- Yasa yapılırken aklınız neredeydi, Meclis'e öneri getirseydiniz, gelip kulis yapsaydınız sonuç böyle olmazdı, gibisinden komik bahaneler üretmişti. Yasanın yürürlüğe girmesi 2 ay ertelendi. Aradan geçen sürede basınla ilgili olanlar başta olmak üzere yasanın aksak maddelerinin düzeltileceği sanıldı. Peki ne oldu?CHP'li Adalet Komisyonu Üyesi Orhan Eraslan bu sorumuza diyor ki:- Basın Konseyi'nin 6 maddede istediği iyileştirme önerilerinin hiçbiri AKP'liler tarafından kabul edilmedi. Göz boyama kabilinden birkaç değişiklik dışında eski sakıncalı hükümler aynen korundu.- Diğer konularda herhangi bir iyileştirme yapıldı mı?- Esas olarak hayır. Yargıtay'ın, tabip odalarının, kadın örgütlerinin hiçbir isteği kale alınmadı. Tersine ülkeyi polis devletine dönüştürecek pek çok yeni olumsuz hükümler eklendi.- Mesela?- Mahkemelere ve savcılara ait olan arama, izleme, takip, eşyalarına el koyma, telefon dinleme vs. gibi pek çok yetki şimdi yapılan değişikliklerle kolluk kuvvetlerine devredildi. Mevcut yasalarda soruşturmanın patronu Cumhuriyet Savcılarıydı, şimdi polis oldu. Telefon dinlemede de kararı gerektiğinde mahkeme kararı olmadan polis verebilecek. - Başka?- Gözaltı süreleri uzatıldı. Yer gösterme bahanesiyle polise cezaevinden adam alma hakkı verildi. Ayrıca avukatlar için inanılmaz kısıtlamalar getirildi, cezalar öngörüldü. Örneğin polis isterse artık avukatların telefonlarını dinleyebilecek, evrakına el koyup arayabilecek. - Peki o zaman bu erteleme sizce neden yapıldı?- Kemal Unakıtan'ın Ağır Ceza'da olan davaları önceki gün AKP'lilerin verdikleri önergeyle Asliye Ceza Mahkemesi'ne aktarıldı. Buna bakınca erteleme galiba Unakıtan'ı kurtarmak için yapılmış diye ciddi ciddi düşünüyorum. Yeni Ceza Yasası'nda basına bol bol hapis cezası öngören hükümet, eleştiriler yükselince: Başbakan Erdoğan, "Türban sorununu halledersek, gençler yurtdışına eğitim almaya gitmez" demiş. Eğitimin türbandan başka sorunu olduğunu bilmediği ne kadar açık. Hükümetin İMF'ye verdiği niyet mektubu belli oldu... Memura, işçiye zam yok. Yatırım yok. Okula, hastaneye, yola, limana para yok. Devlet gelirlerinin büyük bölümü borç faizine aktarılacak. Vergiler artacak... İşsizlik devam edecek. SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur hizmetlerine sınırlama getirilecek... vs..."Milyonları ilgilendiren bu en önemli haber, dün 2 büyük gazete dahil pek çok gazetenin birinci sayfasına girmemişti. Bir gazeteci dost dedi ki:- Medya haber değerlendirmesini Tayyip Erdoğan'ı memnun eden haberlerden etmeyenlere doğru yapıyor. Tabii etmeyenler ya arka sayfalara düşüyor ya çöpe gidiyor. 1950'lerde DP organı bir Zafer gazetesi vardı. Artık çok Zafer gazetesi var. Niyet mektubu IMF'ye "vergi affı yok" sözü vermişiz. Böylece, Maliye Bakanı Unakıtan'ın vergiyle ilgili kişisel bir pürüzünün kalmadığı anlaşılmış oluyor... Öğrenci okurumuz, geçenlerde bir ilan görüyor: "Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi finali için güvenlik görevlisi aranmaktadır."Özel güvenlik şirketi, işe aldıklarına 1 prova 2 maç karşılığında 105 milyon lira ödeyecektir. Görev sırasında yemek verilecek, elemanlar evlerine bırakılacaktır. Genç arkadaş işe başvuruyor, kabul ediliyor. 7 Mayıs Cumartesi günü Olimpiyat Stadı'nda prova yapılıyor. Prova 6 - 7 saat sürmesine rağmen yiyecek verilmiyor. Şirket, protestolar üzerine maç günü aynı aksaklığın yaşanmayacağını garanti ediyor. Yaklaşık 850 özel güvenlik görevlisi, Galatasaray - Fenerbahçe maçında 13 saat görev yapıyor. Girişte sandviç, meyve suyu ve çikolatadan oluşan kumanyalar dağıtılıyor. İkinci kumanyanın 18.30 sıralarında dağıtılacağı söyleniyor. Ama söz tutulmuyor. Daha da beteri, görevin bitiminde stat dışında yeterli vasıta bulunmuyor. Gençlerin bir bölümü Taksim - Karaköy gibi merkezlere ulaştırılıyor. Büyük bölümü perişan oluyor.Bu gençler, 25 Mayıs'ta Şampiyonlar Ligi finalinde de görev yapacaklar. Önemli ve ciddi bir görev bu. Ancak güvenlik şirketi gereken ciddiyette davranmıyor. Federasyonun bu şirketin kulağını çekmesi gerekiyor. Stat güvenliği Tayyip Erdoğan demiş ki: "Okuma oranı biz iktidara gelince yüzde 88'di, şimdi yüzde 90'larda, cehaleti bitireceğiz." Okurumuz Dr. Seda Türköz anımsatıyor: - Sadece okuma yazma öğrenmekle insan cehaletten kurtulamaz... Kitap okuması da gerekir. Cervantes'in dediği gibi: İnsan eğitimle doğmaz ama eğitimle yaşar... DEHAP'lı Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, yeni açılacak bir caddeye Ahmet Necdet Sezer adını verme kararı aldıklarını bir mektupla Çankaya'ya bildiriyor ve Cumhurbaşkanı'ndan bu konuda izin istiyor. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer, ilke olarak adının bir yere verilmesine karşı olduğunu bildiriyor. Teşekkür ederek öneriyi geri çeviriyor. Akengin'e soruyoruz:- Neden Sezer? Neden Dicle?- Bilindiği gibi Dicle, Sayın Cumhurbaşkanımızın hâkim olarak ilk görev yaptığı ilçedir. Bizden önceki yönetim kendisine Fahri Hemşeri unvanını vermişti. Yeni caddenin adı konusunda halkla toplantı yaptık. Toplantıdan büyük çoğunlukla Ahmet Necdet Sezer kararı çıktı...Aldıkları olumsuz yanıta rağmen Dicleliler Ahmet Necdet Sezer adından vazgeçmiş değiller. Umutla izin bekliyorlar. Dicle hemşerisi... Mehmet Y. Yılmaz, dünkü yazısında Çorum'da tekstil olmadığı halde Bil's gömleklerinin, seramik malzemesi bulunmadığı halde Ece seramiklerinin üretildiğini yazmıştı. Bilen bilir... Çorum leblebisinin nohudu da Kütahya Tavşanlı'dan gelir... Başbakan Erdoğan'ın birkaç gün önce Moskova'da Rum lider Papadoulos ile Kofi Annan'ın sohbet ettiği masaya gidip onlarla konuşması, Güney Kıbrıs'ta bir zafer havası yaratmış bulunuyor. Çünkü Türkiye 30 yıldır Kıbrıs Rumlarının muhatabının Kıbrıs Türkleri olduğunu savunuyordu. Tayyip Erdoğan, Papado-ulos'un ayağına giderek 30 yıllık devlet politikasını altüst etti. Beklenmedik bir taviz verdi. AB Komiseri Olli Rehn, dün Kıbrıs'ta Türkiye'ye, "Güney Kıbrıs'la ilişkileri normalleştirin", yani "Tanıyın" çağrısı yaptıktan sonra, "Türkiye'nin Kıbrıs gemilerine koyduğu kısıtlamaları kaldırmasını bekliyoruz" diye ekledi... Bizimkiler, "Kıbrıs'ı tanımayacağız, gemilere limanları açmayacağız" diyedursun... AB dayatıyor. Erdoğan - Gül ikilisi bir geri adım da bu konuda atacak gibi görünüyor. Bu tavizci, teslimiyetçi, bilinçsiz dış politika sonucu 70 milyonluk Türkiye 700 bin nüfuslu Güney Kıbrıs'a bile yenik düşüyor. m.asik@milliyet.com.tr Döküm