Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son günlerin en önemli gelişmesi nedir?     12. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Necat Ede’nin “üzerinde kurumsal baskı olduğunu” açıklayarak Ergenekon davasından çekilmesidir...
Bu baskıyı yapan kurum hangisi?
Et Balık Kurumu değil tabii ki...
O kurum Adalet Bakanlığı’dır...
Ne var ki, Adalet Bakanlığı suçlamanın üzerinden iki hafta geçtiği halde hiç oralı olmuyor... Tek açıklama yapmadı bugüne kadar...
Elbette böyle bir baskı tek bir yargıçla sınırlı olamaz. Bütün yargıç ve savcılar üzerinde; özellikle “iktidarın değil de hukukun gereklerine göre davranan” hukuk adamları üzerinde aynı baskı var demektir.
Rektörlerin, profesörlerin, emekli generallerin ölümün eşiğine geldikleri halde ısrarla tahliye edilmemeleri bu baskının sonuçlarından biri olmamalı...
Bir ülkede yargıçlar iktidarın memuru haline sokulmuşsa, baskı ve tehditle elleri kolları bağlanmışsa, o ülkede adaletin tecellisi olanağı ortadan kalkmış demektir...
Türkiye böyle bir olağanüstü dönemde.
Demokrasiden faşizme doğru kayma hızlanıyor.
Örneğin; gece yarısı çıkarılan kanunla TSK mensuplarının sivil mahkemelerde yargılanmasına karar veriliyor...
Böylece darbelerin önleneceği iddia ediliyor...
Sivil mahkeme dedikleri yukarıdaki türden iktidarın baskısı altına alınmış mahkemeler...
Demokrasiye ve sivilleşmeye bu yoldan varılabilir mi?
Yoksa bu yol doğrudan Nazi Almanyası’na mı çıkar?

Haberin Devamı

Asimetrik harp...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un sözünü ettiği “Asimetrik psikolojik harekât” çeşitli anlamlara çekiliyor. Genellikle yanlış kullanılıyor...
Bu deyimin anlamını (her gün üç kez girmeden rahat edemediğimiz) Odatv.com’dan aktaralım:
“Asimetrik psikolojik harekât, TSK’nın, sahip olmadığı için yararlanamadığı her türlü iletişim aracının kullanılarak gözden düşürülmeye çalışılmasıdır. Genelkurmay saldırılara karşı kendini savununca da ‘Sus sen siyaset yapamazsın!’ denmesidir. Yani ünlü Nasreddin Hoca fıkrasının psikolojik savaşa uygulanmasıdır: İtleri salmışlar, taşları bağlamışlar!”

Teğetten vurulduk
Türkiye bu yılın ilk üç ayında yüzde 13.8 küçüldü. Cumhuriyet tarihinde 1945 yılı hariç bu kadar büyük bir küçülme yaşanmadı. Ve dünyada pek az ülke krize bu kadar kötü vuruldu.
Başbakan düne kadar krizin farkında değildi, “Teğet geçti” deyip duruyordu...
Krizin teğet geçmeyip ülkeyi kalbinden vurduğunu nihayet görmüş müdür? İnşallah...
Ve sanırız AKP içinde çalışmalar hemen başlatılmıştır...
Ne yönde mi? Bu küçülmenin suçu CHP’nin üzerine nasıl yıkılacak? O yönde...
AKP’nin sorunlar karşısında başka çözümü yok ki.

Haberin Devamı

Manisalı’ya ödül

Son baskı...

Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD), 2008 yılı “Düşünce Özgürlüğü Ödülü”nü Prof. Dr. Erol Manisalı’ya verdi. Gerekçesi: “Ulusal bilincin geliştirilmesi için yürüttüğü aydınlanma savaşımındaki katkıları”...
Ergenekon davasından tutuklanan ve kanser teşhisi konan Manisalı, ameliyat edildikten sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti. Kemoterapi tedavisi süren Manisalı’ya ödülünü evinde TÜMÖD Genel Sekreteri Öğr. Gör. Suay Karaman verdi.
Manisalı’nın ödülü aldığı gün Diyarbakır’da yedek subaylığını yapan oğlu terhis olup eve dönmüştü. Manisalı o yüzden iki kat mutluydu...
Hoca’nın hayatında daha tuhaf tesadüfler de vardı. Dedi ki:
-  Kaderin cilvesi olsa gerek, ameliyat olduğum Haseki Hastanesi’nde dünyaya gelmişim. Nüfus kütüğüm de Silivri’dedir, yani hapis yattığım yerde...
Manisalı, AKP dahil her partiden, her kesimden geçmiş olsun mesajı aldığı için mutlu olduğunu söyledi:
“Hiç tahmin etmediğim insanlar geldiler, aradılar, mesaj yolladılar. Demek ki çok geniş düzlemde birleştirici bir zeminde bulunmuşum. Yıllarca sağcı, solcu, İslamcı ayrımı yapmadan ulusal cephede duranların ortak bir zeminde buluşmaları gerektiğine dikkat çekmem, kimseye karşı önyargılı olmamam bu duyarlılığı sağladı diye düşünüyorum...”
Değerli bilim adamına sağlıklar, uzun ömürler diliyoruz...

Haberin Devamı

* Öteki dünya bu dünyada çıkarılmış yasalarla yönetilir...
Jerzy. Lec

Yabancı değilmiş!
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, dün sabah bir işi dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sıhhiye’deki ek binasındaydı. Kendisi gibi iş takibine gelen dört kişiyle, üzerinde “5 kişiliktir” yazan asansöre binmiş, tam düğmeye basacaktı ki, bir kişinin son anda içeriye daldığını görünce dayanamadı;
- Asansör beş kişiliktir beyefendi, lütfen iner misiniz?
Uyarıya tepki, boynuna astığı kimlik kartından kurumda çalıştığı anlaşılan asansördeki bir bayandan geldi:
- O yabancı değil beyefendi, bizim burada çalışıyor!