANASOL liderlerinin 4 ay sonra aynı kararı almalarını: "CHP onlardan 4 ay ilerde" diye yorumladı.
Herhalde çok kişi bu merakı paylaşıyor. Baykal - Yılmaz anlaşmasının CHP'ye yarar değil aksine zarar taşıdığını söyleyen bir CHP'li dostumuz ekliyor:
- Deniz Bey önümüzdeki Nisan'da seçim yapılması karşılığında muhalefet hakkından vazgeçti. Seçimin o tarihte veya birkaç ay sonra yapılması bize birşey farkettirmez. Ama muhalefet yapmaktan vazgeçmiş olmamız hem ülkeye hem partimize çok şey kaybettiriyor. Deniz Bey yok yere kendi kendini hareketsizliğe mahkum etti bence...
Bir okurumuz seçim acelesinin anlamını bir türlü çözememiş. Soruyor:
- Bir seçimde büyük ihtimalle Fazilet birinci parti olacak, ülke bir FP - DYP koalisyonunun yönetimine girecektir. Acaba seçim acelesi bunun için midir?
Aynı okurumuz devam ediyor:
- Seçime doğru Fazilet'in kazanmaması için oyları ANAP'a yığmak yönünde bir kampanyanın başlatılacağı kuşkusuz. Laik oyların ANAP'a kayması, CHP'nin yüzde 10 barajını aşmasını zorlaştıracaktır.
CHP'nin aceleciliği, bu partinin seçimi kaybetmesine ve 4 ay ilerdeyiz derken 4 yıl geri gitmesine yol açar mı? Umarız açmaz...

Muhlis Arı adındaki 14 yaşındaki Türk çocuğu Almanya'daki Türkler arasında günün konusu... Alman makamları 14 yaşında olmasına rağmen 60 dolayında suç işlemiş bulunan (çoğunlukla şiddete dayalı suçlar) Muhlis'i ailesiyle birlikte Türkiye'ye gönderme kararı aldılar. Bu karar iki gün önce Münih İdare Mahkemesi'nce onaylandı. Olayın kendinden ve ileri dönük uygulamalara örnek olmasından kaygı duyan gurbetçilerimiz haklı olarak ayağa kalktı.
Muhlis'i suçlu yapan herhalde ana babasından ya da uyruğundan çok yaşadığı ortamdı. Bu ortamın sorumlusu de Almanlar... Şimdi Muhlis'i Türkiye'ye iade ederek kendi sorumluluklarını da onun sırtına yüklemek istiyorlar. İnsaf ve vicdana sığar mı? Türk Vatandaşları Konseyi Başkanı Dr. Yaşar Bilgin, dün telefonda konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüreceklerini söylerken en çok Türkiye'de yaşayanların bu tür konulardan habersiz olmalarını eleştiriyor:
- Biz burada Ajda Pekkan'ın ayağını fare ısırdığını duyuyoruz, siz orada bizimle ilgili en önemli meseleleri duymuyorsunuz, diyordu. Haklı...

Fethullah Gülen'in onursal başkanlığındaki Gazeteci ve Yazarlar Vakfı iki hafta önce Abant'ta "İslam ve Laiklik" konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıya Vakfın seçtiği bir grup ilahiyatçı, öğretim üyesi, gazeteci, yazar katıldı. Toplantı sonunda 10 maddelik bir bildiri yayımlandı.
Radikal sağ bu toplantıya fazla iltifat etmedi. Bu kanadın sözcülerinden Ahmet Taşgetiren, çağrıldığı halde Abant'a neden katılmadığına ilişkin yazısında sonuç bildirisinin "İslam'a laik bir yorum getirme" iradesi taşıdığını yazdı.
Bildiriyi laik açıdan inceleyen ODTÜ Öğretim üyesi Yakup Kepenek de tam tersine Abant Bildirisini "İlahiyatçıların devlet üzerine görüşleri" olarak yorumladı.
Abant toplantısına katılanlardan bazıları sonuç bildirisini imzalamadı. Prof. Mehmet Ali Kılıçbay, neden imza atmadığı sorusuna:
- Laikliğin tanımı bildiriye konulmadığı için, dedi, örneğin ben laik bir yapıda bizdeki gibi devlete bağlı bir Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeri olmadığı kanısındayım. Bu görüşün bildiriye konulmaması beni imzadan caydırdı. Ayrıca bildirinin oluşma biçimine de itirazım vardı.
- Ne gibi?
- Bildiri madde madde oylandı. Bir maddeye oy veren bazen bir başka maddeye oy vermedi. Ama bildirinin tüm maddeleri tüm katılanların onayını almış gibi oldu.
***
10 maddelik bildirinin 7'inci maddesindeki:
"Laiklik bireyin özgürlük alanını genişletmeli, özellikle kadına karşı ayrımcılık şeklinde sonuç doğurmamalı, onu kamu alanınındaki haklarından mahrum etmemelidir" şeklindeki sözlerin "kamu kurum ve kuruluşlarında türbana karışılmasın" anlamına geldiğini işaret eden Yakup Kepenek, "daha önce İslamdaki kadın erkek eşitsizliği tartışılmalı ve günümüz koşullarına göre yorumlanmalıydı" diye yazdı.
Tartışmalar süredursun Abant toplantısını düzenleyen Heyet, önceki gün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Meclis Başkanı Hikmet Çetin ve bir dizi siyasi lideri ziyaret etti. Zaman Gazetesine göre Heyet, Diyanet İşleri Başkanı'na vaki ziyarette de Abant Bildirisinin Diyanet tarafından onaylanmasını istemiş. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz bildirinin Din İşleri Yüksek Kurulu'nda ele alınarak görüşüleceğini söylemiş. Cumhuriyet Gazetesi dün Diyanet'e yapılan başvuruyu okurlarına "laikliğe yeni yaklaşımlar ve sınırlar getiren bildirinin devlet düzeyinde kabul edilmesi için bir dayatma" olarak duyurdu. Bakalım laikliğin yeniden keşfi yönündeki girişimler hangi noktaya dayanacak?..





Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr