Görüşmeler sürüyor.ABD, bu arada Türkiyeyi Ermeni tasarısını Kongreden geçirmekle tehdit ediyor. Ankaranın bu tehdidi göğüslemek için lojistik destek talebini kabul edeceği söyleniyor (Mazeret ve bahaneye bakınız)...Kimi yazarlar, "Başımıza ne geldiyse Iraka asker gönderme tezkeresini kabul etmediğimiz için geldi" şeklindeki dâhiyane yorumlarıyla "Bundan sonra gelecek Amerikan isteklerine koşulsuz evet diyelim" propagandası yapıyor.CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Dışişleri Bakanına soruyor:- Türkiyenin lojistik destek sağlamak suretiyle Iraktaki olumsuz gelişmelerin sorumluluğunu paylaşması, ülkemizin temel dış politikasına uygun mudur?- PKK teröristlerinin yakalanması taleplerimiz olumlu cevap alamamışken, Irak konusunda ABDye tek taraflı tavizler vermemiz isabetli midir?Üç beş çapulcunun bayrağımızı yerlerde sürüklemesi gerekenden de fazla tepki görüyor. Milli öfke tırmanıyor. Ne var ki, işgalci ABDnin Türkiyeyi Irak katliamına ortak etme girişimlerine karşı bir tepki gözlenmiyor yurtta.Uğur Mumcunun bir zamanlar yaptığı bayrak çağrısı aklımıza geliyor:- Bayrağı İncirlik Üssünün tepesine dikebiliyor musunuz? İşte mesele orada.Neoconinin Türkiyeyi uydu görüp katliama ortak etme girişimlerine hayır diyebiliyor muyuz? Mesele orada... ABD, İncirlik Üssünü Irak ve Afganistan için "Daha geniş kapsamlı lojistik merkez" olarak kullanmak istiyor. Bugünlerde heykelin içine tükürmek "out", karikatürün içine tükürmek "in". Gösterimdeki "Anlat İstanbul" , sinema ve anlatım tekniği yönünden çok iyi bir film. 5 genç yönetmen, 5 ünlü masalı İstanbula uyarlıyor. Oyuncular birbirinden ünlü. Kamera çok başarılı. İstanbul, bu filmde, görüntülerin güzelliğine rağmen içinde tehlikeler saklayan bir kent. İyiler harcanıp gidiyor, kötüler kalıyor. Bir sahnede (Şevket Çoruh) dostu olan kadını erkeklere (Yelda Reynaud) pazarlıyor. Yelda, sevgi ve dostluğun bu türüne isyan edince Şevket durumu şöyle izah ediyor:- Ne yapalım kızım stratejik ortaklık bu... İstanbul Bartın İl Müftüsü, "Allahım, yeni TCK ile birlikte gazetecileri hapse girmekten muhafaza eyle" diye dua etmiş. Buyurun size Tayyip Beyin hayatta "Amin" demeyeceği bir dua... Dilimiz alışmış, yeri geldikçe "Demoklesin kılıcı" der dururuz. Deyimin doğrusunun "Damoklesin kılıcı" olduğunu okurumuz Hakkı Şer anımsatıyor. Kılıç da Damoklese değil, Syracusa zorbası Dionysiosa ait.Mitolojiye göre Damoklese bir ders vermek isteyen Dionysios, mükellef bir sofra kurdurmuş, Damoklesin oturduğu yerin tepesine de kendi keskin ve sivri kılıcını bir kıla bağlayarak asmıştır. Damoklesin içine düştüğü sıkıntılı durumdan "Damoklesin kılıcı" deyimi türemiş. Okurumuz Hakkı Şere teşekkürler... Damoklesin kılıcı Hükümet, TRTye başvurarak Amerika aleyhtarı haberleri yayına koymama talimatı verdi. İletişim özgürlüğü alanında yeni bir adım atıldı. Bugün 26 Mart... Yürürlükteki Türk Ceza Kanununun kabulünün 79uncu yıldönümü... TCK, 26 Mart 1926 yılında yürürlüğe girmişti. Yasanın büyük bölümü zamanın İtalyan ceza yasasından alınmıştı. Çünkü o yasa o zamanın hak ve özgürlükler yönünden en ileri yasasıydı."Tek parti diktatoryası" diye anılan Atatürk dönemi bu yasayı benimsiyor.AB eşiğindeki demokrat (!) AKP ise bu yasa yerine Avrupanın en anti demokrat yasasını yürürlüğe koyuyor. 1 Nisanda yürürlüğe girecek yeni ceza yasası, gazetecilere 30 ayrı suçtan hapis cezası öngörüyor. Yaşasın AKP demokrasisi! Eza yasası... Mersinde bayrağımıza yapılan saygısızlık ortalığı ayağa kaldırdı...Olayla ilgili Apoya endeksli, Kürtçü, ayrılıkçı siyaset yapanlar suçlanıyor.Suçlanabilir. Ne var ki bu furyada tüm Kürt kökenli yurttaşları hedef alan bir suçlama kampanyasının da ilk işaretleri görünüyor ki, işte bu haksızlık... Üstelik de tehlikeli...Siyasetler suçlanabilir. Ama günlük hayatın derdine düşmüş masum Kürt yurttaşı da karşınıza alır, hedef tahtasına koyarsanız, iç barışı dinamitlemiş, Türkiyeyi bölmek isteyenlerin değirmenine su taşımış olursunuz. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. m.asik@milliyet.com.tr Cepheleşme