Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu ülkede terörün ve kanın durmasını istemeyen yok... Tedirginlik o yüzden...
Ne diyordu Başbakan geçen yıl açılımdan bir ay öncesine kadar BDP’ye:
- Önce PKK’yı terör örgütü olarak ilan et, sonra konuşalım. Canileri koruyacak, ‘şehidimiz’ diyeceksin, sonra bu ülkenin başbakanından randevu bekleyeceksiniz. Bizim kitabımızda yok böyle bir şey.
Açılımla birlikte bu sağlam duruştan adım adım ödün verildi.
Karşı tarafın istediği şartlarla görüşme süreci başlatıldı...
İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sürdüğünü artık kimse saklamıyor
Dün de AKP - BDP görüşmesi yapıldı... Sonrasında Cemil Çiçek ve Selahattin Demirtaş mealen şunu söylediler:
“Yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Bu konuda aynı görüşteyiz.”
Acaba BDP’nin istediği gibi Anayasa’dan “Türk milleti”, “Türk” gibi kavramların çıkarılması üzerinde de anlaşıldı mı?
BDP’nin “Demokratik Özerklik” kavramı üzerinde uzlaşma sağlandı mı? Anadilde eğitime Cemil Çiçek Bey sıcak mı bakıyor?
Herkes gibi biz de elbette kanın durmasını istiyoruz... Ama bu görüşmelerin gidişatı bize bu umudu vermiyor... Neden mi?
En başta... Bir terör örgütü silah bırakmadan görüşme yapılmaz... Çünkü o takdirde kabul edeceğiniz her şey karşı tarafça taviz sayılacak, isteklerin ucu sonu gelmeyecektir.
Kaldı ki PKK silah bırakmadığı gibi çatışmazlık için süre tespit ederek muhtıra vermiştir. Ankara muhtırayı kabullenmiş görünümdedir. Ayrıca Batı’da hükümetlerin terör örgütlerinin liderleriyle doğrudan görüşme yapmadıklarını da ekleyelim...
Tavizkâr tutumla adil ve onurlu bir sonuç almak mümkün olur mu? Yanılmayı diliyoruz...

Haberin Devamı

Salmonella...
Bazı firmaların ürettiği hamburger ve benzeri hazır et ürünlerinde salmonella ve listeria bakterilerinin tespit edildiğini haberlerde okuyoruz... Tarım Bakanı Mehdi Eker, halk sağlığını korumak için bütün güçleriyle çalıştıklarını, denetimler yaptıklarını söylüyor.
Gereken denetimler gerçekten yapılıyor mu?
Hiç sanmıyoruz...
İngiltere’de 1997 yılında bir kişi salmonella zehirlenmesinden öldü...
O yüzden Sağlık Bakanı Edwina Curie istifa etti...
(Orada siyasetçilerin istifa etmek gibi kötü bir huyu var malum!)
Bu olaydan sonra sıkı önlemler alındı...
Özellikle piliç ve tavuk satan büfe ve lokantalara sıkı koşullar getirildi.
Tavuklar pişirilmeden önce 8 derecenin altında muhafaza edilmeliydi. Kızartılan tavuğun dışıyla birlikte içi de en az 85 derecede pişmeliydi. Bunun için lokantaların kızartılan tavukların içine derece sokarak sıcaklığını kontrol etmeleri şart koşuldu. Bizde bu önlemlere raslanmıyor... Kimsenin de haberi yok... Zaman zaman gazetelerde “Yedikleri tavuktan zehirlendiler” yollu haberler okuyoruz... Ama neden zehirlendikleri pek araştırılmıyor. Merak da edilmiyor. Aslında sebep genellikle işte bu salmonella tipi virüslerdir. Tavukların genellikle dışı çabuk pişer, nar gibi kızarır ama kemiklere yakın bölümleri ve kanatları zor ve geç pişer. Tavuk yerken iç kısımlara dikkat etmeniz, çiğ kalmış yerlerini görürseniz yememeniz sağlığınız icabıdır...

Haberin Devamı

GSS
Sorumlu bir yurttaş, Mine Öner, vatandaşları Genel Sağlık Sigortası (GSS) konusunda uyarıyor...
“1 Ekim 2010’dan itibaren yeni yasa yürürlüğe girmekte... Bütün vatandaşlar zorunlu GSS’li sayılacak. Ancak bir sıkıntı var. İşsizler ile 1 Ekim’den sonra işlerinden çıkarılanlar ya da herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımız bu sağlık sigortasından faydalanabilmek için GSS giriş bildirgesini doldurmak zorunda. 1 Ekim’e kadar doldurmadıkları takdirde 760.5 lira para cezasına çarptırılacaklar. Ayrıca aylık gelirleri 1521 liradan çok sayılacak ve bu sebeple her ay olmayan maaşlarından 182.52 lira kesilecek. Vatandaşlarımız bu durumdan haberdar olmalılar.”

Haberin Devamı

Türkiye - ABD Dostluk Heyeti ABD’ye gidiyormuş.
Dostlar alışverişte görsün...
* * *
Kenan Evren’in memleketi Alaşehir’deki heykeli kaldırılıyormuş.
O heykeli dikenlere kaldırtmalı!
Fahrettin Fidan

Galeri
Beyoğlu’nda sanat galerilerine karşı toplu ve örgütlü saldırının sebepleri sayılırken “Mahalleli kaldırımların işgaline tepki gösterdi” deniyor. Ali Sirmen dün bu bahaneye gülüyordu:
- Bu vatandaşlar İstanbul’un başka yerlerinde yürüyecek kaldırım bulabiliyor muymuş?
Mahalle baskısı endişe vericidir... Mahalle baskısının mahalle terörüne dönüşmesi daha endişe vericidir... Ama daha da endişe verici olan nedir biliyor musunuz?
İktidarın sanat galerilerine karşı yapılan saldırıya aldırış etmez görünmesi. Bu suskunluk ülkeyi Kristal Gecesi’ne kadar götürür...

Mektup
Adı bizde saklı vatandaş 19 Ağustos 2010 günü PTT Sıhhıye/ Ankara şubesine gidiyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a bir mektup gönderecek. Mektubu ilgili memura uzatıyor. Memur mektuba bakınca - kimliğinizi verir misiniz? diyor.
- Neden?
- Efendim devlet büyüklerine giden mektup sahiplerinden kimlik fotokopisi alıyoruz. Fotokopi bizde kalıyor merak etmeyin...
- Hanımefendi bu mektup adi bir mektup. Telgraf değil, taahütlü değil, para havale etmiyorum.
Memur laf dinlemiyor. Fotokopi veriliyor.
Vatandaş müdüre çıkarak bu uygulamayı hangi kanuna göre yaptıklarını soruyor. Yanıt alamıyor. Aynı soruyu bir yazıyla başmüdürlüğe yazıyor. Bir aydır oradan da yanıt yok.
Oysa kimi imzasız ihbar mektuplarıyla insanlar yargılanabiliyor bu ülkede...