Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Adam, bir kitap okudum hayatım değişti, demiş. Ben de, bir gazeteci arkadaşıma bir espri yapayım dedim, hayatım kaydı. Ama galiba bu benim kaderim. Hayatımda sadece bir defa bir kıza iltifat ettim, onunla da evlenmek zorunda! kaldım..."
Yakınma, ANAP'tan istifa edip DYP'ye geçeceği yazılıp çizilen ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun'a ait... Meclis'in, soyadı gibi dili de "uzun" olan bu yaramaz çocuğu, dün düzenlediği basın toplantısında, daha önce partisinden istifaya kararlı olduğunu, ancak istifasıyla ilgili hakkında çıkan haberleri görünce bu kararından vazgeçtiğini söyleyerek restini çekti:
"Her renk kirden etkilenir. Ama en çok beyaz renk etkilenir. Benim hayatım bir gazete yazısından dahi etkilenir. Hakkımda çıkan yazılardan etkilendim. Yalnız ben değil, eşim ve çocuklarım da etkilendi. Dün gece hiçbirimiz uyuyamadık. İşte bu yüzden siyasi intiharı seçiyorum ve ANAP'tan istifa etmiyorum. Parti içindeki mücadeleme devam edeceğim. Benim bir esprimden hareketle bana karşı bu denli ağır yazı yazanlar, bakalım bundan sonra da parti içinde vereceğim haysiyet mücadeleme sahip çıkacaklar mı?"
Hayrettin Uzun'un DYP'ye geçmekten cayması belki siyasi intihar oldu. Ancak siyasi intihar her zaman onur intiharından iyidir. Hayrettin Uzun partisinde kalmakla intiharın en büyüğünden ve en fecisinden kurtulmuş oldu.

Bir AD Yayıncılık organı olan Ziyafet dergisi birinci kuruluş yıldönümü nedeniyle Boğaz'da bir motor gezisi düzenledi. Gecenin onur konuğu Aydın Boysan'dı... Aramızdaki sohbette söz bir ara Gümrükçü Cemal'den açıldı.
Aydın Ağabey'in eski dostlarından Gümrükçü Cemal, Mersedes arabasını işyerinin 1 kilometre uzağına parkeder, işe Anadol otosuyla gidermiş. Böylesine edepli bir memur. Bir gün Gümrükçü Cemal ile mühendis Şefik arasında Boğaz Köprüsü'ne ilişkin bir tartışma yaşanmış. Köprüye bakan bir meyhanede başlayan sohbette Mühendis Şefik bu köprünün gişelerindeki elektronik donanımın ne kadar dakik olduğunu anlatıyor, kesinlikle hırsızlık yapılamayacağını iddia ediyormuş. Gümrükçü Cemal ise tersini:
- Yapılır, diyormuş, bal gibi hırsızlık yapılır.
Gişelerde hırsızlık yapılırdı - yapılmazdı diye iddialaşma sürerken Dişçi Tolon Tosun, Gümrükçü Cemal'den yana tavır alıp Mühendis Şefik'e çıkışmış:
- Yahu, demiş, o senin işine karışıyor mu?..

"Eğer Hakkı Devrim iki satır yazmasaydı Zeki Kuneralp'in ölümünü bilemeyecektik" diye söze başlamıştı dünkü yazısında Hasan Pulur... O iki satırdan gayri Talat Halman'ın bir yazısı dışında Kuneralp'in ölümüyle ilgili tek haber nerede yayınlandı biliyor musunuz?.. İngiliz "Daily Telegraph" gazetesinin "Aramızdan ayrılanlar" sütununda... Bu gazetenin 3 Ağustos tarihli sayısında Hasan Ağabey'in sütunundan daha geniş bir alanda Kuneralp'in ölüm haberi ve yaşam öyküsü ayrıntılanmıştı.
Gazete, 1964 ve 69'da iki kez Londra Büyükelçiliği'ne atanan Kuneralp'in Türkiye'nin Batılılaşması için gösterdiği çabaları, eşinin Ermenilerce katline ve çektiği kas erimesi hastalığına rağmen Madrid Büyükelçiliği'ni nasıl da fedakarca sürdürdüğünü, annesi Sabiha Hanımın eşinin ve gelininin kaybına rağmen oğluna yıllarca nasıl da metanetle destek olduğunu, ayrıntılarıyla anlatıyordu. Son günlerini Fenerbahçe'deki dairesinde geçirdiğini bile kaydetmişlerdi.
Eğer Türk basını önemli bir Türk diplomatının ölümünü İngiliz basını kadar önemsemiyorsa, üzerinde durulması gereken bir mesele var demektir ortada.

İki gün arayla İstanbul Anakent ve Fatih Belediye Başkanlarını dinlemek fırsatını bulduk. Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan'ı izlerken arada büyük farklar gördük.
Dürüst bir eski polis müdürü olarak tanıdığımız Sadettin Tantan, bir kültür veya bilim adamı değil. Ama nice okumuş adamın göze alamayacağı yükseklikte kültür ve eğitim çıtalarını aşmaya yürek koymuş.
Belediye Başkanı olarak atanmasını izleyen günlerde Mimar Oktay Ekinci'yle uzun danışma toplantıları yapmış. Bölgenin tarihi dokusunun üzerindeki tozları temizlemek için kolları sıvamış. Zeyrek Projesinin hazırlığına girişmiş. UNESCO ve Avrupa Birliği ile temas kurmuş. Fener ve Balat'ı kurtarmak için AB'den kredi sağlamış. İlçe halkının yaşadığı ortamdan habersiz oluşunu gözlemiş. Okul öğrencileri ve büyükler için Fatih'teki tarihi eserleri tanıtıcı turlar düzenliyormuş.
Tekfur Sarayı'nın onarımı için Mimar Sinan Üniversitesi'ne uygulaması yakında başlayacak bir proje hazırlatmış.
İlçedeki öğretmen ve din adamlarının aydınlatılması için İstanbul Üniversitesi'nden destek sağlamış. Ancak Diyanet "Bizim din adamlarının daha fazla eğitime ihtiyacı yok" diyerek önünü kesmiş. Milli Eğitim'den de ilgi görmemiş.
- Bir kez daha Fatih Belediye Başkanlığına aday olacak mısınız?
diye sorduk...
- Hayır, dedi, çünkü bir yerde tıkanıyor kalıyorsunuz...
Anakent Başkanlığı ve milletvekilliğine sıcak bakıyor.
- Eğer toplumsal bir talep olursa Anakent Başkanlığını düşünürüm, diyor.
- Keşke, diyoruz... Ancak yağma ve talan kültürü üzerine kurulu ANAP gibi bir partinin Tantan gibi bir dürüstlük abidesini Anakent'e aday göstermesi olası mı?..
Fatih Belediyesi'nin bütçesi topu topu 6 trilyon. Bu bütçeyle hiçbir şey yapılmaz. Ama işadamlarını harekete geçirerek bütçenin onlarca katına ulaşan eğitim yatırımı yapmış Tantan... Çukurbaston ve Çarşamba'da çocuklar için kurduğu eğitim parklarının bir eşini diğer ilçelerde görmek imkansız. Elinde para olursa ne müthiş ve aydınlık yatırımlar yapabileceğini görüyorsunuz. Recep Tayyip'in ise eğitim taraklarında bezi hemen hiç yok.
Tantan'dan ayrılmadan önce Zeyrek'te Rahmi Koç'un katkılarıyla Bizans hamamından lokantaya dönüştürülen enfes mekanda yemek yedik. Merzifon'da imal edilen özel Bizans tuğlalarıyla yaptırmışlar restorasyonu. Hemen karşımızdaki Zeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi) İstanbul Anakent Belediyesi'nin katkısıyla onarılıyordu. Ve o onarımda ateş tuğlası kullanılıyordu.




Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr