Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Öldürülen aydınların yakınları tarafından oluşturulan Toplumsal Bellek Platformu önceki gün Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sivas Davası’nın firarilerle ilgili bölümünü izledi. Duruşma sadece 2,5 dakika sürdü, 2011 yılı Şubat’ına ertelendi!
Davadan sonra yapılan basın açıklamasında denildi ki:
“Bizler yakınlarını faili meçhul cinayetlerde yitirmiş aydınların yakınları olarak (AKP, CHP, BDP ve DSP’ye) sunduğumuz dilekçe ile Meclis bünyesinde, geniş yetkilerle donatılmış bir Araştırma Komisyonu kurulmasını, bu komisyonun idarenin ve yargının elindeki ilgili tüm verileri inceleyerek değerlendirmesini talep ettik.
Siyasi cinayetlerin aydınlatılmasının devletin temel görevi olduğunu bir kez daha hatırlattık.
Ayrıca siyasi cinayetlerde zaman aşımının ortadan kaldırılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını istedik.
Meclis’te görüştüğümüz her kişinin bu kayıplardan derin üzüntü duyduğu ve bu karanlık geçmişin aydınlatılmasında pay sahibi olmak istediği izlenimini almamıza rağmen, önerimiz, tam iki kere Meclis Genel Kurulu’nda reddedildi.”
* * *
Platform sözcülerinden Zeynep Altıok diyor ki:
“Meclis’te bizleri en sıcak karşılayan parti AKP idi... Ne var ki, faili meçhullerle ilgili CHP’nin verdiği önergeleri AKP’liler iki kez reddetti...”
AKP faili meçhullerin araştırılmasını neden istemiyor? O karanlık cinayetlerin ardında bugün kendisini destekleyen kimi dış güçlerin bulunduğunu düşündüğü için olmasın!

Haberin Devamı

Türbana dolanmak
Türban 2006’da yapılan anketlerde halkın yüzde 1.5’inin sorunu görünüyordu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu sorunu diğer sorunların önüne koyunca, üstelik yeterli hazırlık yapmadan birtakım vaat ve sözler verince AKP karşısında zor duruma düştü. Sürekli hata yapıyor. Kemal Bey son olarak YÖK’ün üniversitede fiili durum yaratarak türbanı serbest bırakmasını desteklediğini söylüyor. Bir başka deyişle yasalara uyulmamasını destekliyor. CHP’den bugüne dek görülmemiş bir tavır bu...
Ankara, Uludağ, Eskişehir başta birçok üniversite hâlâ yasalara uyuyor, türbana izin vermiyor. Kılıçdaroğlu onları da ofsayta düşürüyor.
Erdoğan CHP ile artık kedi fare gibi oynuyor. Kâh CHP’nin İran modeline sarılmasını gırgıra alıyor. Kâh “Sen lokomotif ol biz vagon, çözelim şu işi” diye köşeye sıkıştırıyor.
Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil’in bir sözü vardır:
- Ben durduk yerde sorun icad edip sonra bu sorunu çözmek için didinerek vakit kaybetmem, derdi. Küpe olsun...

Haberin Devamı

Bekçi Baba...
Mahalle bekçilerinin; geceler boyunca mahallemizi bekleyen o sempatik, cefakâr, babacan adamların artık tarihe karıştığını sanıyorduk...
Meğer hâlâ görev yaparlarmış...
1993 yılından bu yana devlet kadrolarına bekçi alınmıyor ama kalan 4600’ü görev başında bulunuyormuş.
Geceleri mahalle nöbeti tutmuyorlarmış artık. Polislerle birlikte motorize görev yapmaktalar...
Bütün bunları nereden mi öğrendik... Bize mektup yazan bir bekçinin oğlundan. Bu delikanlı bakınız bekçi babaların güncel sorununu nasıl dile getiriyor:
“Mahalle bekçileri Mayıs 2008’de yürürlüğe giren kanunla yardımcı hizmet sınıfından, emniyet hizmetleri sınıfına geçtiler ama emniyet personelinin (örneğin polislerin) haklarından yararlanamıyorlar.
* Babam 24 yıllık devlet memuru (lise mezunu, evli, çocuklu) olmasına rağmen yaklaşık 1750 TL maaş alırken yeni göreve başlayan bir polis memuru da aynı ücreti almaktadır. Babamın kıdeminde bir polis memuru ise yaklaşık 2300 TL maaş almaktadır.
* Emniyet hizmetlerine fazla çalışma ücreti yüzde 40 iken mahalle bekçilerine yüzde 19 olarak uygulanıyor.
* Mahalle bekçileri emniyet hizmetlerine Mayıs 2008’de geçirilmelerine rağmen hâlâ kimlikleri değiştirilmedi. Bu da toplu taşıma araçlarını kullanmada vs. zorluk çıkartıyor. Ayrıca emniyetçiler lacivert elbise giyerken, mahalle bekçileri kahverengi elbise giymeye devam ediyor.

Haberin Devamı

Tarık Minkari...
Usta bir cerrah, usta bir yazar, dünya aşığı bir gezgin, örnek bir yaşam ustasını; Tarık Minkari’yi 85 yaşında kaybettik... Tarık Hoca’nın şanlı şerefli bir meslek hayatı oldu... 60’lı, 70’li, 80’li yıllarda “cerrah” dendi mi akla ilk o gelirdi... Emeklilik yıllarında kendini yazmaya ve gezmeye verdi. Gezilerini özenle kitaplaştırdı. Gezip gördüğü dünyayı ayağımıza taşıdı...
Yazmayı ve mizahı sanırız cerrahlık kadar belki daha çok severdi... Bu ülke gerçeğinin mizahla kaynaşıp bütünleştiğini kavramıştı... Güzel yaşadı, güzel anılacak... Nur içinde yatsın..

Üniversitelerde “sivil polis” sisteminin yaygınlaşması istenmiş.
“Sivilleşme” dedikleri buymuş meğer...
Haldun Ertem

Filipinler’de ulusal marşı kötü okuyanlara hapis cezası getiriliyormuş.
Bizde de aynı şey olsa dışarıda kaç kişi kalırdı acaba?
Fahrettin Fidan