"Kapıdan Kovsalar da..." meslektaşımız Tuğrul Sarıtaş'ın bugünlerde piyasaya çıkan ilk kitabının adı... 25 yılı aşkın meslek yaşamında başından geçen kimi komik, kimi trajik, kimi ise traji - komik olayları derlemiş. İşte bunlardan bir tanesi...
Tuğrul o tarihlerde Günaydın gazetesinde polis muhabiri olarak çalışmaktadır. Nöbetçi olduğu bir gece, polis telsizinden hastanenin birinden bebek çalındığını öğrenir. Hemen fotoğraf makinesini kapar, hastaneye koşar. Olayın olduğu odaya girer, bebeği çalınan anne ile bebeklerini çaldırdıkları için servisin doktor ve hemşireleriyle tartışmakta olan babanın fotoğraflarını çekmeye başlar. Fotoğraflarının çekildiğini gören odadakiler, bu duruma müthiş sinirlenirler; "Ver o filmi" diye arkadaşımızın üzerine yürürler. Tuğrul önde, bebeğin yakınları, doktorlar ve hemşireler arkada, müthiş bir kovalamaca başlar hastanenin koridorlarında... Gerisini Tuğrul'un kaleminden aktarıyoruz:
...Merdiven basamaklarını üçer dörder atlıyorum. Baktım, adamlar ısrarla peşimden geliyor. Tam bu sırada üzerinde (Morg) yazan bir oda gördüm ve kendimi içeri attım.
Eskiden hastanelerin morgları şimdiki gibi modern değildi. Ölenler bir sedyenin üzerine yatırılır ve üzerlerine beyaz bir çarşaf örtülürdü.
Yakalanmamak için boş bir sedyenin üzerine yatıp, üzerime çarşafı örttüm ve sesimi soluğumu kestim.
Peşimden gelenlerin seslerini duyuyordum:
- Bu adam nereye kaçtı?
- Morga girmesin?
- Hayır, hayır, cesaret edemez.
Bir - iki dakika sonra sesler kesilmişti. Tam kalkıyordum ki, morgun kapısı açıldı, ışık yandı. İşte o sırada içimi bir korku sardı. "Tamam, şimdi beni gerçekten öldürüp morga bırakacaklar" diye düşünüyordum ki, örtünün arasından içeriye giren kişinin hastanenin imamı olduğunu gördüm. Daha önceden tanıdığım için hemen doğrulup;
- Selamün aleyküm hocam, dedim.
İmam ne olduğunu anlayamadı. Oracıkta bayılıverdi...
Milliyet'in satışını izleyen gelişmelere paralel olarak gazetemizin içinde başgösteren rahatsızlığı bizler çok açık yazmasak da okurlar hissediyor; diğer gazetelerden kimi dostlar sütunlarında yazıyor. Olayların içinde yaşayan bizler ise kesin birşeyler yazabilmek için satışla ilgili durumun netleşmesini ve kesinleşmesini bekliyoruz. Ancak dün bir dostumuzun sütununda: "Milliyet yazarlarının şimdilik kesinleşmiş daha doğrusu açıklanmış bir kararları yok" cümlesini görünce duruma biraz netlik getirme ihtiyacını hissettik. Milliyet yazarlarının (yaklaşık 30 yazar ile bir bölüm muhabir ve yazı işleri elemanının) "kesinleşmiş bir kararı" var. Bu kararın uygulanması için satış işleminin sonucu ve künyenin alacağı son durum bekleniyor.
Sayın okurlarımızın bilgisine...
İktidar hapı Viagra'ya Amerika ve Avrupa ülkelerinde izin verildi. Türkiye'de ise satış kararının en erken 6 ayda çıkacağı bildiriliyor. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Cihangi Özcan diyor ki:
- Eczacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan komisyon çalışmalarını sürdürüyor. Yaklaşık 6 ay sürecek bu çalışmalardan olumlu karar çıktığı takdirde Viagra'nın satışına Nisan'da izin verilebilir. Komisyon Viagra'nın insan sağlığına zararlı olduğuna dair rapor verirse o zaman Türkiye'de satışına izin verilmeyecek...
Bu satırları okuyan okurumuz Mahmut Şimşekol:
- Sevsinler, diyor...
- Neden?
- Bizim Sağlık Bakanlığı vatandaşını ABD ve Avrupa ülkelerinden daha çok düşünüyormuş da haberimiz yokmuş... Üstelik de bizim ilaç analiz aygıtlarımız galiba ABD ve Avrupa'dakilerden daha gelişmiş. Onların bulamadığı sakıncayı bizimkiler bulacak...
- Peki neden geciktiriyor bizimkiler izni?
- Bilmem... Ama bu gecikmenin kimin işine yaradığını biliyorum.
- Kimin işine yarıyor?
- Bu hapı kaçak olarak tanesi 20 dolardan satan kaçakçıların...
Okurumuz yüzeysel bilgilere dayanarak konuşuyordu. Ancak... Sağlık Bakanlığı'nın Viagra konusundaki bu aşırı titizliği de gözden kaçar gibi değil hani...
Adam doktorun karşısında biraz da mahçup biçimde:
- Maalesef artık kocalık vazifelerimi yerine getiremiyorum, demiş, bir cinsel güçsüzlük içinde hissediyorum kendimi. Acaba benim durumuma bir çare bulunabilir mi?..
Doktor:
- Viagra, demiş, duymadınız mı Viagra diye bir hap çıktı. Tahtakale'de tanesi 20 dolardan satılıyor. Hemen Viagra'ya müracaat...
Adam mutluluktan uçarak çıkmış muayenehaneden. Doğru Tahtakale'ye... Tesadüf bu ya... Doktor bir hafta sonra aynı adama yolda rastlamış...
- Ne oldu beyefendi nasıl sonuç? Karınız artık memnun mu?
- Bilmem, demiş adam, daha eve gitmedim ki...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr