Gördüklerine değil, görmediklerine inanmayı huy haline getirmiş yurttaşımız, dünyadaki varlığına ve konumuna bu şekilde anlam getirmeye çalışıyor. Kimisi de belki hayatın bu kadar yavan ve tekdüze olamayacağını, çaresiz bir kadere bu denli sert ve sıkıca bağlı olunamayacağını düşünerek yeni yaşam tünelleri arıyor... Oysa hayat önlerinde durup duruyor garibanların...Çalışarak, üreterek, okuyarak, bilime inanarak çıkış yolu bulmaktan umudunu kesmiş yığınlar, mucizevi çıkış yollarını keşfetmeye uğraşadursun...Medya bu çaresizliği sömürüyor... Ama kabahat yalnızca medyada değil.Talep olmadan arz olmaz... Kabahatin birazı da senin kardeşim... Gazetecilikte yeni bir dalga baş gösterdi... Marduk gezegeni, Da Vinci Şifresi, Vatikanın sırları, Nostradamusun kehanetleri, gaipten sesler, öbür dünyadan haberler... Sırlar, gizemler, şifreler, fallar, kehanetler... Gazete manşetlerine şimdi bu çeşit zırvalıklar çıkıyor. Tiraj da getiriyor. Alman Die Welt gazetesi diyor ki: "Başbakan Erdoğan, şakaya karşı alerjisini paraya çeviriyor." Devam etselerdi: "Oysa küçük bir gülümsemeden yoksun bir hayatta, istediğin kadar paran olmuş neye yarar?.." TNT Express firması, kitap toplama kampanyasını başlattı... Kitap bağışlamak isteyenler, 444 0 868 nolu telefona başvuruyor... TNT kuryeleri gelip, bağışlamak istediğiniz kitapları evinizden veya işyerinizden alıyor. Kitaplar, daha sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğince belirlenen Anadolu okullarına gönderiliyor... Uyaralım: İşe yaramayan kitapları değil... Kendilerini ilgilendiren klasikleri, çocuk hikâye ve romanlarını, üniversite ve lise hazırlık kitaplarını bekliyor çocuklar... "Kitap alıyoruz" Anlaşıldı; yeni Ceza Yasası gereği, göstericileri polis artık dövmeyecek, kışkırmış sağduyulu vatandaş linç edecek!.. Bir dirhem provokasyon, bin yolsuzluk örter! "Fotoğrafın bütün fenalığı, dört köşe bir çerçevenin içine sıkıştırılmaktan gelir. Halbuki fotoğraf hür olmak istiyor, bağırmak istiyor, koşmak istiyor... Mehmet Ünaydın bilerek veya bilmeyerek, gelecek olan fotoğrafçılığın temelini zorluyor... Onun fotoğraflarında lekeler duvarsız sonsuza doğru ilerliyor."Ara Güler, AYŞE Takı Galerisinde süren Mehmet Ünaydının fotoğraf sergisi için yazmış bu satırları. Sergi "Şakayık Sok. 45 - 7 Tuna Palas Teşvikiye" adresinde 30 Nisana kadar sürüyor. Fotoğrafın lekeleri Başbakan Erdoğan, Trabzonlular Gecesinde yaptığı konuşmada, Ziya Paşanın ünlü özdeyişini tekrarladı:"Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır."Başbakan, insanın eserini eşeğin semeriyle kıyasladığına göre, eşeklere kediler gibi tepkili bakmıyor. Hatta sempatiyle bakıyor denebilir.Daha da ilginç olan, Başbakanın bu özdeyişte başkalarının göremediği bir derinlik fark ederek her fırsatta tekrarlaması...Ali Haydar Nergis arkadaşımız bir araştırma yapmış...Tayyip Erdoğan, "Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır" sözünü ilk kez, İstanbul Belediye Başkanıyken, 27 Eylül 1998de Eminönündeki tarihi Kirazhan binasını açarken kullanıyor... Daha sonra sırasıyla:28 Eylül 1998de Belediye Başkanı olarak Maktul Mustafa Paşa Tekke ve Camiinin açılışında... 6 Ekim 1998de Sütlüce Mezbahasının Kültür Sitesine dönüştürülmesi nedeniyle konuşurken... Erzincanda 14 Ekim 2002de sosyal demokratları, 19 Ekim 2002de de Deniz Baykalı eleştirirken... 26 Nisan 2003te Denizlide bir fabrika açılışında... Üç ay önce Trabzonda, partisinin kadın kolları toplantısında... Bu özdeyişi yine tekrarlamış...- Ehli keyfe keyf verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması...Hayır, bu sonuncusu Başbakandan bir özdeyiş değil... Bu da bizden; eşekle ilgili bir tekerleme... m.asik@milliyet.com.tr Eşek semeri