Sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki ilişkiler, bugüne dek çok değişik boyutlarıyla bu köşeye konu oldu. Son dönemde bu değişik boyutlara bir yenisi eklendi: 5 yıldızlı otel benzeri özel hastanelerin, elinde sağlık sigortası bulunan hastalara, gerekli gereksiz bir sürü tahlil yaptırıp özellikle kabarık faturalar çıkartmaları!
Bugünkü sayfamızda ise şikayetçi bizzat bir sigortacı. Üstelik de kendi sektörünün tartışmasız bir numaralı kuruluşu olan ve ciddiyetiyle bilinen Anadolu Hayat'ın Genel Müdürü Hasan Eskil.
Mektubuna "izninizle bir de ben yakınayım" diyerek başlayan Eskil, bir genel cerrahın fıtık ameliyatı için önlerine koyduğu ve kendisinin fahiş bulduğu 1 milyar 725 bin liralık faturayı da mektubuna eklemiş.
Ama Eskil'i köşemize yazmaya iten neden bu değil. Ameliyatı özel Başkent Hastanesi'nde gerçekleştiren Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zafer Öner'in kendilerine çektiği öfke dolu faks mesajı! Tahmin edebileceğiniz gibi Eskil o faks mesajını da yollamış.
Sayın Eskil'e, köşemize gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür ediyoruz. Aşağıdaki sütunlarda tam metinlerini bulacağınız Eskil'in mektubu ve Prof. Dr. Öner'in faks mesajı, eminim çok ilginizi çekecek.
Pekiyi bu yazışmalardan sonra ne olmuş diye soracak olursanız...
Hasta, Prof. Dr. Öner'e fıtık ameliyatı için sadece doktor ücreti olarak talep ettiği KDV dahil 1 milyar 725 milyon lirayı ödemiş. Daha sonra da paranın tamamını Anadolu Hayat'tan tahsil etmiş.
Eskil: "İzninizle bir de ben yakınacağım"
Anadolu Hayat Genel Müdürü Hasan Eskil'in mektubu:
"Sayın Meral Tamer,
Tüketici haklarını nasıl yakından izlediğinizi bilen bir yönetici olarak, ben de sizi yakından izliyorum. Hayat sigortası şirketlerinden pek çok yakınma olduğunu da biliyorum...
İzninizle bir de ben yakınacağım!
Şirketimizden sağlık sigortası almış olan bir müşterimiz, martta Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde fıtık ameliyatı olur. Ameliyatı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Zafer Öner yapmıştır.
Fatura şirketimize ulaştığında, Prof. Öner'in Türk Tabipler Birliği'nin 118 milyon 500 bin lira olarak belirlediği ameliyat için, neredeyse 13 katı bir fiyat, 1.5 milyar lira (KDV dahil 1 milyar 725 milyon lira) istediği hayretle görülür. Konu incelenmek üzere, sağlık danışmanımıza intikal ettirilir. Bunun üzerine sağlık danışmanımız da; bir fıtık ameliyatı için, 13 kat fazla ücret alınmasının, operasyon sırasındaki özel bir durumdan mı kaynaklandığını öğrenmek için Prof. Dr. Zafer Öner'i arar ve kendisini bulamayınca olayı sekreterine açıklar. Bu görüşmenin dışında ne Prof. Öner'le ne de sekreteri ile başka bir konuşma da olmaz.
Sağlık müşavirimizle Prof. Öner'in sekreteri arasında geçen yukarıda sözü edilen görüşmede, her 2 taraf da nezaket sınırlarını zorlayan hiçbir sözcük sarf etmemiş ve görüşme, şirketimizin bir başka doktorunun huzurunda gerçekleşmiştir.
Sayın Tamer,
Bayram tatilinden sonra, 28 yıl genel cerrah olarak devlete hizmet etmiş olan sağlık müşavirimizin, Prof. Zafer Öner'den aldığı faksı bilgilerine sunuyorum. Faksta geçen hakaret dolu sözler, Anadolu Hayat'ın sağlık müşavirine yapılmıştır!
İşte biz böyle bir ortamda sigortacılık yapmaya çalışıyoruz.
Saygılarımla."
Prof. Dr. Öner: "Eşek gibi cilve satmayın"
Prof. Dr. Zafer Öner'in Anadolu Hayat'ın sağlık müşaviri olan doktor meslekdaşına çektiği ve kendi imzasını taşıyan faks mesajı aynen şöyle:
"..... ..... denen adam. Siz benim ameliyat ücretlerimi takdir hakkını kimden alıyorsunuz?
Siz kimsiniz?
Telefonda bile konuşma hakkına sahip değilsiniz!
Sizin orada "para dağıtıp dağıtmadığınızdan" bana ne? Eğer dağıtılıyorsa sen kendi payına düşeni al! O da beni ilgilendirmez...
Ameliyatını yaptığım sigortalına ister az para ödeyin, ister çok para ödeyin, istemezseniz hiç ödemeyin... bana ne!
Haddinizi bilin! Siz benim muhattabım değilsiniz. Bir daha sekreterimi aramayın.
Eşek gibi cilve satmayın."
Hiç de sıradan sayılmayacak faks mesajını yayınlamadan önce Prof. Dr. Zafer Öner'in de görüşlerine başvurduk.
Fıtık ameliyatı için aldığı ücretin tartışma konusu yapılmasından dolayı hala kızgın görünen Öner, "sigorta şirketiyle hasta arasındaki ilişki beni ilgilendirmez. Ben sigorta şirketini ameliyat etmedim ki," dedi ve ekledi:
"Ben pahalı bir doktorum. Bunu saklamıyorum ki. Bana gelen hasta, bunu bilerek geliyor. Demek ki tercih ediyor. Bu 3 yıldızlı otelle 5 yıldızlı otel arasındaki fark gibi. Poliklinik gibi çalışmak istemediğim için fiyatlarımı yüksek tutuyorum.
Ayrıca ameliyat 5 saate yakın sürdü. Fıtık ameliyatı diye küçümsemek çok yanlış. O sırada başka müdahalelerde de bulundum."
Uzman olmadığımız bir konuda sayın Öner'in söylediklerini tarştışacak değiliz. Ancak nezaket kurallarından bu denli uzak bir faks mesajını hayli yadırgadığımı ve hiç kimseye yakıştıramayacağımı da söylemeden geçemeyeceğim.
Anadolu Hayat'ın başına geçtiği ilk günden beri tanıdığım Hasan Eskil'in yazdıklarında en ufak bir abartma olmadığına kuşkum yok. Zaten sayın Öner de aksini söylemiyor.
Mazda yedek parça satmaya nazlanıyor
"Cumhuriyet gazetesinde çalıştığınız yıllarda Kültür Servisi'nde herkesin "doktor" diye çağırdığı bir Tıp Fakültesi öğrencisi vardı, anımsar mısınız? Mehmet Akif. Şu anda gerçek bir doktor olarak 12. yılımı doldurdum. Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde beyin cerrahı olarak görev yapmaktayım."
Sevgili Mehmet Akif Göğüsgeren'i gayet iyi hatırlıyorum. E - posta mesajında aktardığına göre yıllar sonra köşemize başvurmasına 1992 Mazda 121 model otomobili neden olmuş.
Mehmet Akif, otomobilinde bugüne dek çıkan arızaları hep, servislerden parça alarak bir arkadaşının tamirhanesinde gidermiş. Bu, onlar için bir çeşit hobi. Ancak son arızada ne Mazda'nın Bostancı'daki yetkili servisi, ne de ana servis Merbil, parça satmayı kabul etmiş.
Mehmet Akif, bir doktor olarak bu durumu eczanelerde ilaç satılmasının yasaklanmasına benzetiyor.
Arkadaşımız Ceyda Karaarslan, Mazda'yla yaptığı görüşmelerde bu durumun şubatta başladığını öğrendi. Mazda yetkilileri müşterilerinin yetkisiz tamircilere gitmesinin önüne geçmek istediklerini, o yüzden de ancak ruhsatını gösterene satış yaptıklarını belirttiler. Ama servisler aslında kesinlikle satış yapmıyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan aldığımız bilgiye göre ise firmaların dışarıya yedek parça satışı yapmaması, yasanın "teşhir edilen mal satışa sunulmalıdır" hükmüne aykırı. Zaten bizim bildiğimiz kadarıyla yerli ve yabancı otomobil firmaları arasında Mazda'dan başka bu yönde karar alan bir firma yok.
Bu arada serviste takılmayan parçanın garanti dahilinde sayılmayacağını da hatırlatmakta yarar var.
Kampanya dikkat ister
Ön ödemeli kampanyalar üretici firmanın garantisi altında yapılıyor. Bunun anlamı, ürünü satın aldığınız bayi kapansa bile hakkınızın baki kalacağı. Ancak bazı küçük gibi görünen ayrıntılara dikkat etmezseniz, yasalar da sizi kurtarmaya yetmeyebilir!
Adanalı okurumuz Ali Hazar, Beko'nun ön ödemeli televizyon kampanyasında peşinatı Adana bayii Kaplan Ticaret'e yatırmış. Toplam fiyatı 126 milyon lira olan televizyonun diğer taksitlerini de her ay bayiye yatırmaya devam etmiş.
Ocak ayında televizyonun teslim edilmesi gerekirken bayinin iflas ettiğini ve dükkanın el ve isim değiştirdiğini öğrenmiş.
Bize başvurmasının nedeni, Beko'nun kendisine yardımcı olmayışı. Oysa bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü hata kendisinde. Okurumuzun önce bayiyle bir sözleşme imzalamış olması, sonra da taksitlerini belirlenen banka şubesine yatırması gerekiyordu. Ancak kendisi bunların hiçbirini yapmamış. Dolayısıyla kampanyadan değil de herhangi bir mağazadan alışveriş yapmış gibi görünüyor.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Beko Ticaret tüketici servisi yetkilisi Figen Çıkla, durumu "2 kişi arasında yapılmış özel bir anlaşma" olarak nitelendirdi.
Ancak okurumuz yine de şanslı. Kapanan bayinin yerine yeni bir bayi açıldığı için Beko, Ali Hazar'ı kampanyaya katılmış gibi saydı ve televizyonunu kısa zamanda gönderdi.
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr