Önce “Bülent Arınç’a suikast timi yakalandı” diye haber yaptılar. Peşinden amaçları “Suikast değil dinleme idi” şekline dönüştürüldü olay. Günlerce tantanası yapıldı. Bülent Arınç her gün bir başka demeçle korkuyu körükledi. TSK’nın sırlarını sakladığı Kozmik Oda bile arandı. Sonunda subaylar beraat etti. Savcının son tutuklama talebinde ne suikast, ne dinleme suçlaması yer almıştı. Yargıç subayları salıverdi.
Demeye kalmadı bu defa Yargıç Kadir Kayan’ı takip ettiği iddiasıyla iki araç yakalandı. İçindeki erler karakola çekildi. Yandaş medya “Ordu çıldırdı” gibi başlıklar attı. Cihan Haber Ajansı kamerasının bu tür olaylarda anında hazır bulunması ayrıca ilgi çekti! Sonunda anlaşıldı ki bunlar da çarşıya giden marangoz, aşçı, elektrikçi erlerdir. Anlıyacağınız artık çarşıya giden erler bile kuşku çekiyor ve takip ediliyor. Bunun adına tıpta paranoya deniyor.
Paranoyaklarda genellikle takip edilme duygusu ağır basar. Kuşku ve güvensizlik doruktadır. Kendi ürettikleri hayali senaryolara kuvvetle inanırlar. Şu fıkra özellikle onların hoşlarına gider:
Adam psikoloğa gitmiş. Şikâyetini anlatmış... Yatağının altında bir timsah olduğunu hissediyormuş. Ama kimse ona inanmıyormuş. Tedavi birkaç seans sürmüş. Ama hasta birden ortadan kaybolmuş. Uzun süre ortada görünmeyince doktor merak edip araştırmış. Bir yakınından şu haberi almış:
- Rahmetli yatağının altında nasıl saklandığı anlaşılamayan bir timsah tarafından yenilip yutuldu...
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, kozmik odayı müze yapana kadar 35 kişinin katledildiği yeri müze yapsın...
Yoksa kozmik odanın aranması daha büyük bir katliam mıydı?
Işıl Işıl
AKP hükümeti IMF ile anlaşmış.
İnsafsız zamlardan anlamalıydık!
* * *
Televizyonda sigaradan sonra içki bardaklarını da buzlamaya başladılar.
Yobazlık yüzünden değil de “Aslan sütü soğuk içilmeli” diye buzluyorlardır...
Akif Kökçe
Türk sorunu...
DTP Eski Genel Başkanı Ahmet Türk’e evini kiralayan daire sahibi konu komşunun tepkisi üzerine vazgeçmiş.
Bu tepki iyiye alamet değil...
Aklımıza Prof. Ümit Özdağ’ın son kitabı olan “Türk Sorunu”ndan bazı satırları getiriyor.
Kitabın bir yerinde diyor ki:
“Tarih göstermiştir ki, ülkeleri azınlıklar güç kullanarak bölemez.”
Peki ülkeler nasıl bölünür... Kitaptaki yanıt:
“Dış faktörleri saymaz isek ülkeleri bölen genellikle çoğunluğun azınlıkla birlikte yaşamama doğrultusunda aldığı kararlar olur. Bu tür bir kararı çoğunluk, genellikle, azınlıkla birlikte yaşamanın her türlü getirisinin her türlü götürüsünden daha az olduğu zamanlarda verir. İçinden geçilen süreçte Kürtler siyasi kimlik edinerek kendilerini Türkler için ötekileştirecek ve azınlılaştıracak bir noktaya kaymaktadır. Bundan sonra çoğunluk maliyet hesabı yapmaya başlayabilir...”
Ağır ölüm...
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar,
her gün aynı yoldan yürüyenler,
yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler,
tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar,
beyaz üzerinde siyahı tercih edenler,
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,
bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar,
hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler,
ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır
bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
Pablo Neruda
Durdurulan iki askeri araç hakkındaki soruşturmayı yürüten savcı alışveriş fişlerinin peşindeymiş.
Ordunun darbecilikten sonra vergi kaçakçılığıyla suçlanması yakındır.
Fahrettin Fidan
Polise “yurtdışından askeri silah alma yetkisi ” verilecekmiş.
Polis bu “askeri silahları”hangi ülkenin, hangi ordusuna karşı kullanacak acaba?
Gülhan Elmas
* Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
Albert Camus
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025