Şu günlerde üst düzey hırsızlardan, yolsuzluklardan, anıt mezarlardan vs. fazlaca söz ediliyor. Gündem bu olunca ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun, TBMM kulisindeki sohbet sırasında şu anısını anlattı:
"...Yıl 1974... O sıralar Maliye Bakanlığı'nda kontrolör olarak çalışıyorum. Birgün Mardin'in Mazıdağı ilçesindeki fosfat tesislerini teftişle görevlendirildim. İnceleme konum, tesislerden fosfat çalınması... Kim çalıyor, nasıl çalıyor, onu araştıracağım. Mazıdağı'na varır varmaz, orada çalışanlara sordum, sizce bu hırsızlığı kim yapıyordur, diye... Hemen herkes, çevredeki bir köyün adını verdi. Bu köy, hırsızlarıyla meşhurmuş ve hemen herkes geçimini hırsızlık yaparak sağlarmış. Köyün yakınlarında fosfat tesisi açılınca iştigal sahalarını buraya yöneltmişler. Hemen köye hareket ettim. Köyün girişinde büyük bir mezarlık gözüme ilişti. Mezarlıkta da, ta uzaklardan farkedilen görkemli bir anıt - mezar...Gerçi öteki mezarlar da fena değildi ama, bu hepsinden görkemliydi. Hırsızlıkla geçindiklerini kendileri de kabul eden köylülerden birine, bu görkemli mezarın kime ait olduğunu sordum. Bana verdiği yanıtı hiç unutamam. Adam;
- Beyim, dedi, bu, bizim köyün en büyük hırsızının mezarıdır. Rahmetli o kadar büyük bir hırsızdı ki, anısını yaşatmak için işte kendisine böyle büyük bir mezar yaptık...
İller Bankası ihale sezonunu açıyor... Sezona hazırlık amacıyla olsa gerek.. Yeni atamalar yapıldı... İstanbul Birinci Bölge Müdürlüğü'ne Şişli eski Belediye Başkanı Akkan Şahiner (Rizeli) atandı. Genel Müdürlük'te Muhasebe Dairesi Başkanlığı'na Nevzat Tersi (Rizeli) getirildi. Malzeme Dairesi Başkanlığı'na getirilen Sabahattin Taşlı da, ne tesadüf, Rizeli... Genel Müdür Yardımcılığı'na gelen Refik Tuzlu da mı Rizeli diye soracaksınız. Hayır o Sinoplu. Bağlı olduğu Bakan Yaşar Topçu'nun hemşehrisi... Yapı Dairesi Başkanlığına getirilen Yusuf Hasan Çebi Trabzonlu (ANAP milletvekili Çebi'nin akrabası)... İçme Suyu Daire Başkanlığı'na getirilen Ekrem Aydın ise Artvinli... Başbakanla uyumlu bir Karadeniz ekibi işbaşında kısacası... İhale sezonuna hazırız...
Parayla herşeyin alındığı söylenir. Ama doğru değildir. Parayla yiyecek satın alabilir ama iştah satın alamazsınız, ilaç alabilir sağlık alamazsınız, bilgi alabilir akıl alamazsınız, espri alabilir neşe alamazsınız, tanışma sağlayabilir ama dostluk alamazsınız, hizmetçiler alabilir ama sadakat alamazsınız... Herşeyin kabuğunu alabilir, özünü alamazsınız...
Tansu Çiller'in Yüce Divan'a sevki haberinin eşliğinde, gazeteler Çiller ailesinin mal mülk dökümünü de yayınladılar... Apartmanlar, villalar, evler, arsalar, dolarlar, marklar, yatlar, yalılar.... Menkuller, gayrimenkuller... Çok değil bundan 25 yıl önce Amerika'da Coca Cola içecek para bulamayan çiftin parasıyla bugün 10 tane Coca Cola fabrikası kurulur.
Acaba bir üniversite öğretim üyesi olan Tansu Hanım ile banka batırmış eşi Özer Çiller nasıl olup da bu kadar mal mülk sahibi oldular?.. Denir ki Özer Bey, müdürü olduğu İstanbul Bankası'nın paralarını kendine ait şirketler üzerine geçirip bankayı batırmış... Yine derler ki Tansu Hanım, Sarıyer Kilyos yöresinde imar izni olmayan arazileri ucuza kapatıp sonra imara açtırarak bir gecede trilyonlar kazanmış. Bunlar ünlü çiftin başarısını çekemeyenlerin uydurmaları olabilir tabii... Sanırız gerçeği Tansu Hanım Yüce Divan'da izah edecektir.
Bizim çok garibimize giden... Çiller ailesinin siyasete girdikten, hatta Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra da azgın bir mal mülk iştahının peşinden sürüklenmeye devam etmesiydi. Durumu hicveden bir minik fıkrayı iki kez yazmıştık. Üçüncü kez sunalım...
İngiliz Lordu seyahatten dönmüş. Yatak odasının kapısını açınca bakmış eşi çırılçıplak yatakta... Bir delikanlı da hareket halinde üzerinde... Lord soğukkanlılığını bozmadan eşine hitaben uzun bir nutuk atarak teessüflerini bildirmiş. Bir an durakladıktan sonra sözlerini şöyle bağlamış:
- Size gelince delikanlı... Hiç olmazsa ben konuşurken yukarı aşağı gidip gelmeyi durdurabilir, hareketinize ara verebilirdiniz... Size de teessüf ederim...
Çiller ailesi hiç değilse siyasete girince rant maratonunu durdursaydı... Bu arada birkaç parça gayrimenkulü jest olarak Mehmetçik Vakfı'na falan verseydi. Durum belki bugünkü gibi olmayacaktı. Gözleri bir türlü doymadı.
Nice hırsız, vurguncu, soyguncu herkesin gözleri önünde yaşar, hatta yüksek düzeyli davetlerde gövde gösterirken Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk neden kaçtı?..
Mesut Yılmaz'ın eski arkadaşlarından olan, ama doğru konuşmayı seven bir milletvekili bu soruya şu ilginç yanıtı verdi:
- Yeşil ne diyordu telefonda haraç istediği işadamlarına?.. "O parayı size tek başına yedirmezler, tek başına yemeğe kalkarsanız kustururlar. Gelin o parayı paylaşalım..." Ne kadar doğru, ne kadar gerçekçi bir tesbit!.. Gülay kaçacak tabii ki... Çünkü kaptığı paraları paylaşmaya yanaşmadı. Bu ülkede en geçerli yasaya karşı geldi...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr