Güneydoğu sınırlarımızdaki karakollara PKK’nın yaptığı ani baskınlar, bölgede büyük bir istihbarat zaafımızın olduğunu gösteriyor...
İstihbarat toplamada insansız hava araçlarının çok etkili olduğunu son yıllarda öğrendik.
İsrail’den bu amaçla Heron uçakları almak için uğraşıyoruz...
2005 yılından bu yana konu görüşülüyor, uçaklar geldi geliyor deniyor, ancak sürekli gecikiyor. Bir ara kira yoluna gidildi. İsrailli uzmanlar Batman’a gelerek buradan kiralık uçakları yönettiler. Birinin düştüğü söylendi. Haberler kesildi.
Bilinen tek şey.. Bu uçakların istihbaratta büyük katkısı var ve şu anda elimizde bu uçaklardan yok.
Öte yandan... Türkiye 1998 yılından bu yana erken uyarı uçağı Awacs peşinde koşuyor. 2002 yılında Boeing firmasıyla anlaşma yapıldı. ABD’ye (en az) 1.5 milyar dolar ödendi. Uçaklar 2007’den itibaren gelecekti. Ne var ki ortada yoklar. Teslimat gecikiyor. Şimdi 2009’a tarih veriliyor. Hoş... Awacs gelse de bir yararı yok. Çünkü bunlar klasik savaşta işe yarayacak uyarı uçakları. Terörle mücadelede işe yaramıyor. Şimdi iyice ortaya çıkıyor ki.. Bizim ihtiyacımız olan Awacs değil Heron imiş. Ama biz paraları (ne işimize yarayacağı hâlâ belli olmayan ve bir türlü gelmeyen) Awacs’a yatırmışız. Zamanında kolları sıvasak insansız uçağı kendimiz de yapardık, ama gerçek ihtiyacımız olanı ihmal etmişiz.
Silah alım planlamasını kimler yapar, nasıl yapar? Bu konular, neden milyar dolarları cebinden ödeyen halkla paylaşılmaz?
Bir kez daha bölündük işte...
“Mustafa”yı beğenenler... Beğenmeyenler...
Haldun Ertem
Çığ...
Tam 94 yaşında bir bilim kadını. Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet Bayramı günü Cem TV’de Erol Mütercimler ile konuşuyor... Ona diyor ki:
“Bir hanım ister başını örter ister örtmez. Ona kimse karışmaz. Cumhurbaşkanı’nın eşi de kapalı kapılar ardında istediği gibi giyinebilir. Ancak devleti temsil ettiği toplantılarda, resepsiyonlarda öyle giyinemez. Herkesin önüne Türk kadınını ve cumhuriyeti temsil eden bir kıyafetle çıkması gerekir.”
Bunları söyleyen Osmanlı döneminde doğmuş, cumhuriyet döneminde öğretmen olmuş bir bilim ve cumhuriyet kadını... Onun da bir bildiği olamaz mı!
Dersim soykırımı!
‘Soykırımcı’ kimliğini iyice benimsedik anlaşılan... Ülkeye ve cumhuriyetimize soykırımcı damgası vurulması artık kimseyi ırgalamıyor. İşte son örneği... Avrupa Parlamentosu’nda ‘Dersim Soykırımı’nın 70’inci Yıldönümü’ konulu konferans düzenleniyor... Ortalık kapı duvar... Gördüğümüz kadarıyla Mine Kırıkkanat dışında kimse oralı olmadı... Mine Vatan’da enfes bir yazı yazdı bu konuda... Okuyalım:
“Düzenleyenin adresi Almanya’da: ‘www.dersim-wiederaufbau.de.’ Bana basın çağrısı gönderenin adı, Ahmet Dere. Katılımcılar birbirinden kararlı: Ayşe Hür (Taraf gazetesi) Prof. Dr. Ronald Münch (Bremen Üniversitesi), Hilda Çobayan (Adalet ve Demokrasi için Ermeni Federasyonu Başkanı), Haydar Işık (Dersim Yapılandırma Derneği Başkanı), Hans Branscheidt (AB Türkiye Yurttaşlık Komisyonu) Şerafettin Halis, (DTP Dersim Milletvekili) Aysel Tuğluk (DTP Diyarbakır Milletvekili), Songül Erol Abdül (Dersim Belediye Başkanı)...”
Mine devam ediyor:
‘Benim babam, Dersim İsyanı sırasında gencecik bir irtibat subayıydı. Kürtleri çok sevmesinin temelinde de zaten bu isyanda, isyancılara karşı savaşan Kürt askerlerin kahramanlığı vardı.
Merak ediyorum, acaba Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen ‘Dersim Soykırımı’ konferansına katılan ‘genocide’ uzmanları, 1937-1938’de Kürtleri ağa kulluğundan kurtarıp yurttaş kılmak, kadınları erkeklerle eşit haklara kavuşturmak ve toprak reformu yapmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti’ne ‘aşiret düzeni kalsın’ diye isyan eden Kürtlere karşı savaşan Kürtleri, soykırımın neresine koyacaklar?”
* * *
Mine Kırıkkanat dostumuz cumhuriyet üzerine oynanan oyunları anlattığı yazısını:
“Ben bütün bu olanların ve olacakların romanlarını yazdım: Bir Gün Gece ve Destina” diye bitiriyor. Mine yarın saat 14.00’te kitap fuarında Literatur Yayıncılık standında bu kitabını imzalıyor...
Ulus
Türkiye Cumhuriyeti bir bağımsızlık savaşı sonunda kuruldu...
O yüzden “tam bağımsızlık” Atatürk’ün vurgu yaptığı deyimlerin başında gelir.
Bağımsızlık olmadan demokrasi olmaz...
Bağımsızlığın olmadığı ülkelerde, insanların beyni yıkanır.
Milli irade yerine gayri milli irade oluşur...
İktidar koltuğuna görünüşte halkın, esasında yabancıların seçtiği liderler oturur.
Yanlış yaparlarsa onları Washington’dan bir parmak atar, deliğe süpürürler.
Atatürk o yüzden demiştir ki:
“Ey Türk Gençliği birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
İstiklal (bağımsızlık) olmadan cumhuriyet olmaz... Demokrasi hiç olmaz...
Halk sandığa gider, kendisini soyacak adamları seçer...
Kafalar o kadar bulanmıştır ki...
Atatürk’ün demokrat olup olmadığını tartışanların aklına bir türlü Türkiye’de bugün demokrasi olup olmadığını (ve neden olmadığını) tartışmak gelmez.
Bush önümüzdeki hafta gidiyormuş.
Süpürmeyip kullandıklarını da beraberinde götürecek mi?
Gülhan Elmas
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025