Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uluslararası Enerji Ajansı baş ekonomisti Dr. Fatih Birol, dün bizlere küresel enerji piyasalarının mevcut durumu ve geleceğiyle ilgili yine müthiş bir ufuk turu yaptırdı.
TÜSİAD’ın ev sahipliğindeki toplantıda Dr. Birol, Uluslararası Enerji Ajansı’nın bu yılki Dünya Enerji Görünümü Raporu’nu, daha mürekkebi kurumadan bizlerle paylaştı.
Birol’un bu raporun sunumunu yaptığı yıllık toplantılarını hiç kaçırmam; önceleri Davos’ta dinliyorduk; son birkaç yıldır Davos’tan 2 ay önce İstanbul’da, üstelik de Türkçe dinleyebiliyoruz.

Küresel ısınma tam gaz
Valla durum vahim! Özellikle de iklim değişikliği konusunda... Sayın Birol önceki yıllarda hiç bu kadar çok kötü haberi peş peşe vermemişti. Madde madde sıralamak istiyorum:
1) Küresel ısınma, 2 yıl öncesine kadar hükümetlerin ajandalarında her geçen gün kendine daha fazla yer açarken, şimdi yavaş yavaş aşağı kayıyor. Dünya 2. resesyon tehlikesiyle karşı karşıyayken, küresel ısınmaya hükümetlerin gündeminde yer kalmadı.
2) Hükümetlerin masasında bekleyen -yenilenebilir enerjiye sübvansiyonu da içeren- önemli enerji projeleri, bütçe kısıtlamaları nedeniyle rafa kalktı.
3) İklim değişikliğinde hassas olmadığını söyleyen tek bir ülke yok. Ancak 2010 yılında elimize geçen bazı datalar, son 15 yılda enerji verimliliğinde her yıl
% 1-1.5’luk iyileşme sağlanırken, 2010’da karbondioksit salımının tarihi bir artışla rekor kırdığını ortaya koydu. Nedeni, kolaylıkla tahmin edebileceğiniz gibi tek başına Çin.
4) Eğer 2017 yılına kadar bir devrim ya da mucize olmazsa, küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlama hedefini unutun. Çünkü bütün çabalara rağmen dünyada, 6 derecelik ısınma eğrisinden en ufak bir geriye dönüş
ya da sapma maalesef yok.
Bundan böyle enerji talebinin tamamı, gelişmekte olan ülkelerden gelecek. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla küresel ısınmaya karşı acil önlem alması gerekenler de yine onlar. Ama Çin örneğinde olduğu gibi kaş yapayım derken, gözün çıkarıldığı durumlar da oluyor. Birol’un verdiği bilgiye göre 2009’a kadar Çin, sadece kendi kömürünü kullanıyormuş. 2009’da bazı verimsiz kömür havzalarını kapatıp ithalata başlayınca dünyada kömür fiyatları 60 dolardan 120 dolara fırlayıvermiş. Üstelik ithal ettiği miktar, ihtiyacının sadece % 3’ü olduğu halde... İthalatı % 10’a çıkarmaya kalksa kim bilir neler olur?
Gelelim petrole... Birol’u dinlerken, petrolde de tek belirleyicinin Çin olacağını anlıyorsunuz. Biliyorsunuz Çin’de insanlar son dönemde deli gibi otomobil satın alıyorlar. Ama Amerika’da 1000 kişiden 700’ü, Avrupa’da 500’ü otomobil sahibiyken, Çin’de bu baş döndürücü talep artışına rağmen hâlâ 1000 kişiden sadece 30’unun arabası var ve bu hızla devam ettiği takdirde 25 yıl sonra bile ancak Avrupalının yarısı kadar Çinli otomobil sahibi olmuş olacak. Ama 1.3 milyarlık nüfusu nedeniyle dünya petrol talebinin yarısı Çin’den gelecek.

Cim karnında nokta gibi!
Dr. Birol’dan son bir not: Hani Avrupa Parlamentosu’nda 2020’ye kadar karbon emisyonlarındaki artışı % 20 mi, % 30 mu düşürsek diye hararetli bir tartışma var ya... İskandinav ülkeleri % 30 diye ısrar ederken, diğerleri % 20’yi gerçekçi buluyor ya... Meğer AB’de büyük tartışma konusu olan bu % 10’luk (9 yılda sağlanacak) fark, Çin’in 2 haftalık karbon salımıymış. Birol’un dediği gibi “Ha % 20 olmuş, ha % 30; ne fark eder ki!”