Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

***Aptal insan her zaman sıkılır. Başkalarından topladığı ve sürekli tekrar ettiği cevaplar yüzünden sıkılır. Sıkılır, çünkü gözleri bilgiyle o kadar dolmuştur ki, neler olduğunu göremez. Hiçbir şey bilmeden çok şey bilmiş olur. O, bilge değil, sadece bilgilidir. Bir güle baktığı zaman, o güle bakmaz. Okuduğu bütün güller, şairlerin sözünü ettiği bütün güller, ressamların çizdiği bütün güller, filozofların tartıştığı bütün güller, gözünün önünde oluşur. Büyük bir anı ve bilgi kuyruğu oluşur. Karşısındaki gül ise, o kuyruk, o kalabalık içinde kaybolur. Onu göremez. Sadece tekrar eder. Ne kadar güzel bir gül. Bu kelimeler de kendisinin değildir. İçten, özgün ve gerçek değildir. Bir başkasının sesidir. O sadece bir kaset çalar.Aptallık, tekrardır. Başkalarını tekrar etmektir. Ucuzdur. Çünkü öğrenmene gerek yoktur. Öğrenmek zordur. Öğrenmek için cesur olmak gerekir. Öğrenmek, eskiyi bırakıp yeniyi kabul etmeye hazır olmak demektir. (Sezgi adlı kitaptan - Owo yayını) Zekâ nedir? Zekâ görme ve kavrama kapasitesidir... Kendi hayatını doğana uygun yaşamaktır. Zeka hazırlıksız bir şekilde gerçekle yüzleşmektir. Hayatın karşısına hazırlıksız çıkmanın güzelliği inanılmazdır. O zaman hayatın bir yeniliği, bir gençliği olur. Hayatın bir akışı ve tazeliği olur. Hayat sana birçok sürpriz sunar. Hayatında bu kadar çok sürpriz olunca asla sıkılmazsın. Hoş bir biçimde yaşlanmanın sırrı, yeni insanlar tanıma ve yeni yerler görme coşkusunu asla kaybetmemektedir. Uçağa ilk kez binen heyecan içindeki adam bir ara camdan dışarı bakmış... Sonra da koltuk komşusuna dönüp izlenimini aktarmış:- Uçağa binmek gerçekten müthiş birşey. Bakın yerdeki insanlar buradan karınca gibi görünüyor...Adamın koltuk komşusu gülmüş:- Kardeşim daha uçak kalkmadı. O yerde gördüklerin insan değil gerçekten karınca...***Karadenizliye sormuşlar: "Saz nasıl çalar?"- Gayet basit, demiş, boğazinu sikacaksun, karnını gıdıklayacaksun çalar... Karıncalı fıkra Eski IMF Başkanı Köhler, "Türkiyeye verdiğimiz kredilerin meyvesini aldık" demiş. Öyle olduğu, pazaryerinde çürük meyve toplayan vatandaşın halinden belli... Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla.Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka, baka.Bir dost göz arayışıyla.Saat tıkırtısıyla...Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla,Ama; "Günün aydın, akşamın iyi olsun" diyen biri olmalı.Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya. Ama; "Çaya kaç şeker alırsın?" diye soran bir ses olmalı ya ara sıra... Çaya kaç şeker... Hindistanda çok ünlü bir ressam varmış... Halk onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanır ancak kısaca Ranga Guru dermiş... Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi eğitimini tamamlamış, son resmini yaparak Ranga Guruya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş... Ranga Guru ona tablosunu şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Resmin yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış... Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse hiçbir şey görünmüyor... Alıp resmi götürmüş Ranga Guruya ve üzüntülerini anlatmış...Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resim yapıp tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş... Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlıboya ve birkaç fırça bırakacak... Bir kenara da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı asacak...Raciçi denileni yapmış... Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış.. Ranga Guru çıkarılması gereken dersi şöyle özetlemiş:- Sevgili Raciçi, insanlara fırsat verildiğinde böyle acımasız eleştiriler yaparlar. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı... Oysa yapıcı olmalarını istediğinde yapıcı olamadılar. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın... Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma... demiş... Renklerin ustası Çocuklar Duymasın dizisinin senaristi Birol Güven, "Midyeden Suşiye" adında bir kitap yazmış. İçinde "Sosyeteye giriş rehberi" de veriyor. Sosyetik olmak nedir? Tanımlardan biri:"Köşedeki kahvede üç kuruşa hem de okey oynayarak ince belli bardakta içeceğiniz mis gibi çayın çok daha açık ve kötüsünü büyük cam bardaklarda içip kahvedeki çayın on katını ödemeye sosyetik olmak denir..." m.asik@milliyet.com.tr Sosyetik olmak