Londra’da çıkan The Observer gazetesinin yazısı (22 Ekim 1933):
“Türkiye’nin Onuncu Yaşgünü
Bir On Yıla Yüzyıllar Sığdırıldı.
Kemalizm on yılını doldurdu. Gazi Mustafa Kemal, savaş sonrasının büyük simaları arasında yerini aldı. Değişiklik birkaç görüntüyle gözler önüne serilebilir. Örneğin Galata Köprüsü’nden geçenlerin on yıl önceki kozmopolit halini artık çağdaş bir görünüm almıştır. Bugün köprüden geçenlerin yüzde 99’u Türk’tür ama giyim kuşamlarıyla herhangi bir İngiliz şehrinin halkından farksızdırlar. Türk kadınları Beyoğlu’nda serbestçe dolaşıyor, onların çocukları futbol oynuyor, kızları üniversiteye gidiyor.
Çok eşlilik, fes , Arap alfabesi kalmadı. Bayındırlık işlerinde büyük gelişme sağlandı ve geniş bir demiryolu şebekesi kuruldu. Yeni alfabenin kabulüyle eğitimde büyük bir atılım gerçekleştirildi. Gazi, geleceğe güvenle bakabilir.” ( Bilal N. Şimşir, Ankara... Ankara Bir Başkentin Doğuşu, Bilgi Yayınevi, s.441)
* * *
Şu satırlar da İngilizlerin ünlü The Times gazetesinin 1938 yılındaki “Yeni Türkiye” başlıklı yazısından:
“... Bugün Türkiye herkesin saygısını kazanmıştır. Artık hiçbir yabancı Türkiye’nin içişlerine karışmayı aklının ucuna bile getirmiyor. Komşular, bırakın Türkiye’ye kötülük yapmayı, onunla iyi geçinmek ve ortak çıkarlar doğrultusundaTürkiye ile işbirliği yapabilmek istiyorlar.
...Yabancı finans çevreleri; yeni Türkiye’nin, herhangi bir proje, ancak ülkenin çıkarları ve iktisadi bağımsızlık doğrultusunda olduğu taktirde görüşebileceğini artık öğrenmiş bulunuyor..”
* * *
Cumhuriyet’in ilanından Atatürk’ün ölümüne kadar kat ettiğimiz mesafe yukardaki satırlarda açık... Bir de bugünün Türkiye’sine bakınız... Ne kadar çok mesafe (geriye doğru) kat etmişiz.
Soru: Islak imzalı belge neden bu dönemde ortaya çıktı?
Yanıt: “Kürt açılımı”nın Türkiye’yi bir darbe ortamına sürükleme ihtimali nedeniyle...
Haldun Ertem
Serbest
TSK’yı rütbesiz erinden Genelkurmay Başkanı’na kadar topa tutmak, alaya almak serbest...
Başbakan’la ilgili iki satır eleştiri yazmak yürek istiyor...
Acaba kim kime darbe yapıyor...
TSK siyasete ve demokrasiye mi?
Siyasiler ve yandaş basın TSK’ya ve demokrasiye mi?
Edip Aşçı
Şehit yakınları Türk bayraklarıyla Meclis’e girememiş.
Bir dahaki sefere PKK bayraklarını denesinler, omuzlarda girerler!
Fahrettin Fidan
Söz gençlerin...
Atatürkçü Düşünce Derneği Gençlik Kolları, CHP, DSP, Yeni Parti Gençlik Kollarıyla Türkiye Gençlik Birliği ve İşçi Partisi Öncü Gençlik ortak bir basın açıklaması yaptılar dün... Açıklamadan bir bölümü birlikte okuyalım:
“... Yarın 29 Ekim. Cumhuriyet’in ilanının yıldönümü. Hukuk, Silopi’deki çadır tiyatrosunda başka, Silivri’deki zulüm mahkemesinde başka işletilmektedir. Şimdi Türkiye’nin vatansever aydınları üzerinde estirilen Ergenekon terörünün sebebini daha iyi anlıyoruz. Akıllarınca aydınlarımızı hukuksuz bir biçimde Silivri’de hapsederek açılımlar için dikensiz bir gül bahçesi yaratacaklardı. Ama hesapları tutmamıştır. İşte bakın buradayız! Gençliğimizin ve bağımsızlık aşkımızın olanca ateşi ve coşkusuyla buradayız. Azerbaycan bayrağına sahip çıkamayacak kadar şahsiyetsizleşen işbirlikçilere karşı ayaktayız. İşimize, aşımıza, geleceğimize sahip çıkmak için ayaktayız.”
İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın gerçek olup olmadığı araştırılırken;
İrtica tehlikesinin gerçek olup olmadığı da araştırılsa ya!
Gülhan Elmas
Sizde kuşku yok mu!
Gazetecinin görevi sazanlık değil; her olay karşısında kuşkulanmak, sorgulamak, gerçeği ortaya çıkarmak... Sormak zorundayız:
- Subay olduğu söylenen bu meçhul kişi “İrticayla Mücadele Planı”nın orijinalini neden 4.5 ay ortaya çıkarmadı?
- İhbarcı, “Çağırırsanız, tanıklık yapmaya hazırım” diyor. Başbakan da “O ifade verirse her şey aydınlanır” diyor. İhbar mektubunda adı sanı bulunmayan kişiyi savcılık nasıl çağıracak?
- Devlet katında imzasız ihbar mektuplarına işlem yapılmaz. Bu mektuba neden ve nasıl yapıldı?
- Albay Çiçek’in ıslak imzasının dün bu sütunda da tanıttığımız imza makinesiyle atılmadığını kim nereden biliyor?
- İhbarcı mektubunda: “Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı’ndaki mevcut uygulama; özel içeriği bulunan evrakların (Hükümet, irtica, şahıslar, STÖ vb hukuki açıdan sıkıntılı evraklar) üzerinde, TSK’ya ait olduğunu gösterir hiçbir ibare bulunmaz” diyor... Oysa basına yansıyan belgede, hazırlayan albayın adı soyadı, sınıfı, rütbesi ve (sahte veya gerçek) imzası var. Bu çelişki nasıl izah edilir.
- Neden ıslak imza, güvenirliği sıfırlanmış bir kuruluş olan Adli Tıp’tan başka kurumlara da incelettirilmiyor?
Bunca bilinmeyen arasında ihbarcı subaya gözü kapalı inanmak nasıl mümkün olur?
Kutlu olsun...
Eskiden Cumhuriyet Bayramları’nda cami mahyalarında şu ibare göze çarpardı:
“Cumhuriyet Fazilettir”
Cumhuriyet halk idaresidir. Ulus egemenliğidir... Karakteri bağımsızlıktır.
Halifelik ile padişahlığın babadan oğula geçtiği Osmanlı İmparatorluğu’nda padişah egemenliği, ümmet kimliği, şeriat düzeni vardı...
Osmanlı tıkandı, tükendi.
Yerine kurulan Cumhuriyet’te “Osmanlı Ümmeti”nin yerini “Türk Ulusu”, “Padişah kulu”nun yerini “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı”, “şeriat hukuku” nun yerini “Laik hukuk” düzeni aldı.
Cumhuriyet onurumuzdur...
Bugün Cumhuriyet’in ABD ve içerdeki taşeronları tarafından yıkılmak istenmesinin sebebi budur...
Dışardan çekip çevrilen, rahatlıkla soyulan, her türlü serüvene sürüklenen bir Türkiye inşası için engeller temizleniyor...
Bağımsızlık ve Cumhuriyet’e sahip çıkan güçler eziliyor.
En kirli savaş bugün bağımsız Cumhuriyet’e karşı veriliyor... Eğer sahip çıkmazsak yaşatamayız.