- 17 Aralık metni riskli bir metindi. Bu çok daha riskli bir metin... Türkiye'ye özel statü verilmesini isteyenleri tatmin için özel statüye açık hale getirilmiş bir belge... - Galiba yeni yükler bindiriyor...- Evet... Örneğin "müktesebat" tarif edilirken bağlayıcı olmayan tavsiye kararları bağlayıcı hale getiriliyor. Avrupa Parlamentosu kararları bağlayıcı olacak. Ermeni soykırımını kabul edin, ruhban okulunu açın, Patrik'in ekümenikliğini tanıyın, Kıbrıs'ı tanıyın, askerlerinizi çekin yolundaki tavsiyeler bağlayıcı hale geliyor. Bir iç belge kabul edilen geçen yılki Etki Raporu da bağlayıcı hale gelmiş... Fırat ve Dicle sularının uluslararası yönetime devri gibi tasarılar da kesinleşiyor...* * *Avusturya o abes "İmtiyazlı ortaklık" dayatmasından vazgeçti. Ancak "Türkiye'nin üyeliği için AB'nin hazmetme kapasitesine bakılır" dayatmasından vazgeçmedi. Bu madde Çerçeve Belgesi'ne girdi. Siz 10 yıl, 20 yıl boyunca bütün reformları yaptınız, bütün tavizleri verdiniz diyelim... Avrupa Birliği, "Yaptığın ikramlar için sağ ol ama benim kapasitem seni almaya müsait değil" diyerek sizi bekleme odasında çürütmeye devam edecek. Siz "Hayır senin kapasiten yeterli" diyemiyorsunuz.. Çünkü hazmetme kabiliyetinin ölçüleri konulmuş değil. Avusturya Başbakanı, dün Türkiye'nin üyeliği konusunda Fransızlar gibi kendilerinin de referandum yapacağını müjdeledi... Üye olabilme ihtimalimize karşı bütün kapı aralıklarını bir bir kapattılar...Bu alışverişte "müzakerelere başladık" fiyakasından başka ne aldık, bilen var mı? AB'nin Müzakere Çerçeve Belgesi Türkiye'ye tam metin olarak dün öğle saatlerinde ulaştı... Kutlamalar bu belge okunmadan bir gün önceden başlamıştı. Peki metinde bayram yapacak bir şey var mıydı? Belge CHP'de değerlendirildikten sonra Onur Öymen ile konuştuk... Dedi ki: AB'nin, Türkiye ile ilgili en önemli sorunu: hazmetme kapasitesi. Eeee, adamlar bizi yemeyi akıllarına koymuşlar bir kere...! Milli Eğitim Bakanlığı, lise ders kitaplarından Darwin'in "Evrim Teorisi"nin anlatıldığı bölümleri makaslamış. Çetin Yetkin'in piyasaya yeni çıkan "Hıristiyan ve İslam Siyasal Düşüncesi" adlı kitabında (Otopsi Yayınları) İbn Haldun'un şu görüşlerine de yer veriliyor:"...aşağı tabakadan türeyerek, hayvanın nevi ve cinsi tedrici bir surette fikir ve düşünce sahibi olan insanın teşekkülüne kadar yükselmiştir..."Müslüman bir düşünür, Darwin'den 600 yıl önce Evrim Teorisi'ni yakalıyor...Bizim Milli Eğitim Bakanlığı, Darwin'den yüz yıl sonra onu makaslayarak gözlerden kaçırmaya çalışıyor... İbn Haldun'dan... "Ayıyı vurmadan derisini yüzmeyelim." İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, bu sözü 25'leri Türkiye konusunda ikna etmek için söylüyor. Bu söz önceki günkü "Le Monde" gazetesinde yer alıyor... Le Monde'un yazısını bize aktaran Prof. Metin Ertürk soruyor: - Lüksemburg'da mutlu son diye bildirilen durumda ayı vurulmuş mu oluyor? Şimdi de derisini mi yüzecekler? Meslektaşımız Alaattin Aktaş'ın kafasına takılmış, dün telefonda soruyor.- Biz 17 Aralık'ta zaten tarih almamış mıydık?- Almıştık!- Buna göre görüşmeler 3 Ekim'de zaten başlamayacak mıydı?- Başlayacaktı.- Yani 3 Ekim'de ne olacağı zaten baştan belli değil miydi?- Belliydi.- O zaman biz şimdi neyi kutluyoruz?- Avusturya yüzünden eşeğimizi kaybedip sonra bulduk, onu kutluyoruz... Neyi kutluyoruz? 3 Ekim gecesi Habertürk'te, AB Türkiye Vakfı adına Can Baydarol konuşuyor...Oğlunun doğum günüymüş... Spiker kutluyor... Baydarol anlatıyor...Evlendiğinde eşi ile isimleri TC olmuş, sonra çocuğuna Ali adını vermiş; AB olsun diye ...Buraya kadarını planlamış, ama... Şu ilahi rastlantıya bakınız ki, çocuğun doğum günü de 3 Ekim! Kutlu doğum haftasındayız bir nevi... Mutlu doğum günü AB ile müzakere krizini, Avusturya Dışişleri Bakanı'nı arayan Condoleezza Rice çözmüş. Nasıl çözmüş? "10 - 15 yıla kadar Türkler ılımlı İslama geçer, korkacak bir şey yok" demiş olabilir mi? Trabzonspor'un yeni antrenörü Vahid Halilhodzic göreve başlarken 2 Ekim Pazar günü Fransa'da yayımlanan Journal De Dimanche gazetesi onun kulaklarını çınlatıyordu...Neymiş mesele.. Efendim Halilhodzic'in geçen yıl görev yaptığı Paris Saint Germain kulübünde bir üçkâğıt döndürülmüş. Nike firması her yıl Halilhodzic'e 20 bin euro ödüyor, yıl sonunda ise Paris Saint Germain'e dava açarak parayı geri alıyormuş... Böylece kulüp vergi ve diğer masraflardan kurtuluyormuş...Halilhodzic'in bir başka marifeti de Boşnak futbolcuları kulübe değerinden çok fazla fiyatla transfer etmesiymiş...Konu Fransa'da mahkemeye intikal etmiş durumda... Olay geçmişteki temiz eller kampanyasına benzer şekilde bir Temiz Ayaklar (Les Pieds Propres) kampanyasının gündeme gelmesini sağladı Fransa'da... Trabzon Kulübü'nün, Halilhodzic'in alınmasını isteyeceği Boşnak futbolcular konusunda dikkatli olmasını salık verriz... m.asik@milliyet.com.tr Hello Halilhodzic