Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Nasıl bir dönemi yaşadığımızı sadece dünkü gazetelere bir göz atarak da anlayabilirsiniz...
TOKİ dosyası kapandı... Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu ile arasında Ali Ağaoğlu gibi ünlü müteahhitlerin de bulunduğu 60 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. Rüşvet tapeleri kanıt sayılmadı.
HSYK, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını başlatan savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş ve Zekeriya Öz hakkında soruşturma başlattı. Şüphelilerin mal varlıklarına el konulması kararını veren yargıç Süleyman Karaçöl de soruşturma kapsamında... Birlikte yargılanacaklar...
Kısaca; yolsuzluğu yapan değil, soruşturan yargılanıyor...
Askerler hapis yatmaya devam ediyor... Ergenekon tutuklusu Hurşit Tolon:
- Ayarlanmış polis, ayarlanmış savcı, ayarlanmış yargı ile mahkûm edildik, diyordu dün gazetemizde. Peki ayarlanmış yargı dönemi bitti mi? Ne gezer...
1 Mayıs’ta gözaltına alınan yaklaşık 170 kişi dün hâlâ mahkemeye çıkarılmamıştı. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kılıç, gözaltı süresinin kanunsuz şekilde üç gün uzatıldığını, yolda yürürken ya da cenazeye giderken tutuklanan sayısız vatandaşın da gözaltında bulunduğunu anlatıyordu.
Demokrasi talep eden herkese gözdağı uyarısıydı bu.
Meclis’te Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan saldırgan 18 saat içinde serbest bırakılmıştı. Onun suçu 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak kadar ağır değildi. Yolsuzluğun ve kanunsuzluğun serbest, demokrasi talebinin ağır suç sayıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Tramvayın bu yoldan hangi durağa gittiğini söylemeye herhalde gerek yoktur.

Haberin Devamı

Basın silahı...

Bazılarının özgürlük anlayışı bizlerin özgürlük anlayışından farklıdır... Örneğin Nazi Almanyası’nın propaganda Bakanı Goebbels, (basını tamamen kontrol altına aldıktan sonra) 1935 yılında basını nasıl özgürleştirdiklerini şöyle anlatıyor:
“Biz gazetecileri siyasi partilere ve ekonomik gruplara aşağılatıcı şekilde bağımlı olmaktan kurtardık. Ve onları devletin sadık destekçileri haline getirdik. Alman halkının özgürlüğü herkesin istediğini yapması değil, özgür ve sorumlu biçimde yasalara ve devletin yüksek manevi değerlerine saygı göstermesi şeklinde anlaşılmalıdır.”
Yukardaki satırlar Onur Öymen’in raflara yeni çıkan “Bir Propaganda Silahı Olarak Basın” adlı kitabında yer alıyor...
Freedom House, Türkiye’yi “Özgür olmayan ülkeler” sınıfına indirirken bizim hükümetin hâlâ “Türk basını özgürdür” demesi, iktidara yukardakine benzer bir özgürlük anlayışının hakim olduğunu gösteriyor. Başbakan’ın “gazetecileri tasmalarından kurtardık” sözleri de bu bağlamdadır.
Onur Öymen’in kitabına dönersek...
Onur Bey’in kitap üzerinde uzun süredir çalıştığını, çeşitli kaynaklardan bilgi toplamak için uğraştığını biliyoruz.
Sonunda ortaya rahat okunan ve basının hangi ellerde nasıl kullanıldığını örneklerle anlatan bir kitap çıkmış.
Goebbels: “Gazeteciler hükümetin dilediği gibi çalacağı bir piyano gibi olmalıdır” diyor... Her faşizan liderin hayalindeki basın budur.
Kitapta gözümüze 1955 yılında 6 - 7 Eylül olaylarından sonra sıkıyönetim komutanlığının yayınladığı bildiri ilişiyor. Madde 1:
- Hükümeti tenkit etmek yasaktır...
Muktedirlerin yüzlerce yıllık hayalini komutan 4 kelimeyle özetlemiş...
Onur Bey’in kitabı siyasi gelişmelere de ışık tutuyor. O yüzden: “Yurtsever bir bakışla yakın tarihin değerlendirilmesi” diye de adlandırılabilir.

Haberin Devamı

ALP

Haberin Devamı

Moda’nın kafeleri, kebapçıları, lokantaları, birahaneleri çoktur. Ama kitapçısı tektir: Alp Kitabevi... Kitabevinin sahibi Ümit Hanım aynı zamanda muhitteki aydınlık insanların dostu, arkadaşıdır... Hem kitap talepleri, hem civar okulların kırtasiye ihtiyaçları için koşuşturup durur...
Alp Kitabevi şimdi kapanmak üzere... Dükkan sahibi, komşu dükkanlarda da rastlanmayan yüksek bir kira istiyor... Yüzde 150 zammı Ümit Hanım ödeyemiyor... Mahkemede uğraşmaktansa çıkacağına ilişkin kağıt imzalamış... Ne var ki Moda halkı seferber... Dostlar bir çözüm için koşuşturuyor... Başka çare kalmadığından... Bir mucize olması... Mal sahibinin insafa gelmesi bekleniyor...

DİSK
“1 Mayıs’ta sivil polislerin eylemcilerin arasına karıştığını” fotoğraflarla belgeledi.
Vali’nin:
“Duyum aldık, provokasyon yapacaklar” dediği şahıslar bunlardı demek!
Akif Kökçe

CB

Cumhurbaşkanı Gül Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmeden sonra:
- Hangimizin aday olacağına ikimiz aramızda bir karar vereceğiz, diyor...
Tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanı’na yakıştı mı?
Neticede Başbakan bir siyasi partinin genel başkanı...
Ve Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin genel başkanıyla oturup cumhurbaşkanı adayı seçiyor...
***
Baykal’ın demeci güme gitmemeli...
Muhalefet partileri ayrı ayrı aday gösterirse AKP adayı ilk turda yüzde 51’i bulabilir, diyor Baykal... Tek çözümün partilerin özellikle CHP ve MHP’nin bir aday üzerinde anlaşıp ilk tura o şekilde girmeleri olduğunu kaydediyor...
***
Cumhurbaşkanlığı seçim yasası rezalet.
Eğer bir savcı, yargıç, asker özetle bir memur adaylığını koyarsa görevden istifa zorunda. Memur kişi devlet imkanlarını kullanmasın diye konulmuş bu madde.
Ama Başbakan adaylığını koyarsa görevden istifa etmek zorunda değil.
Böylece Erdoğan devletin bütün olanaklarını seçim kampanyası sırasında kullanabilecek.