Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Ölmeye ölmeye ölmeye geldiiiik, diye tezahüratla gidiyor...Partiler de iktidara aşağı yukarı öyle geliyor:- Yemeye yemeye yemeye geldiiiik...O yüzden istifa edecek misin diye sorulduğunda havaya fırlıyorlar:- Nee istifa mı, o da ne, zor günlerde görevi bırakıp gitmem...AKP lideri Erdoğan karşısına sustalı maymun gibi oturan televizyon yalakalarının çanak sorularına alıştı... Ciddi soru duyunca ayağa kalkıyor:- Çok radikalsin, haddini bil...İçinden geldikleri öğreti yalnız bilime ve demokrasiye sırt çevirmeyi değil "Acımasızlığı" da öğretiyor. Hak, hukuk, demokrasi lafta. Onların hukuku: çıkarları... Hep onlar haklı...Bilvesile Türkiye iktidardakileri biraz daha tanıma fırsatı buluyor... Taraftarlar maçlara: İZİN RİCASI Sayın okurlar, bir parça dinlenmek için yarından itibaren yıllık iznimizin bir bölümünü kullanacağız... Görüşmek üzere... Başbakan Erdoğan yabancı devlet adamlarıyla tercüman aracılığıyla konuşan tek devlet temsilcisi değil tabii ki...Japon Başbakanı Mori de İngilizce bilmiyormuş. Birkaç yıl önce Başkan Clintonla görüşmeye giderken danışmanları ona birkaç sözcük öğretmişler. - Başkan Clintonun elini sıkarken "Nasılsınız?" anlamına gelen "How are you?" sorusunu soracaksınız. O size "İyiyim, ya siz?" anlamında "I am fine, and you?" diyecektir. Siz de o zaman "Ben de" anlamına gelen "Me too" diyeceksiniz.... Sonra çevirmenler devreye girecekler ve görüşmenizi onların aracılığıyla sürdüreceksiniz... Başbakan Mori, Beyaz Sarayda Clinton tarafından karşılandığında "How are you?" diyecekken küçük bir yanlışlık yapmış ve "Who are you" yani "Kimsiniz?" diye sormuş...Başkan Clinton bu espriye çok gülmüş ve karşı espri olarak:- Ben Hillarynin eşiyim, demiş... Başbakan Mori de öğretildiği gibi gerisini getirmiş:- Me too...Yani "Ben de"... Peşinden de "hah haaa" diye gülmüş. Beyaz Sarayda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım trenin Mekece bölgesinden 80 kilometre hızla geçmesi gerektiğini oysa 118 kilometre hız yaptığını söylüyor. Suçu makiniste atıyor. Gazeteler bir "Yalan belgesi" yayımlıyor. Belgeye göre trenin o bölgeden 130 kilometre hızla geçmesi gerekiyor...Okurumuz Almanyada hızlı trenlere ilişkin bilgi göndermiş. Almanyada insanların canı makinistin ihmaline veya bir anlık dalgınlığına bırakılmıyor... Bir bilgisayar sistemi devamlı olarak trenin nerede bulunduğunu tarayarak, makinistin gerekli hıza uymaması halinde treni otomatik olarak yavaşlatıyor... "Otobüsçüler"in bu konularla ilgisi ve bilgisi var mı? Almanyadaki hızlı Hıncal Uluç, Antalyada kaldığı Su Otelin 9.5 nolu süitini uzun uzun överken:- Yazmakla olmaz. İlle de gidip görmek, paranız varsa kalmanız gerek, diyor.Sevgili Hıncal kaç para bu süit? Sen kaç para ödedin? Bildirirsen bütçemizi gözden geçirip kalıp kalmamaya karar vereceğiz... Malum, bizde yiyip içtiğimizi methiye düzerek ödeme usulü yok... Baki selam... Su Otel Eskiden kızlar gençlerin zeki, çevik ve sporcu olanını severdi. Şimdi, şişman, embesil ve sponsor olanını seviyorlar...! Çağan Şekercioğlu Harvard ve Stanford üniversitelerinin biyoloji ve antropoloji diplomasına, Stanford Üniversitesinin ekoloji ve evrim doktorasına sahip bir bilim adamı... Şekercioğlu, geçen yıl ünlü bilim dergisi Scienceda ilginç bir makale okuyor. Makale:"Türklerde en azından bir zamanlar yaygın yamyamlık olduğunu" öne sürüyor. Makaleyi İngiliz bilim adamları kaleme almış. Onlara göre.. Papua Yeni Ginede yaşayan Fore halkında bulunan bir gen, insan beyni yemekten geçen "kuru" hastalığına karşı bağışıklık kazandırmaktadır. Fore halkının geçmişinde yamyamlık vardır.Sözü edilen genin frekansı en yüksek olarak Fore halkında (yüzde 55) mevcuttu... İkincilik ise (yüzde 48le) Türklerde görünüyordu...Çağan Şekercioğlu bu bilimsel tespiti kuşku ile karşıladı. Konu üzerinde çalışmaya başladı. Ve sonunda bir başka sonuca ulaştı...Türkler dana ve koyun beyni ile bağırsağını yaygın olarak yediklerinden dolayı, belli ki Türk ırkının yarısında "kuru" hastalığına karşı doğal bir bağışıklık oluşmuştu. Yani bu genin Türklerde yüksek olması, insan beyni yemekten değil, koyun ve dana beyni (ve bağırsağı) yemekten dolayıdır. Aynı şekilde, ilk makalede bu gen frekansının yüksek göründüğü diğer kültürler de (Fransız, Gürcü, İzlanda, Latin Amerika vs), koyun ve dana beyni ve bağırsağı tüketmekteydiler...Şekercioğlunun bu tespiti geçen hafta "Science" dergisinde yayımlandı. Daha önceki makalenin yazarından bir tepki gelmedi...Şekercioğlu diyor ki:- Ülkemizde beyin ve kokorecin yaygın olarak tüketilmesi, halkımızın deli dana hastalığına yakalanma riskini artırmaktadır. Öte yandan, halkımızın yüzde 48i belli ki genetik olarak bu hastalığa karşı dirençlidir...Şekercioğlunun diğer bilimsel makalelerini şu adreste görebilirsiniz:http://www.stanford.edu/%7Ecagan/ abstracts.html Türkler yamyam mı? Başbakan Erdoğan, gazetecilerin Ulaştırma Bakanının istifa edip etmeyeceği sorusuna "Böyle soru sorulmaz" demiş. Haklı... AB ülkelerinde böyle soru sorulamaz... Çünkü Bakan çoktan istifa edip gitmiştir... m.asik@milliyet.com.tr