Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Melih AŞIK

Resmi Gazete'nin 8 Eylül tarihli nüshasının 51'inci sayfasını bir değerli okurumuz fakslamış... Sayfada bir "ilan yoluyla tebliğ" görülüyor... Okuyalım:
"Davacı: K.H.
Sanık: Ünal Erol, Muhlis, İsmihan oğlu, 1968 doğumlu Sinop Boyabat Paşalıoğlu Köyü, Cilt: 133/01, SH: 30, K:5'te kayıtlı olup halen aynı yerde oturan, Uşak Cezaevi'nde başka suçtan tutuklu, bekar, okur - yazar...
SUÇ: 6136 sayılı kanuna muhalefet. "
Yukarıda suçu ve açık kimliği yazılı bulunan sanık Ünal Erol'un gıyabında karar alınmış olunduğu, bu karar bugüne kadar sanığa tebliğ olunamadığından, ilanla tebliğine karar verilmiş olup...
***
Sanırız okurlarımız meseleyi anladılar... Devlet mahkum ettiği Ünal Erol'un "başka bir suçtan Uşak Cezaevi'nde tutuklu" olduğunu biliyor. İlan metnine kendi eliyle yazıyor. Ancak kararı sanığın adresine yollayacak yerde ilan yoluyla duyurmaya çalışıyor. Acaba Ünal Erol kendisine gelen tebliğ zarflarını açıp okumamaya yeminli ancak Resmi Gazete'yi yakından izleyen bir vatandaş mı?..
O da mümkün tabii... Burası Türkiye ne de olsa...

Bir klasik müzik parçasının ezgileri arasında hangi duygu derinlikleri, hangi yürek fırtınaları ve hangi öyküler gizlidir? Çoğunlukla bilinmez...
TRT 1'de önceki gece ünlü besteci Ludwig Van Beethoven'ın yaşamını anlatan enfes bir film vardı... Filmin bir yerinde Beethoven, fonda işitilmekte olan... ve her dinleyicinin zihninde ayrı bir "anlam" kazanan bestesinin kendisi için ne ifade ettiğini şöyle anlattı:
- Bu beste neyi anlatıyor, biliyor musun?.. Fırtınalı bir akşam vakti yağmurun altında ilerleyen bir arabayı... hiç umulmadık anda yerinden fırlayan tekerleğini.. ve uzak bir yerde telaşla arabanın gelmesini bekleyen bir kadını...
Müzik bu öykünün derinliklerinde kaybolup gitti...

Yerli yersiz öğünüp... İçinden işimize geldiği gibi derin anlamlar çıkarmayı pek sevdiğimiz "tarihimiz"e aslında ne kadar "değer" verdiğimizin ispatı şu yukardaki fotoğraf... Vakıf eserlerini kiralayan pek çok ticari işletme gibi... Aksaray'daki "Şadiye Hatun Kliniği" de içine yerleştiği yapının "tarihi" anlamını umursamayıp... onu "ticari" faaliyete en uygun biçimde kullanmakta... Çatıya, kubbelerin tam ortasına kocaman bir tabela yerleştirip, geceleri de tabelayı aydınlatarak reklamını yapmakta... Klinikten çok... Fotoğrafta, bir "klinik vak'a" sayılabilecek kültürel sefaletimizin dosta düşmanı ilanı görülmekte...

Eski milletvekili ve Tempo dergisi Yayın Kurulu üyesi Cüneyt Canver, önceki akşam Ankara Park Apart Otel'de tesadüfen RP'li milletvekilleriyle karşılaştı. Bir süre sohbet etti. Cüneyt Canver ile RP Bingöl Milletvekili Hükamettin Korkutata ve RP Diyarbakır Miletvekili Ömer Hatipoğlu arasında koyulaşan sohbete sonuna doğru RP'li eski Maliye Bakanı Abdüllatif Şener de katıldı. Cüneyt Canver sordu:
- Tüm yaşananlardan sonra parti olarak bir değerlendirme yapıp biz şurada hata yaptık dediğiniz oldu mu?
- Biz bir durum değerlendirmesi yapamadık, çünkü Refah hala saldırı altında...
- Örneğin Susurluk olayı sizi doğrudan ilgilendiren bir olay değildi. Neden üzerine gitmediniz? Üstelik ışık söndürme eylemine karşı çıktınız...
- Biz ışık söndürme eylemlerine karşı değildik. Ancak Adalet Bakanı Kazan'ın açıklaması ile zor duruma düştük. Gerçi Bakan'ın açıklaması tahrif edildi ama bu bizi zor duruma düşürdü. Bizim olayların üzerine neden gitmediğimizi soruyorsunuz?
- Evet...
- Aslında bunun yanıtını herkes biliyor. Örneğin biz (Ömer Hatipoğlu'nun başkanlığında bir heyet) Diyarbakır Cezaevi'ndeki ölümlerle ilgili olarak cezaevine gittik, orada inceleme yaptık ve yöneticilerin hataları yüzünden ölüm olaylarının meydana geldiğini saptadık. Bu saptamamızı Adalet Bakanı Kazan'a aktardık. Kazan konuyu Milli Güvenlik Kurulu'na götürdü. Ancak orada Mehmet Ağar, Kazan'a, "Bu konuda yapacağınız yanlış bir açıklama devlet güçlerinin PKK ile yaptığı mücadeleye zarar verir" deyince bizim Bakan susmak zorunda kaldı. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi olayların örtülmesini isteyen bizler değiliz.
- Refah'ın bu imajı ile bir gün yeniden iktidar olacağına inanıyor musunuz?
- Halka verdiğimiz birçok sözü yerine getiremediğimiz için ciddi biçimde oy kaybettiğimize inanıyorduk. Ancak şimdi yeniden güçlendiğimizi görüyoruz. Hele hele medya bizimle ilgili "Çeçenlerin para hikayeleri" gibi dayanaksız iddialar ortaya attığında daha güçleniyoruz...
- Silahlı Kuvvetlerin size karşı tavırlarını nasıl yorumluyorsunuz? Sizin yeniden iktidar olmanız onlara rağmen mümkün mü?
- Silahlı Kuvvetler halka karşı uzun süre direnemez. Halkın baskısı onları yenecek ve Refah yeniden ve üstelik tek başına iktidar olacak ve o zaman Türkiye ile ilgili olarak yapması gereken değişikliklerin tümünü yapabilecektir.
Cüneyt Canver'
in bu sohbet sonunda edindiği izlenim... RP'lilerin Silahlı Kuvvetler'in direncinin kırılacağı dönemin bekleyişi içinde oldukları idi...




Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr