CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bu hafta duymaya pek alışık olmadığımız bir söylem kullandı...
Birkaç kez sözlerine “Biz iktidara geldiğimizde” ya da “CHP iktidarında” diye başladı...
Bir siyasi lider için bundan normal ne olabilir, diyeceksiniz...
Öyle ama CHP lideri uzun süredir “iktidara geldiğimizde” deyimini hemen hiç ağzına almamıştı.
Bu yüzden de taraftarlarını üzüyor, eleştiriliyordu...
Bakınız ne tür cümleler kullandı son grup toplantısında:
“Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında sürekli çalışan işçilerimizin hiçbirisi 4/C uygulamasına mahkûm edilmeyecektir. 4/C uygulaması sona erecektir, 4/C uygulaması kaldırılacaktır.”
“Yoksullukla mücadele için bir yoksulluk haritası çıkarılacaktır. Türkiye’de insanlar sahipsiz olmayacaktır.”
“Her ailede mutlaka bir kişinin iş sahibi olmasını gerçekleştirmek için devlet ve yerel yönetimler ellerindeki bütün imkânları kullanmaya yönlendirileceklerdir.”
“Yolsuzluklarla mücadele yeni iktidarın temel hedeflerinden birisi olacaktır. Milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılacaktır.”
Kısacası Baykal artık iktidara yaklaşan bir lider söylemi kullanıyor.
Yoksa yaklaşan Kurultay’a yönelik bir söylem mi?
Hayır; CHP’liler Baykal’daki değişimi daha çok bir iktidar hazırlığı olarak değerlendiriyor.
CHP üst düzeyi dün seri toplantılar yaptı...
Bu toplantılarda da pek alışılmadık şekilde kimi icraat tasarıları ele alındı. Ana sorunların çözüm planları üzerinde duruldu...
CHP’de yeni bir şeyler var denebilir...
Tütün serüveni
Erdal Sağlam Hürriyet’teki sütununda TEKEL işçilerinin bağlı olduğu Tek Gıda - İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’e sorular soruyor. Hükümete biat etmeyenlerin başına gelen Tek Gıda - İş’in de başına gelmiş. Sağlam anlatıyor:
“Başka sendikalara gidilmezken, Maliye Bakanlığı’nın yoğun denetimlerine tabi olmuşlar. Deyim yerindeyse didik didik taranmışlar.”
Maliye Bakanlığı iktidarın celladı gibi çalışıyor. İktidarın hoşuna gitmeyen kim varsa köşeye sıkıştırma, korkutma operasyonu düzenliyor.
Nasıl buldunuz birinci sınıf demokrasiyi?
Dönelim Tek Gıda -İş Başkanı Mustafa Türkel’e...
Bir başka konuşmasında bakınız ne diyor:
“Tek Gıda - İş Sendikası, TEKEL işletmelerinde çok uzun yıllardır özelleştirmelere karşı mücadele veriyor.
Özelleştiren irade belli. Dünya Bankası ve IMF politikaları. AB’nin uygulatmaya çalıştığı politikalardır. Özelleştirmeler sonrası özellikle tütün ekimiyle birlikte, dünya hâkimiyetini kurmak isteyen Philip Morris gibi şirketler, Türkiye’de tütün piyasasını çökerttiler bir şekilde. Derken, TEKEL’deki insanlar işsiz kaldılar. Biz iki yıl önce hükümete uyarı yaptık. Tütün ekimini desteklemeyi de kaldırdınız, sorunlar başlayacak. Hazırlıklarınızı yapın, bizi yavaş yavaş diğer işletmelere gönderin dedik. Bunu Başbakan’a, Maliye Bakanı’na yazdık, ama bu mümkün olmadı. Bugüne kadar da girişimlerimiz hep sonuçsuz kaldı...”
Uluslararası sigara tekellerini zengin et.. Kendi işçini perişan et...
Millet iradesi bunu mu istiyor? Demokrasi bu mu?
TMSF
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün beş yıllık görev süresi yarın bitiyor. Gazetelerde dün Ahmet Ertürk’ün ekonomi gazetecileriyle yaptığı veda toplantısında söylediği sözler yer aldı. Demiş ki:
“Yemedim, yedirmedim. Yeme teşebbüsünde olanları en ağır şekilde cezalandırdım.“
Ne güzel... Ama inandırıcı mı? Nasıl inanalım...
Daha birkaç hafta önce Ahmet Ertürk’e, TMSF tarafından yönetilen CİNE 5’te program yaptırdığı Mehmet Altan’a ne kadar ücret ödediğini sorduk. Yanıt çıkmadı. Üstüne üstlük CİNE 5’te iktidar yanlısı olup hiçbir ekran deneyimi olmayan üç gazeteciye daha program verildi.
Daha önce Sabah ve atv, TMSF’ye bağlıyken bu iki medya organında da iktidarın adamlarını beslemeye almıştı. Bu yandaşlara hangi gerekçeyle bizim cebimizden hangi paraları ödediğini de açıklayamadı.
Yemedim, yedirmedim.. Güzel laf da... O zaman kim besledi bu tosunları Ahmet Bey?
Ne fark eder ki, kör için elmas da birdir cam da;
Sana bakan bir kör ise sakın kendini cam sanma...
Mevlana
Altın
Günün, haftanın, ayın hatta yılın haberi önceki günkü Radikal’in üçüncü sayfasındaydı. Fotoğrafta adamın biri sahildeki kumlar üzerinde dedektörle dolaşırken görülüyor, altında şu satırlar okunuyordu:
“Fethiye’deki fırtınanın ardından Belcekız Plajı’na gelen dedektörlü kişiler yazları tatile gelenlerin yüzerken düşürdüğü kolye, yüzük gibi takıları aradı. Eşi ve çocuklarıyla altın aramaya çıkan emekli işçi Feridur Aykut:
‘Şimdilik dört altın buldum. Daha büyük dalgada daha çok altın buluyoruz’ dedi.”
Bu halkta bu yaratıcılık ve bu azim olduktan sonra. Bu ülkenin sırtı yere gelir mi!
Taraf gazetesi şimdi de 12 Eylül darbe planlarını açıklıyormuş.
Kötü niyetliler şimdi kalkar buna da “laik cumhuriyeti yıkma seferberliği başladı” derler...
Haldun Ertem
Sivas
CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir anlatıyor:
“ 3 No’lu Askeri Dikimevi adıyla bilinen bir fabrikamız vardı. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı bu fabrikada 300 işçi çalışırdı. Bu fabrika bir süre önce, aynı işi yapan İstanbul’daki fabrikayla birleştirileceği gerekçesiyle kapatıldı. İşçilere ya İstanbul’a gidersiniz ya da tazminatlarınızı alır, ayrılırsınız, dendi. Ekonomik sebeplerden dolayı birkaç işçi dışında kimse İstanbul’a gidemedi. Sonuçta sadece işçiler değil, esnaf da perişan oldu. “
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025