Türk - Alman Dostluk Federasyonu (DTF) Genel Başkanı Ali Kılıç başta olmak üzere Bavyera'daki Türk dernekleri bir heyet oluşturup Bavyera Eyalet İçişleri Bakanı Günter Beckstein'ı ziyarete gidiyorlar. Ziyaretin amacı Bavyera'daki münferit türban olayları yüzünden meydana gelen kutuplaşmanın önlenmesi... Beckstein Bavyera'da iktidarda bulunan Hıristiyan Birlik Partisi CSU'nun ikinci adamı... Hemen her yıl tatilini Türkiye'de geçiren bir Türk dostu... Türbanın münferit bir olay olmadığını söylüyor bizim heyete, "Bunun arkasında Milli Görüş var" diyor.. Ulm'deki Milli Görüş camisinin tehlikeli çalışmalar yaptığını ekliyor. Söz daha ilginç bir noktaya geliyor:
- Geçenlerde Rusya'daydım, diyor Beckstein, Rus meslektaşım görüşmemiz sırasında "Sizin vatandaşlarınız Çeçenistan'da bize karşı savaşıyor" deyince şoke oldum... Kanıt istedim. Önüme pasaportlar koydu. Bunlar Bavyera'da yaşayan kimi Türklerin pasaportlarıydı...
***
AKP milletvekili Yaşar Yakış başkanlığındaki TBMM Avrupa Uyum Komisyonu üyeleri şu anda Almanya'da... Heyetimiz yukarda adı geçen Günter Beckstein'ın partisi CSU'yu da ziyaret etmek ve parti yetkilileriyle görüşmek istedi. Fakat CSU bizim TBMM Komisyonu üyelerine randevu vermedi.
Hayat tramvay gibidir... Tam yer bulmuş, oturacakken bir de bakmışsın son durağa gelmişsin.
Bir karış toprak daha kaybetmemek için 7 Mart'ta milyonları ekran başına toplayan TEMA Vakfı, "Toprakla Dayanışma için Bir Milyon Fidan" kampanyası kapsamında 1.5 trilyon bağışa ve 566.145 ağaca ulaştı. Kampanya halen devam ediyor. Bağış yapan kişi ve kuruluşların isimleri "www.tema.org.tr" adresinde ilan ediliyor. Turkcell telefonlarınızda "TEMA" yazıp 3464'e kısa mesaj göndererek bir fidan (2.5 milyon TL) dikebilir veya Akbank, Garanti, İş, Vakıflar'ın Levent şubelerine bağışta bulunabilirsiniz...
Başbakan Erdoğan, Türkiye'deki liderlerle seçim, Avrupa'daki liderlerle geçim yarışında.
Başbakan Erdoğan, "Halkı azarlamıyorum, sohbet ediyorum" demiş!
Başbakan'ın sohbeti böyleyse Allah yakınlarına sabır versin.
***
Kıbrıs'ta "Al - ver" görüşmeleri sonuç vermemiş!
Biz esas sonuca "Ver - ver" bölümünde ulaşacağız.
Gabriel Garcia Marquez'den... Yaşlı ve çirkin tüccar; karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş... Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki tüccar, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık hem de işinin ehliymiş. Kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf ve çirkin bedende hiç yara açılmadığını, can alıcı darbelerin hiç iz birakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler. Ancak en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile tüccara bir şey yapamıyormuş.
Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, ama bu kez "aşk" adına tüccarla sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış... Gelgelelim, güzel kadının her dokunuşunda tüccarın bedeninde yeni bir yara beliriyormuş.
Dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar...
Yaralar, içten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda tüccar kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş....
Tam da bu türden hayatlar yaşamıyor muyuz? Aşktan bunca korkmamız da bu yüzden değil mi? Kimsenin kollarında yığılıp can vermek istemiyoruz. Çünkü zaten, her yanımız kılıç yaralarıyla dolu. Ama bir şekilde kapanmış, kabuk bağlamış yaralar onlar....
Nasıl yapmışsak yapmışız, üstesinden gelmişiz... Ama biri, o kabuk tutmuş yaraları okşamaya başladığında, yaralar tekrar açılıveriyor ve hepsinden oluk oluk kan akmaya başlıyor.... Birine teslim olduğumuzda, kendimizi anlatmaya başladığımızda, içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan revan içinde kalıveriyor....
O yüzden değil mi kendimizi tutmamız? Birine teslim olmaktan korkmamız?
"Anlatsam mı, anlatmasam mı?" kararsızlığımız...
Manken Ayşe Hatun Önal, "En büyük hayalim MİT'te çalışmaktı" demiş. Açık pozlar veren birinin gizli serviste çalışma isteği garip değil mi?