Öte yanda Bağdat Caddesi ve yan sokakları iki yıldır sürekli kazılıyor, yapılıyor, bozuluyor... Gece çalışması yapılmıyor. Gündüz de çalışan işçi sayısı yetersiz.Çevre halkının kanaati: Kadıköy cezalandırılıyor...Bir dostumuzun tahmini: Anakent Belediyesi, yandaş firmalara gerekli gereksiz inşaat işi çıkartıyor. Bu deneysiz firmalar trafiği aksatmadan yol inşaatı yapmayı beceremiyorlar...Bir başka dostumuzun iddiası:- İstanbul'un tümünün kazılması halkı üçüncü köprünün gerekliliğine ikna içindir. Aynen geçen iktidar döneminde halkı nükleer santrala ikna etmek için Cumhur Ersümer'in suni elektrik kesintileri yaratması gibi... Moda burnundaki yürüyüş pistleri hâlâ darmaduman. İskele meydanları perişan... AKP 11 yıldır Anakent'te iktidarda. 11 yıldır taş taş üstüne koyamadığı gibi yıktığını da bir daha yapmadı. İstanbul pek çok kazı, inşaat ve onarım çalışması gördü... Ama böylesi görülmemişti... Örneğin, birkaç gün önce Kadıköy'ü Bağdat Caddesi'ne bağlayan Şifa yokuşundaki parke taşlar ve Kurbağalıdere Parkı önündeki asfalt söküldü. Pazartesi günü o yoldan geçtik. Hiçbir çalışma yoktu. Araçları yan yollara sevk edecek oklar da konulmamıştı. Araçlar köy yoluna benzeyen engebeli yolda debeleniyordu. ABD Başkanı Bush, Kürt lider Barzani'yi devlet başkanı gibi karşılamış. "Gibi"yi ortadan kaldırmak için görüşmüş olabilirler... Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Barzani'nin ABD'de ağırlanması karşısında ne düşündüğünü merak ediyoruz. Kırmızı çizgilerimiz ne oldu, onu merak ediyoruz. O ise rektörlerle ilgilenir görünmeyi yeğliyor. Gürlüyor:"Bu ülkede başbakanlar, bakanlar, ordu komutanları mahkeme önünde hesap verirken rektörler hesap vermez diye bir şey söz konusu olamaz".Elbet olamaz. Zaten rektörler de, "Biz hesap vermeyiz" demediler.. Sadece Van'da sergilenen hukuk dışı uygulamalara tepki gösterdiler... Hükümet durumu hâlâ fark edemedi mi? Rektörler ve Gül Sana dün bir tower'dan baktım aziz İstanbul! Azizlik mertebesini aşmış, şehitlik mertebesine ulaşmışsın! Yaşamak güzel şey doğrusu / üstelik hava da güzelse / hele gücün kuvvetin yerindeyse / elin ekmek tutmuşsa bir de / hele tertemizse gönlün / hele kar gibiyse alnın / yani kendinden korkmuyorsan / kimseden korkmuyorsan dünyada / iyi günler bekliyorsan hele / iyi günlere inanıyorsan / üstelik hava da güzelse / Yaşamak güzel şey / Çok güzel şey doğrusu! Çok Güzel Şey Gökdelen ve cami hamlesi yapan İstanbul, buna karşılık depreme hazırlanmıyor... Depreme karşı para gerektiren önlemleri bir yana koyalım. Acaba bir depremde kimin ne yapacağına ilişkin bir çalışma var mı? Profesör Doğan Kuban soruyor:a. Yaralı olarak binadan çıkarsam ne yapacağım? b. Bir doktora nasıl danışacağım? c. Bir ilaca nasıl ulaşacağım? d. Su nasıl bulacağım? e. Ekmek nasıl bulacağım? f. Yangın olursa ne yapacağım? g. Kış ve kar olursa nasıl barınacağım? h. Herhangi bir yardım için telefonlar işlemediğine göre sorumlular beni nasıl bulacaklar? Bu sorumlular kimlerdir? ı. Sorumlu bana nasıl yardım edecek? i. Eğer devlet ve belediye tümüyle devre dışı kalırsa kendi yakın çevremde, mahallemde bir yardım örgütlenmesi öngörülmüş müdür? j. Böyle bir yakın yardımlaşma için örgütleşme nasıl gerçekleşecektir? k. Muhtarlar ya da gönüllü örgütleyiciler bu yardımlaşma için toplantılar yapıp halkı uyarıyorlar mı? l. Okuma yazma bilenlerin eline bütün bu durumlarda ne yapması gerektiğini anlatan bir yazılı belge verilmiş midir? m. Açlık, susuzluk, yolsuzluk, iletişimsizlik bacayı sardığı, insanların bir yere gitmesi olanağı kalmadığı zaman, yağma çetelerine karşı güvenlik nasıl sağlanacaktır? İstanbul'da bir vatandaş, yarın olabilecek bir deprem anında ne yapacağını hâlâ bilmiyor. Bu kolay çalışma bile yapılmış değil... m.asik@milliyet.com.tr Mahşer anı