CHP İstanbul il Başkanı Gürsel Tekin açılım yapmayı seviyor... Seçim öncesinde Genel Başkanı Deniz Baykal’ı çarşaf açılımına ikna etmiş, ortalığı hayli dalgalandırmıştı. Tekin dün de imar affı açılımında bulundu!
İmara aykırı binaların affı için toplanacak paraların 10 milyar doları bulacağını ve IMF kredisine ihtiyaç kalmayacağını iddia ederek dedi ki:
“Projeye aykırı yapılan bu binaları belediye olarak yıkabiliyorsan buyur yık. Yok yıkamıyorsan çözüm; bir defalığa mahsus kendi arsası üzerinde projeye ve ruhsata aykırı olan yapıların belli bir harç ödemesi karşılığı ruhsata bağlanıp, affedilmesidir. İstanbul’un bu ayıptan kurtarılması için iktidara ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a çağrıda bulunuyorum...”
İstanbul’daki çarpık yapılaşmanın ana sebebi nedir? İmar afları... Adam nasıl olsa günün birinde imar affı çıkar diye kaçak binayı yapıp içine giriyor, yıllarca af bekliyor. Bugüne dek AKP’li belediyeler zaman zaman af çıkarıp külliyetli paralar topladılar. CHP bu katliama hep karşı çıktı. Şimdi Gürsel Tekin kendi kafasından af önerisi yapıyor. IMF’den kredi almaya gerek kalmazmış. Peki bundan CHP’ye ne? AKP’nin düşünmesi gerekenleri artık CHP mi düşünüyor? CHP Genel Merkezi Gürsel Tekin’i durdurmalıdır... Bu açılım İstanbul’da yeni ve amansız bir kaçak furyasını başlatabilir... Başlatacaktır... Yazık bu kente...
Pembe haberler...
Gazeteleri elinize alıyorsunuz; bir sürü can sıkıcı, sinir bozucu haber... Televizyonunuzu açıyorsunuz, ekranda hep o malum beşuş çehre... Yine kendini övmede, yine kendisinden başka herkesi yermede... Sokağa çıkıyorsunuz binbir çeşit ilkellik...
Güzel şeyler görmek, duymak, mutlu olmak bizim de hakkımız değil mi, diyorsunuz haklı olarak... Arkadaşımız Fahrettin Fidan da, “Haklısınız tabii ki” diyor ve sizler için hususi surette ürettiği birkaç pembe haberini sunuyor.
* Dün sabah 08.33’te Avcılar’dan hareket eden metrobüs hiç kimseyi yolda bırakmadan ve dahi en küçük bir arıza yapmadan tam saatinde, 08.57’de Söğütlüçeşme’ye vardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, gün ortasında havai fişeklerle karşılanan metrobüsü sevinç gözyaşları arasında iki farından, sürücüsünü de iki gözünden öperek tebrik etti.
* Tayyip Erdoğan dün hiçbir yerde açılış yapmadı, temel atmadı, bu nedenle de konuşma yapmadığı için (ufak ufak veya iri iri) atmadı. Ekrana çıkmadı, can sıkmadı, kalp kırmadı. Vatandaş televizyonlarını korkmadan açtı, mutluluktan etrafa neş’e saçtı.
* Abdullah Gül, “Kayıp 25 Kuruş” davasında mahkeme karşısına çıktı. Yargıcın, “25 kuruşu fazlasıyla ödediniz, artık sorun kalmadı, lütfen gidiniz” şeklindeki sözlerine, “Nasıl gideyim sayın yargıcım, nasıl gideyim? Dışarıdaki insanların yüzüne bakacak halim mi var?.. Lütfen izin verin de hava kararınca gideyim” yanıtını verdi. Gül’ün ısrarlara rağmen salonu terk etmek istememesi yargıcı fena halde gerdi.
* Bülent Arınç, Başbakan Yardımcılığı’ndan ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladı. Arınç, istifasının nedenini ve bundan sonra ne yapmak istediğine ilişkin soruları söyle yanıtladı:
“Az önce Başbakanlığa gelirken bindiğim belediye otobüsündeki yolculardan birinin, bana, şeyini şey ettiğim şeyi, der gibi ters ters baktığını fark ettim. Demek ki artık şey edilmiyorum. Şey edilmediğim yerde kalamam. Bundan sonraki hayatımı Manisa’nın Spil Dağı’nda geçireceğim. Kendimi Manisa Tarzanı gibi doğaya adayacağım. Haydi adiyos, ben artık gidiyos.”
Anadolu
Emekli bir arkeolog ve müze müdürü olan Ali Kılıçkaya, “Anadolu Olabildik mi?” adlı kitabında, yaşadığımız topraklar üzerinden gelip geçen uygarlıkları anlatıyor... Bu topraklar üzerinden tarih boyunca Hattiler, Hititler, Hurriler, Luviler, Frigler, Urartular, İyonlar, Karyalılar, Likyalılar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Doğu Romalılar (Bizanslılar), Selçuklular, Osmanlılar geçti.. Yaşama sırası bizde.. Ama o geçen uygarlıkları ne kadar tanıyoruz, neler kaptık onlardan?
Kitap bu konu etrafında hoş bilgiler veriyor... Bir de anekdot...
Bodrum’a sürgün edilen “Halikarnas Balıkçısı” namlı Cevat Şakir Kabaağaçlı, İngiltere Kraliçesi’ne bir mektup yazarak British Museum’a taşınan Maussolleion anıtının geri verilmesini ister. Anıtın ait olduğu ortamda bulunması gerektiğini, Ege’nin mavisiyle bütünleştiğini anlatır. Kraliçe bu mektubu British Museum Müdürüne iletir. Müdürden gelen cevap:
“Önerinizi çok ciddiye aldık ve Maussolleion Anıtı’na ait eserlerin sergilendiği odanın duvarlarını maviye boyattık...”
Çiğliğin sonu yok tabii...
Oto...
Şimdilerde sık sık kullanılan “özeleştiri” sözcüğü dilimize gireli çok olmamış. Demirtaş Ceyhun, “Anayasa Yasa Mıdır” adlı kitabında bu sözcüğün dilimize 1960’lı yıllarda girdiğini anlatıyor. Daha önce özeleştiri yerine “Otokritik” sözcüğü kullanılırmış. Hatta Fethi Naci “Bir Otokritik Denemesi” başlıklı yazı yazınca Tarık Dursun K. şöyle demiş:
“Haberiniz var mı, Fethi Naci Talimhane’de Oto Kritik adında yedek parça dükkânı açmış...”
Erdoğan diyor ki: “İnanırsak tekeden süt bile çıkarırız.”
Haklı... Sağmak ve sağılmakta üstümüze yoktur...
Haldun Ertem
* Lübnan asıllı Fransız yazar Maalouf, Atatürk için “Halka onurunu geri verdi” demiş.
Bu onuru taşımayı reddedenler olduğunu bilse nasıl şaşırırdı kim bilir...
Ahmet Nedim
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025