Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Yunanistan'ın tüm beklentileri karşılanmıştır...Ve aynı sıralarda Yunanistan Sözcüsü Kumuçakos'un Lüksemburg'daki açıklaması:- 15 gün önce 25'ler tarafından üzerinde anlaşmaya varılan, Yunan tarafının öncelik ve arzularını güvence altına alan metnin tekrar gözden geçirilmesi söz konusu değildir...Yunanistan ve Kıbrıs'ın bütün beklentileri Müzakere Çerçeve Belgesi'ne 15 gün önce dahil edilmiş. Türkiye'nin haberi yok... Avusturya'nın yapay "imtiyazlı ortaklık" teklifi ile görüşmeler tıkanmış. Ve son dakikada Ankara'ya Müzakere Belgesi yollanarak, gelin imzalayın, denilmiş.CHP Milletvekili Onur Öymen'le Abdullah Gül'ün Esenboğa'dan ayrıldığı dakikalarda konuşuyoruz... Acaba Müzakere Belgesi neleri kapsıyor?- Neyin üzerinde mutabakata vardıklarını hâlâ bilmiyoruz diyor, Genel Başkan'ın elinde de herhangi bir metin yok...CHP, AKP'ye çağrı yapmış, Türkiye'nin bütün geleceğini belirleyecek bu hayati belgenin Meclis'te görüşülmesini istemişti. AKP, ne Meclis'e ne kamuoyuna bilgi vermeden Müzakere Belgesi'ni kabul etti... Gül, Lüksemburg'a uçtu...Avusturya'nın yapay "imtiyazlı ortaklık" dayatması, Müzakere Belgesi'nin Türkiye'nin gözünden kaçırılmasını sağladı. Türkiye bir kez daha kazık yedi. Ajanslardan Yunanistan Dışişleri Bakanı Molivyatis'in demeci geçiyor: Dünyada en çok yolsuzluk yapılan on ülkenin altısı Müslüman ülkeymiş. Şuna Müslüman görünüp malı götürenlerin eline düşmüş ülkeler desek daha doğru olmaz mı? TRT'de pazar günü "Gezelim Görelim" programını izliyoruz... Nuray Yılmaz, Avrupa'yı dolaşırken Paris'te Demir Fitrat Önger'in başkanlığını yaptığı "Anadolu Kültür Merkezi"ne uğruyor. Fitrat Önger'in Fransız eşine "Fransızlar Türkiye'ye neden karşı?" diye soruyor. Madam Önger yanıtlıyor:- Sebeplerden biri de Türkiye'nin Sevr Antlaşması'nı kabul etmemesidir. Bazı Fransızlar Mustafa Kemal'in Sevr Antlaşması'nı yırtıp atmasını hâlâ hazmedemiyor.Doğrusu bunu bir Türk söylese zor inanırdık... Demek Sevr paranoyası bizde değil Fransızlarda... Sevr Sendromu... AB, Türkiye'yi "Hazmetme" hususunda tereddütlüymüş! "Hazmedebiliriz" deyip alsalar da, yararlı kaynaklarımızı kullanıp bizi dışkı olarak atacaklardır herhalde? Diplomat ve yazar Bilal Şimşir, "Ermeni Meselesi" adlı son kitabında, 1774 - 2005 yılları arasının güzel bir özetini veriyor. O arada şehit diplomat ve görevlilerimizin mensup oldukları kuruluş ve okullarda anılmasını öneriyor. Bir yerde diyor ki:- Şehit Başkonsolos Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir İstanbul Robert Kolej'i bitirmişlerdir. Robert Kolej bugün Boğaziçi Üniversitesi'dir. Bu üniversitemiz bu iki şehit diplomat için etkinlikler düzenleyebilir...Nitekim düzenledi de... Düzenledi ama onları sevenleri değil, onları öldürenleri memnun etti... Bahadır Demir... Meslektaşımız Fevzi Hepşenkal, AB karşısında Türkiye'nin mesajını en güzel Sezen Aksu'nun yansıttığını anımsatıyor: "Bak, yüreğime bak / Ateşimi gör, içimi hisset / Hadi hazırım yeter ki/ Onursuz olmasın aşk" 'Evet sayın izleyiciler, 70 milyon dün geceden beri nefeslerimizi tutmuş Lüksemburg'dan gelecek haberi bekliyoruz. Şimdi Lüksemburg'a bağlanıyoruz. Evet Nermin, söz sende.- Evet Atacan. Bizler de dün geceden beri kulaklarımızı kapıya dayamış, bakanların içeride ne konuştuklarını duymaya çalışıyoruz.- Duyduklarını bizimle paylaşır mısın Nermin?- Valla duyduğumuz kadarıyla Çerçeve Belgesi'ne "Hazmetme Kapasitesi" lafını koyarsak Türkiye bunu hazmedebilir mi, hazmedemez mi konusunu tartışıyorlar.- Sence ne olur?- Evet Atakan. Sanırım 70 milyonun yanıtını beklediği soru da bu. Bizdeki bu aşağılanmayı hazmetme kapasitesinin yarısı onlarda olsa bizi hazmedebilirler diye düşünüyorum. Söz sende Atacan...- Ben de Atacan değil, Atakan diye düzeltiyor, şimdi de sizi Brüksel'e bağlıyorum. Şermin?- Durum burada da belirsizliği koruyor Atakan. Hâlâ belirgin bir gelişme yok ama hepimizde hâlâ belirgin bir umut var diyor, sözü tekrar sana bırakıyorum.- Evet sayın izleyiciler, biz de hiç vakit geçirmeden Ankara'ya bağlanıyoruz. Karşımızda Levent.... Ankara'da hava nasıl Levent, kısaca özetler misin bize?- Başbakanlık Konutu'nun önündeyiz ve burada da gergin bir bekleyiş var. İki simitçi dün geceden beri burada aç bilaç görev yapan bizlere tanesi beş milyondan simit satmaya kalkınca aramızda gerginlik çıktı. Başbakanlık korumaları gazetecilerle simitçileri ayırdı, ancak karşılıklı gergin bekleyiş halen devam ediyor... Simitçiler hepimize küfrediyor... Başbakan'a gelince...- Özür dilerim Levent, sanırım çok önemli bir gelişme var, derhal Lüksemburg'a bağlanmamız gerekiyor, karşımızda Nermin. - Evet Nermin, son dakika önemli bir gelişme oldu sanırım.- Diiittt! Diiittt! Diiittt!- Özür dileriz sayın izleyiciler, sanırım hatlarda bir sorun var. O yüzden Nermin'e bağlanamıyoruz... Ama sizi bağlantısız bırakmıyor, bağlantı olsun da neresi olursa olsun diyor, Zimbabwe'ye bağlıyoruz. Evet Zimbabwe, söz sende. AB'ye bağlandık! AB sürecinde en çok duyduğumuz sözcükler: Müktesebat(kazanım), müzakere(görüşme), kriter(ölçüt), derogasyon(istisna), entegrasyon(bütünleşme), deklarasyon(açıklama), imtiyazlı(ayrıcalık)vs.. Avrupa İttifakı'na azalık müzakereleri esnasında neden lisan-ı Türki değil de lisan-ı Osmanî ve lisan-ı ecnebi tercih ediliyor? Malumatı olan var mı? m.asik@milliyet.com.tr