Mevcut yasaya göre yeşil pasaportu 3. dereceye kadar her unvandaki memur alabilirken, yeni tasarı, asgari daire başkanı unvanına ek olarak 1. derece kadro şartı arıyor...Bu durumda 1. derecenin altında kalan on binlerce müfettiş, savcı - hâkim, uzman, öğretim görevlisi, kaymakam, avukat, subay gibi meslek sahiplerinin yeşil pasaport alması neredeyse imkânsız hale geliyor...Bu kişiler vize kuyruklarına mahkûm ediliyor.Gerekçe mi? Tasarıdan okuyoruz:" ... bu tür pasaportların sayısal artışı nedeniyle vize uygulamayı düşündükleri sezilen ülkelerin bu düşüncelerinden caydırılmaları..." Bazı ülkeler "Çok yeşil pasaportlu Türk var" diye düşünüyormuş. Onların vize koyma ihtimalini ortadan kaldırmak için yeşil pasaportlar azaltılıyormuş...AB ile müzakereler başlıyor. AB'ye sözde her zamankinden çok yakınız. Vizenin kaldırılmasını talep edeceğimiz yerde vizeyi kendi elimizle genişletiyoruz.Başbakan iki günün biri Avrupalı liderlerle fotoğraf çektiriyor. Her gün bir başka ülkeyi dolaşıyor. Ama anlaşılıyor ki Türkiye'nin itibarı ve ağırlığı artmıyor. Azalıyor. Yeşil pasaport olayı bunun kabulüdür... TBMM İçişleri Komisyonu'nda bugün yeşil pasaport alacaklara sınırlama getiren yasa tasarısı ele alınacak. Yeşil pasaport malum memurlara veriliyor ve vizesiz olarak seyahati sağlıyor. Başbakan Erdoğan, "Bizim akıl hocasına ihtiyacımız yok" demiş. Buna "din uleması" da dahil mi?.. Öğretmenler sorunlarını anlatmak için sokağa çıkıyor. Devletin polisi, yürümelerini engelliyor, onları başkentte dövüyor. Yasal açıdan gösteri için izin alma zorunluluğu olmadığı halde öğretmenlerin Ankara'ya sokulmaması için devlet seferber oluyor...Profesör Tahir Balcı kısa mesajında diyor ki:- Ankara'ya taliban giriyor, Hizb - ut Tahrir giriyor, başkentte "Hilafet isteriz" pankartları açılıyor. Ama öğretmen giremiyor...Dövülen öğretmenler için hükümet üyeleri bunlar öğretmen değil, diyor. Ama öğretmen oldukları anlaşılıyor. AB'ye bu kafayla mı gireceğiz? Öğretmen dayağı AB Türkiye Temsilcisi Kretschmer, Başmüzakereci Ali Babacan'ın çalışma şeklinden memnun olmadıklarını söylemiş Semih İdiz'e... Sorumluluğu birçok kuruma dağıtmasını uygun bulmuyorlarmış. Almanya'da SPD'de siyaset yapan Ozan Ceyhun, sık sık Ali Babacan'ın AB konusunun çok uzağında olduğunu söylüyordu. Avrupalılar bir de ad takmışlar ona:"Beybican"Başmüzakereciliğe neden konudan habersiz biri atandı? AB'ye üyelik hedefi olan bir hükümet böyle mi yapar? Düşünelim üzerinde... Adamımız Beybican Alt kimlik-üst kimlik tartışmasına devam... Ne diyor Başbakan:- Kürt'üyle, Laz'ıyla, Abhaza'sıyla, Çerkez'iyle hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bizim üst kimliğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır.Aslında burada pek itiraz edilecek bir durum yok. Peki karışıklık nereden çıkıyor? Anayasa'nın 66. maddesi:"Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür..."derken, Başbakan o üst kimliğin adını "Türk" diye koymuyor. Çoğu zaman "Türkiyeli" ifadesini kullanıyor.Kürtler de o eğilimde. Bu konuyu kitaplarında işlemiş olan Mehmet Ali Kılıçbay diyor ki:- Bizde "Türk" sözcüğü hem bir etnik grubu hem de "yurttaşlığı" ifade ediyor. Hiçbir dilde bu yok. Bizde var. Karışıklık buradan çıkıyor. Bu iki kavramı ayırmamız gerekiyor.Bazen de karışıklık bilinçli yapılıyor. Örneğin Kürtler, Anayasa'nın değiştirilmesini ve kendilerinin kurucu ortak kabul edilmesini istiyor. Başbakan mı? O da birleştirici unsurun din olduğu, din olması gerektiği düşüncesinde. Ulusal kimliğin yerine dinsel kimliği oturtma çabasında. Yine şu kimlik... FIFA'nın 2006 Resmi Yıllığı'nda Türkiye'nin resmi dili "Türkçe, Kürtçe" olarak yer almış. * * * Dervişin fikri neyse zikri de odur! Kulak çekmesi yasak olan öğretmenlerin, meydanlarda hastanelik oluncaya dek dayak yemesi serbest! Geçen hafta sonu Kerim Evren'in "Medyada Dil Yanlışları" adlı kitabından birkaç örnek vermiştik. Örneğin "ikna oldu" deyiminin yanlış olduğunu, "ikna edildi" denmesi gerektiğini yazıyordu Kerim Evren. Okurumuz Mutlu Doğruel, kimi itirazlarda bulunmuş. Türk Dil Kurumu sözlüğünden örnek vererek "İkna oldu" deyiminin kullanılabileceğini yazıyor. Gerçekten TDK Sözlüğü "ikna oldu" deyimine yer veriyor.Ticari taksi denmez, taksi zaten ticaridir, görüşüne de itirazı var okurumuzun:"Batı dillerinde - taksi - bizdeki gibi sadece ticari taksi anlamı taşımaz. Bir yerden bir yere gitmek, gotürülmek anlamında da kullanılır. İngiltere'de, Amerika'da bizim taksi dediğimize "taxi cab" veya sadece "cab" denir. Havaalanlarında uçakların kapılardan piste kadar gitmesi yine "taxi etmek"tir. Deyimin başındaki "ticari" aslında tam ve doğru kullanımıdır, "taksi" sadece kısa şeklidir... m.asik@milliyet.com.tr Türkçe