Hikâye bu ya... Mahşer gününde sorgu sırası CHP yöneticilerine gelmiş... Sorguyu bizzat partinin kurucusu Atatürk yapmış:
- Efendiler CHP’nin yönetimi bir süre size verilmiş ama pek garip davranmışsınız.
- Ne gibi efendim?
- Mesela Kürtlerle özerk yönetim pazarlıkları yapılırken ortalarda görünmemişsiniz.
- Onu fark edemedik efendim...
- Mesela ÖSYM çökmüş, gençler perişan olmuş, ilgilenmemişsiniz...
- Vaktimiz olmadı efendim...
- İşsizlikle, açlıkla yolsuzlukla uğraşmayı da bırakmışsınız...
- Bir - iki demeç verdik efendim...
- Gazeteciler, sendikacılar, generaller, bilim adamları uydurma suçlarla cezaevlerine atılmış pek oralı olmamışsınız... Mahkemeleri izlemeyi bırakmışsınız...
- Doğrudur efendim pek ilgilenemedik...
- Tarım çökmüş, hayvancılık bitmiş umurunuzda bile olmamış...
- Bir arkadaşımız panelde konuştu ama doğru, yetmedi efendim.
- Çevre katliamlarıyla savaşan vatandaşları yalnız bırakmışsınız.
- Doğru ilgilenemedik...
- Peki efendiler siz o sırada ne işle meşguldünüz?
- Biz o sırada üniversitedeki türban sorununu çözmekle meşguldük efendim... Üniversitelerimize daha çok türbanlı hanım girmesi için çalışıyorduk...
- İyi de beyler o mesele de çözülmüşmüş... Zaten kızlar artık derslere türbanla girebiliyormuş.
- Evet ama alttan mı bağlanacak üstten mi bağlanacak o konu henüz çözülmemişti. Biz sorunun o kısmıyla meşguldük diğer sorunlardan pek haberdar olamadık efendim...
Halkın Portakalı
Antalya Belediye Başkanı Prof. Mustafa Akaydın hoş sohbet, esprili bir zat... Açık ve anlaşılır konuşuyor... Bilim adamı yanı onu daha dinlenir ve inanılır kılıyor... Önceki gün Pera Palas’ta hem kentin sorunlarını hem Altın Portakal’ı konuştuk. Önceki dönemden 1 milyar dolar borç devralmış. Kemer sıkma programıyla bütçeyi dengelemiş, 1.5 yılın sonunda gelirleri giderlerin üzerine çıkarmayı başarmış. Tüm altyapı projelerini 2012 sonuna kadar bitirmeye kararlı...
Altın Portakal Film Festivali 9 Ekim’de başlıyor... Son iki yılda festival daha renklendiği gibi maliyet eskinin dörtte birine indirilmiş. Etkinlikler bu yıl Burdur, İsparta, Manavgat, Side hatta cezaevlerine kadar yayılıyor. Her gala öncesi “Zeka özürlüler orkestrası” ile “Engelliler balesi” birer dakikalık gösteri sunacak davetlilere. Halkın Portakalı yarışması geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yapılıyor. 14 ayrı mahalle bizzat çekeceği filmlerle katılıyor yarışmaya...
Başkan Akaydın kültürel gelişmeye önem ve öncelik veriyor. Bir oyuncak müzesi ile birlikte film müzesinin hazırlıkları sürüyor. Ev hanımlarına çağrı yapılmış, kendi öykülerini yazmışlar; bu öyküler bir kitapta toplanmış... Bir de tiyatro oyunu çıkarılmış bu öykülerden. Mahalleli hanımlar bizzat oynuyor. Son olarak Rize’ye turneye gitmişler. Gezici bir TIR alınmış. Şimdi hanımlar bu TIR’la tiyatroyu Antalya’nın varoşlarına taşıyacaklar...
Antalya’da festivalin ötesinde de güçlü bir kültür rüzgârı esiyor...
Fotin
Osmanlı’da mütevazı bir memur olan Muhsin Bey’e arkadaşları zaman zaman:
- Bu akşam falan yere uğrayalım oradan eve gideriz, derler, o ise her defasında aynı mazereti öne sürermiş:
- Birader fotin o kadar ayağımı sıkıyor ki, bir adım fazla atarsam cehennem azabına uğruyorum...
Arkadaşları nihayet isyan etmiş:
- Yahu Muhsin Bey, biz seni tanıdık tanıyalı aynı mazereti öne sürersin... Ne olur şu fotinin bir numara büyüğünü giysen de hem sen rahat etsen, hem biz.
Muhsin Bey’in yanıtı şu olmuş:
- Olmaz kardeşim, sebebi de basit... Ben şimdi canım yana yana eve giderim, kapı açılınca iskemleye oturup ayağımı uzatırım. Evdekiler burnundan ökçesinden gevşete gevşete güçlükle pabuçlarımı ayağımdan çekerler. Pabuçlar ayağımdan çıkar çıkmaz, derin bir ‘oooh’ çekerim. Benim bu hayatta başka türlü ‘oh’ dememe imkân var mı? Lütfen şu lüksümü de elimden almayın...
* * *
Bu da bir eski zaman hikâyesidir.. Keçisini çekeleyerek götürmeye çalışan adama sevmediği biri laf atmış:
- Bu eşeği nereye götürüyorsun?
- O eşek değil keçi, demiş adam...
- Ben seninle değil, keçiyle konuşuyorum, demiş öteki...
Soru: İktidar “Tek tip askerlik” denemesini nerede yapıyor?
Yanıt: Basında... Muhalifler bertaraf olsun geriye bir tek yalakalar kalsın istiyor...
Haldun Ertem
Pera
Yenilenen Pera Palas’ı bütünüyle gezemedik ama alt salonlarını dolaşarak bir fikir sahibi olduk. Doğrusu hayli başarılı bir yenilemeden geçirilmiş otel... Eskinin çizgileri korunmuş... İhtişamlı avizeler, el dokuması Uşak tarzı saray halıları, klasik oturma grupları 19. yüzyıl asaletini güzelce yansıtıyor... Odaların kimilerine otelde kalmış ünlülerin adları verilmiş; Hemingway, Pierre Loti, Greta Garbo, Agatha Christie adını taşıyan odalarda Celal Bayar ve İsmet İnönü adını taşıyan suitlerde kalabilirsiniz... Agatha Christie’nin kaldığı söylenen (kendileri çok muhtemelen orada değil Tokatlıyan Oteli’nde kalmıştır) odanın fiyatı 400 euro.. İnönü ve Bayar suitleri 1200 euro... Kral dairesinin geceliği ise 1600 euro... Atatürk’ün müze odası ziyarete 10 Kasım’da açılıyor... İyi istirahatler...
YÖK Başkanı Özcan, “Türban için yasal değişikliğe gerek yok” demiş.
Doğrudur! Yasaları yok saymak yeterli!
Fahrettin Fidan
Yazarlar içeri alınıyor.
Durun hele!
Yazarlar bitsin sıra okurlara da gelecek...
Gülhan Elmas
