İstanbul’a 6 milyar dolarlık köprü yapılıyor... Kimsenin fikrine başvurulmuyor... Ne meslek odalarının, ne üniversitelerin, ne uzmanların, ne halkın... Köprü güzergâhını bir süre önce Başbakan’ın bölgeyi havadan helikopterle gezerek saptadığı bildirilmişti... O günlerde Tarabya - Beykoz veya Sarıyer - Yuşa Tepesi gibi hatlar ortaya atıldı. Şaşırtmaca verildi. Bu şaşırtmaca sonucu o bölgelerdeki araziler pahalandı, alım satım hızlandı. Derken esas güzergâh önceki gün açıklandı. Bugüne dek pek konuşulmamış bir hat Garipçe - Poyrazköy ortaya çıktı.
Referans gazetesinde köprünün yerini iki yıl önceden bilen Poyrazköy’ün eski muhtarı Ahmet Ersoy’la konuşuyorlar:
- Güzergâhı nereden biliyordun?
- Belli yerlerle biraz yakınlığım vardı. Başbakan da konuşmalarında hep Kuzey’i işaret ederdi.
O belli yerler nereleriydi acaba?
O belli yerler yandaş spekülatörlere köprünün esas güzergâhını haber vermiş olabilir mi?
Daha doğrusu vermemiş olabilir mi?
* * *
Üçüncü Köprü’ye karşı tüm uzmanlar ayakta... Mesela Orman Mühendisleri Odası:
“Ulaştırma Bakanı tarafından ‘orman değeri düşük alanlardan’ geçeceği iddia edilen yeni köprü güzergâhı, İstanbul’un en yoğun orman alanlarına ve burada yaşayan tüm canlılara geriye dönüşü olmayan biçimde zarar verecektir...”
Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci diyor ki:
“Hukuken bu köprünün gerçekleşme ihtimali yoktur. Çünkü koruma kurulunca reddedilmiş, İstanbul Belediyesi’nin onaylamadığı bir güzergâhtır...”
Tek umut yine hukukta...
Prof. Kadir Erdin, “3. köprü yapılırsa ekosistem bozulacağından İstanbul’da kene vakaları artabilir” demiş.
Ankara’daki kenelerin umurundaydı sanki!
Fahrettin Fidan
Yapılmamış darbeyi yapılmış gibi yansıtan yandaş basının son taktiği: Açılmamış kapatma davasını açılacakmış gibi gösterip AKP’ye bir kez daha mağdurları oynatmak...
Haldun Ertem
AKP Anayasa Mahkemesi’nin “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma kararına” itiraz edecekmiş.
O zaman “İrtica ile Mücadele Eylem Planı İddianamesi’nde” “mağdur” olarak yer almaya da itiraz etsinler?
Gülhan Elmas
Dubai’de köprü...
Barış Sever okurumuz, Dubai’den yazdığı notta diyor ki:
“Burada da OGS benzeri bir sistem söz konusu, ismi ‘Salik’... Ancak gişeler yok. Araçlar eletronik gözün altından hiç yavaşlamadan geçiyor. Bu da trafiğe müthiş hız sağlıyor...”
Bizim yetkililer bu sistemleri bilmez mi? Bilir...
Ama nedense köprülerdeki sıkışıklığı önlemek için niyet yoktur. Yıllardır ne toplu taşıma yeterince özendirilir, ne deniz yolunu daha çok kullanmak için çaba sarfedilir. Sanki esas olan sürekli köpürler inşa edip müteahhit ve toprak spekülatörlerine havadan para kazandırmaktır. Hem kente yazık, hem halka...
Yiyip yutan mı?
Yapılan değişiklik gerçekleşirse Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşacak. 3 üye TBMM tarafından salt çoğunlukla seçilecek. 14 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.
Bu sistemde 17 üyeden en az 10’unun iktidar partisinin askeri olması garanti altına alınıyor.
İktidar isterse artık Anayasa’nın değiştirilemeyen 4 maddesini bile değiştirebilecek....
Geçelim HSYK’ya... HSYK yargı bağımsızlığının anahtarı. Madde değiştiriliyor, üye sayısı arttırılıyor ama Adalet Bakanı ve müsteşarın üyelikleri sürüyor. Sık sık referans verilen Venedik Komisyonu, Adalet Bakanı’nın kurula başkanlık etmesine karşı çıkar. Ama maddenin yeni şeklinde Adalet Bakanı’nın üyeliği sürdüğü gibi yetkileri de artırılıyor.
Hem bakan, hem de müsteşarın HSYK üyesi olduğu, yargının bu kadar baskı ve kontrole alındığı başka bir Avrupa ülkesi mevcut değil. Biz örnek ülke olacağız!
HSYK’ya bağlı bir sekretarya kurulacak. Ancak Genel Sekreter, Bakan tarafından atanacak. Böylelikle Adalet Bakanı HSYK’nın iç işleyişini de kontrole alacak.
Uzun sözü kısası... Bu değişikliklerle yargı sıkı sıkıya iktidara bağlanacak...
Gidilen nokta açıkça ‘Demokrasinin sonu’ dur.
Halka, vesayet rejimi son buluyor, Türkiye demokratlaşıyor diye yutturulan şey tek adam diktatörlüğünün ta kendisidir. Hiç değilse adını doğru koyalım...
Donsuzlar oteli
Datça’da Türkiye’nin ilk “Çıplaklar Oteli” açılırken, pazarlama yetkilisi dedi ki:
“Firmaya ait ve dışarıya kapalı olan Çakal Koyu’nda isteyen müşterilerimiz çıplak olarak denize girebilecektir...”
Okurumuz Mustafa Saraç diyor ki:
“Türkiye’de halka kapalı ‘özel sahil’imiz yoktur. Yasalara göre bütün sahiller kamunun malıdır. Aynı şekilde, ‘firmaya özel deniz’ de kesinlikle yoktur. Çünkü uçsuz bucaksız denizlerimiz de tamamen kamuya aittir.
Özet... Yurdum insanı otelin önünden donsuz turistlerle yan yana denize girmeye kalkışırsa hakkıdır, kimse bir şey diyemez...