- Aslında bizim halkın yüzde 93ü aptaldır. Anayasaya evet oyu veren herkes aptaldır. Ama ben ayıp olmasın diye oranı düşük tuttum...Bu kadar aptal mıyız gerçekten? İsterseniz daha önce Kaan Arslanoğlunun "Yanılmanın Gerçekliği" adlı kitabına bir göz atalım:"... Aziz Nesinin Türkler için söylediği "çoğunluğu aptaldır" sözü aslında tüm toplumlar için geçerlidir. Nesinin kolayca benimsenen bu görüşünün bir tehlikeli yanı daha vardır. Pek çok aydın kendini Nesinin ilan ettiği akıllılar arasında saymakta ve toplumun geri kalanını kolaylıkla aptallıkla suçlayabilmektedir. Oysa aptallık toplum içinde Nesinin söylediği gibi kesin dağılımlar göstermez. Her insanda bir ölçüde aptallık, bir ölçüde akıllılık vardır. Yalnızca, aptallığın ve akıllılığın bireylerdeki oranları değişiktir. Aptal saydığımız herhangi biri, bir konuda akıllıca düşünebilirken, akıllı saydığımız bazı aydınların aptalca düşündüğünün örneklerini sık sık görmekteyiz." Aziz Nesini dün ölümünün dokuzuncu yılında saygıyla andık... O bize yıllar yılı bir şeyleri mizahla anlatmaya çalıştı. Biz onu fıkra yazarı sandık. Gülüp geçtik. Sonunda "Türklerin yüzde 60ı aptaldır" dedi. Biraz uyandık. Bir punduna getirip Aziz Ağabeye yüzde 60 rakamına nasıl ulaştığını sormuştum. Gülerek dedi ki: AKPyi övüp Deniz Baykalı eleştiren yazarlara soru: - Baykalın başarısızlığı, desteklediğiniz AKPnin işine geliyorsa Baykala neden yükleniyorsunuz? Aziz Nesin bir ara Ankarada daire kiralamıştı... Varlık Özmenek arkadaşımız buldu daireyi, sağdan soldan kullanılmış eşya devşirip daireye taşıdılar... Karşı dairede oturanlar taşınma sürecini perde arkasından ve kapı aralığından kuşkuyla izlemişler... Aziz Ağabey, taşınınca jest olsun diye apartman komşularına birer kitap imzalamış. Kitapları tek tek Varlık dağıtmış. Tam karşı dairenin kapısını çalmış, kitabı verecek, o anda gözü kitabın kapağına ilişmiş: "Savulun Sosyalizm Geliyor..." Aziz Abi Ankarada Başbakan Erdoğan, türban kararı için, "AİHM takdirini kullanmıştır" demiş. Mahkemenin takdiri de takdire şayan doğrusu... Ankarada Darwin teorisinden söz eden öğretmen Zeliha Avcı hakkında Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma açmış...Bu bir tekil olay değildir... Türban meselesi türbandan ibaret değildir...İmam hatip meselesi imam hatip meselesinden ibaret değildir...Hükümetin üniversiteleri, TÜBİTAKı, bilimi ele geçirme teşebbüsü tek başına bir olay değildir... Bu olaylar bir bütünün parçalarıdır... Bilimsel ve akılcı düşünceyi ortadan kaldırmayı hedefleyen bir siyasi iktidarın uygulamasından parçalardır.Bu kafayla çağdaşlık, AB vs. mümkün mü? Darwin ve ötesi... Gazetemizin yazarlarından Teoman Erel dostumuzu kaybedeli 10 yıl olmuş... Cesur, yiğit, dost adamdı... Hem de iyi bir yazar, dürüst bir gazeteci... Bir trafik kazasında pisi pisine kaybettik... Ölümünün 10. yılında eşi ve oğulları kısa birer mektup yazdılar ona..."Sen gideli tam on yıl oldu. Acı dolu uzun on yıl. Senden sonra pek çok şey geldi geçti. İyi günlerimiz oldu, kötü günlerimiz de. Türkiye de öyle. Senin için kâh yaşasaydı her gün ölürdü dedik, kâh keşke yaşasaydı da görseydi... Şimdi şunu anlıyorum ki, iyi insan duygulu, vicdan sahibi oluyor. O nedenle de hassas kalbi erken duruyor. Bizim gibi vurdumduymazlar da olan biteni seyredip oturuyoruz!" Seni çok seven karın Neşe Erel. ***"Basında o zaman bile durum iyi değildi. Ama şimdi hiç iç açmıyor. Senin kuşağından kalanlar birer birer terk ediyor ve "Gazeteci"lik ne yazık ki soyu tükenen meslekler arasında. Sen, eğilip bükülmeden, iktidarlara, güç odaklarına karşı gelerek, inceden mizahını da geçerek, lafını esirgemedin. Ama bugün yaşasaydın, her şey çok daha zor olurdu senin için.Gidişinin ani olması hayatımızı birden ikiye ayırdı ama, belki de senin için daha mı iyi oldu? Bilmiyorum. Züğürt tesellisi işte. Ama seni çok özlüyorum. Buralarda olmaman sadece bizim için bir eksiklik değilmiş, bunu da bugün daha iyi anlıyorum. Kendime acımadan ve ağlayıp sızlamadan, yaşayıp gidiyorum... Ne derdin hatırlasana! "Kuyruğu dik tutacaksın!" Oğlun Hasan Erel...***"Küçükken, Basınsitesinin yönetici takımı, basket sahasının kapısını gürültü çıkarıyorlar diye biz çocuklara kapatmıştı. Tellerin üzerinden atlayıp içeri girerken yöneticiye yakalanıp beni şikâyet için senin önüne getirdiklerinde, çocukların oyunlarına dahi tahammül edemeyen bu adamları başından savıp bana şöyle demiştin: "O saha sizin, kapı açılana kadar telleri denemeye devam!"Sen gittiğinde 20 yaşındaydım, bugün 30. Senin ve annemin bana daha el kadar çocukken aşıladıklarınız sayesinde hayatta önüme çıkan zorluklarla baş edebiliyorum. Ama ne yazık ki senin uğruna türlü zorlukları göze aldığın Türk halkı, haksızlıklar karşısında bırak "telleri denemeyi", artık "sahanın kapısına bile yaklaşmıyor"... Oğlun Remzi Erel... m.asik@milliyet.com.tr Teoman Erel