- Türban yine son günlerin en önemli tartışma konusu oldu, acaba siz bu konuda bir Anayasa değişikliği yapmayı düşünüyor musunuz?Yanıt:- Bu konu her zaman ele alınabilir ama şu anda alınmış böyle bir kararımız yok...Ezcümle... Türbanın serbest olması için yaptığımız ve yapacağımız bir şey yok diyor Gül... Yok ama türban üzerinde sabah akşam tartışmaya, gençleri kışkırtmaya, bütün tartışmaları türbana çekerek gündemi türbanlamaya devam...Söz açılmışken konuyu biraz irdeleyelim...- Türkiye'de türban, başörtüsü hatta çarşaf serbesttir...- Yasak olan, türbanla lise ve üniversiteye girmek, kamu görevinde çalışmaktır.- Bazı laik aydınlar üniversitede türbanın serbest olabileceğini savunmakta, Avrupa ülkelerini örnek göstermektedir...- Ancak Meclis Başkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı başta olmak üzere AKP'liler türbanı üniversite ile sınırlamaya niyetli değildir... Hiçbir demeçlerinde kamu işyerleri ve liselerde türbana karşı olduklarını söylememişlerdir. Bu isimler harem - selamlık uygulamasına bile karşı çıkamamaktadır...- Hal böyle olunca üniversitede türbana omuz veren "laik aydın"lar da iktidarın geniş kapsamlı türban kampanyasına omuz vermiş olmaktadır.- Türban meselesi türbandan ibaret değildir. Eğer öyle olsaydı bu kadar tartışılmazdı... Türban sorunu dinsel dünya görüşünün ve kültürünün parçasıdır. Sorun hayatın tüm evrelerinin dinsel kurallara göre düzenlenip düzenlenmeyeceği sorunudur. Bilim ve düşüncenin yerine inancı koyan bir kültürün egemen olma mücadelesidir...- Elbet bu kültürün sahipleri de görüşlerini savunma hakkına sahiptir. Nitekim savunmaktadırlar. Ne var ki siyasilerin konuyu oya dönüştürme gayretleri sorunu alevlendirmektedir.Son söz... Türban, eğer üzerinde siyaset yapılmazsa, kendi mecrasında çözüme ilerleyecek bir sorundur. Türkiye'nin tartışmayı gerektiren çok daha ağır sorunları vardır... NTV'nin Ankara Temsilcisi Murat Akgün, dünkü canlı yayında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e soruyor: AB yetkilileri Ankara'ya "Gidişat iyi değil" mesajı göndermiş. Batıya gidiş iyi olmayabilir, ama doğuya gidiş tamamdır... Cumhuriyet'te küçük bir haber dikkatimizi çekiyor... Daha sonra haberi yazan Reyhan Oksay'la görüşüyoruz... Reyhan Oksay iki hafta önce bir davet üzerine Boğaziçi Üniversitesi'ne gidiyor... Kapıdaki güvenlikçiler, "Basının kampusa girmesi yasak" diyorlar. Oksay eski mezun kimliğiyle kampusa giriyor... Gözüne İnsan Hakları Derneği'nin düzenlediği Güneydoğu konulu konferansın afişleri çarpıyor... Anlaşılıyor ki, gazetecilerin içeri girmesi bu konferans nedeniyle yasaklanmıştır... Rektör Ayşe Soysal'ın bir marifeti daha bilvesile anlaşılıyor... Boğaziçi'nden... Küreselleşme karşıtlarının sloganı: "BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN!" İnşallah! Çünkü savaşlar, nükleer tehlike, küresel ısınma, sosyal patlama gibi felaketler yüzünden "bu dünyada yaşamak artık mümkün değil!" Hukukçu yazar arkadaşımız Adnan Ekinci çok yararlı bir aylık dergi yayımlıyor; Yeni Hukuk... Derginin Nisan sayısında Yard. Doç. Yeşim Atamer'in "Çalınmış karttan banka sorumludur" başlıklı yazısı dikkatimizi çekiyor... İlginç bir konu...Kredi kartlarına ilişkin yeni yasanın 12. maddesi, kredi kartının çalınması veya kaybolması üzerine kart sahibinin sorumluluğunu düzenliyor. Kart sahibi kartın kaybolduğunu bankaya bildirdiğinden 24 saat öncesi yapılan harcamaların sadece 150 milyon lirasından sorumlu. Üstünü banka ödüyor... Konunun uzmanı olan Yeşim Atamer, bu maddede bir sakatlık görüyor;- Kart çalındığı andan itibaren sorumluluk bankadadır, bütün dünyada uygulama böyledir, diyor...Yeni yasa bildirimden önceki 24 saati belirliyor. Ama daha öncesini belirlemiyor. Bu konu boşlukta. Yeşim Atamer, yasanın bankacıların istediği şekilde düzenlendiğini, o yüzden vatandaşın hakkının çiğnendiğini savunuyor... Ya kart çalınmamış ama çalınmış gibi yapılmış paralar paylaşılmazsa. Elbet o cezai bir durum... Kart bankanındır Başbakan Erdoğan, "Türkiye 2012'de dünyada ilk 10'a girecek" demiş. O kuşkusuz... Türkiye geçmişi ve geleceği parlak bir ülkedir. Sorun bugünde... Almanya'da PKK ile ilişkisi sabit görülerek kapatılan Özgür Politika gazetesinin yerine yayına başlayan Yeni Özgür Politika gazetesindeki haber dikkat çekici... Okuyalım:"AKP Diyarbakır İl Örgütü'nün 7 Mayıs'ta düzenleyeceği kongreye katılacağı bilirtilen Başbakan Erdoğan'a Amed'den tepkiler gelmeye devam ediyor. Amed Halk İnisiyatifi'nin ardından bildiri dağıtan Amed Apocu Gençlik İnisiyatifi de Başbakan Erdoğan'ı Amed'e gelmemesi yönünde uyardı. Kürt halkına karşı son dönemde yapılan haksızlıkların baş sorumlusunun Erdoğan olduğuna dikkat çekilerek... 'Erdoğan Amed'e gelme. Senin buraya gelmen durumunda burada olacaklardan biz değil, sen sorumlusun' denildi."Başbakan'ı ülkenin bir vilayetine sokmamakla tehdit etmek... Terör örgütünün cüretinin nerelere ulaştığını görelim... Uyarı! İKİ SORUN Türkiye'nin iki önemli sorunu var. İçeride ampul, dışarıda Kandil... İkisi de ışık vermiyor... İkisi de Türkiye'nin geleceğini karartıyor... Mehmet Küçükaşık CHP Bursa Milletvekili m.asik@milliyet.com.tr