"Sayın Tamer,
Ben 7 yıldır Hollanda'da yaşayan, Hollandalı'yla evli bir bilgisayar mühendisiyim. Geçen yıl ikiz bebek dünyaya getirdim. İş hayatımın yoğunluğu nedeniyle Türkiye'den bir bakıcı getirtmeye karar verdik ve İstanbul'daki Avrupa Danışmanlık ve Tanıtım Hizmetleri'ne başvurduk.
1998'in ekiminde irtibata geçtiğimiz şirket, bir yığın aday çıkardı karşımıza. İstanbul'da bir arkadaşım benim için bir kız seçti ve biz onunla ilgili vize işlemlerine başladık. Tabii bu arada şirkete 800 gulden (155.5 milyon lira) komisyon ödedik. Biz vize işlemleriyle uğraşırken, kızın ailesinin sorun çıkardığı söylendi. Şirket bize daha istekli birini göndermeyi teklif etti. Biz bu duruma şaşırdıysak da hemen kabul ettik. Çünkü benim işe başlama zamanım yaklaşıyordu.
Seçtikleri ikinci kız Noel'den 2 gün önce bize gelmiş oldu. İlk günler onun buralara alışması için ne çocuk baktırdık, ne iş yaptırdık. Yine de geldiğinin 4. günü "ben burayı sevmedim gideceğim" dedi. Ben de "tabii hasrettir olur, ama geçer, kendine biraz zaman tanı" dedim. Arada yılbaşı geçti, şampanyalar ikram ettik, havai fişekleri izlettik, etrafı gezdirdik, yine de ertesi gün "yok gideceğim" demez mi!
Noel tatilinden sonra kızı geri yollamış oldum. Bu arada ben 1 ay ücretsiz izin almak zorunda kaldım ve oldukça dolgun olan maaşımdan da böylece feragat etmiş oldum.
Şirket "bu sefer bir kuruş ödemeyeceksiniz" diye beni yeni bir elemana ikna etti. Biz yine tahmin edebileceğiniz gibi davetiye mektubuna giriştik. Ben yeni kızla telefonda konuşurken, bileti kıza ödeteceklerini öğrendim. Kız biletin fiyatını öğrenince gelmekten vazgeçti. Ben artık pes ettim ve komisyon ücretinin geri ödenmesini istedim.
Kontrata göre 2 aylık deneme süresi var ve komisyon ücreti geri ödenmiyor. Ancak benim örneğim kontraktaki maddelerin hiçbirine sığmıyor. Ben en küçük bir hizmet alamadığım gibi bu kızlar için şirkete verdiğim komisyon, uçak bieti ve vize paraları v.s. 2 bin gulden (yaklaşık 400 milyon lira) masraf yaptım ve bu yüzden 2 ay ücretsiz izin kullanmak zorunda kaldığım için toplam 12 bin gulden (yaklaşık 2 milyar 330 milyon lira) zarara uğramış oldum. 2 bebeğimle 5 ay yaşadığım stres de cabası. Şirket ise beni 5 ay civarında oyaladı ve sonunda kaba bir dille parayı iade etmeyeceğini bildirdi.
İde Beijersbergen - Evren
Hollanda'dan gelen hayli dertli bu e - posta mesajını okurken ilk aklıma takılan soru, bir şirketin nasıl olup da Türkiye'den Hollanda'ya bu kadar kolay çocuk bakıcısı gönderebildiği oldu.
Bu bir çeşit au pair'lik miydi? Değilse neydi?
İde hanımla yaptığımız telefon görüşmesinde öğrendik ki, bu işi yapan şirketler, bakıcıları turist vizesiyle gönderiyorlar. Bakıcılar Hollanda'da dil kursuna devam ettikleri takdirde vizenin uzatılması ihtimali artıyor. Tabii kursun parasını da aile ödüyor. Tamamen yasa dışı olmasa da biraz sakat iş. Bu örnekte olduğu gibi kolaylıkla istismara dönüşmesi söz konusu.
İde hanım Hollanda'da çocukları kreşe vermek için 2 yıl öncesinden sıraya girmek gibi bir zorunluluk olduğu için bu yola başvurmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Arkadaşımız Ceyda Karaarslan'ın sorularını yanıtlayan Avrupa Danışmanlık'ın sahibi Alpaslan Güler ise Hollanda'ya bakıcı gönderdiklerini kabul etmeye yanaşmadı. "Biz bakıcıları Türkiye'deki kız kardeşi için seçtiğimizi sanıyorduk," dedi. İddia ettiğine göre gerçeği sonradan öğrenmişler ve "e, bari yardımcı olalım" demişler!
Güler'in sözleri inandırıcılıktan uzak, ayrıca şirketin adındaki Avrupa kelimesi de herhalde boşu boşuna konmuş değil!
TÜTAV Termal Otel'i mahkemelik eden ihmal
Kütahya yakınlarındaki TÜTAV Termal Otel'de kaşla göz arasında meydana geliveren bir kaza, aşağıdaki mektubu bize yazan avukat Gonca Özmumcu ve ailesinin hafta sonu planlarını altüst etmiş. İhmal ve doktor bulundurmamak suçlarından oteli mahkemeye vermeye hazırlanan Özmumcu olayı şöyle aktarıyor:
"Olay günü ailece pazar tatili yapmak amacıyla Yoncalı TÜTAV Otel'e gitmeye karar verdik. Ablam Gülnihal Tecel, eşi ve 2 çocuğu bizden önce otele vardılar. Ben arabayı park ederken bir patlama ve ardından da cam kırılması sesi duyduk. Bu öyle bir sesti ki, ilk anda bomba patladığını sandık. Kapıya doğru yaklaştığımızda, ablamın kanlar içinde ve cam kırıkları arasında bize doğru gelmekte olduğunu gördük. Yanlara doğru açılan elektronik kapı açılmamış ve kapının açılacağını sanarak adım atan ablam kapıya çarpmış. Cam kapı bütünüyle üzerine düşmüş.
Her yerinden kan akan ablama ilk müdaheleyi TÜTAV'ın doktorunun yapacağını sandık. Ancak kimse bizimle ilgilenmeyince ablamı Kütahya SSK'ya götürdük. Ucuz atlattığımız kaza sonucu ablama elinden, bacağından ve kulağından 17 dikiş atıldı. Duyduğumuza göre bu kapı daha önce de tutukluk yapmış. Otelde bir doktor bulunmamasını nasıl açıklıyorlar acaba?"
Türkiye Tanıtım Vakfı bünyesinde bulunan TÜTAV Termal Otel, genelde felçli ve romatizmalı hastalara hizmet veriyor. Böyle bir otelde doğal olarak doktor bulunması gerekmez mi? Zaten arkadaşımız Ceyda Kararaslan'ın yaptığı araştırmaya göre termal oteller ruhsat alırken mutlaka doktor adı belirtmek zorundalar.
Ceyda'nın sorularını yanıtlayan otel yetkilileri, doktor konusuna açıklık getiremediler. Ancak otelde, aralarında hemşirenin de bulunduğu bir sağlık ekibi olduğunu belirttiler.
Konunun peşini bırakmak istemeyen Gonca Özmumcu ise hakkını tüketici hakem heyeti aracılığıyla aradı ve hakem heyetinden TÜTAV aleyhine karar çıktı. 26 nisan tarihli kararda elektronik kapıda gerekli ikaz işaretleri bulunmadığı ve güvenlik açısından camların plastik olması gerektiği belirtiliyor ve bu durum "ayıplı mal" kategorisine sokuluyor. Olay günü yaralıya ilk müdaheleyi yapacak bir doktorun bulunmaması ise çeşitli kamu kuruşlarından alınan resmi görüşler doğrultusunda "ayıplı hizmet" olarak nitelendiriliyor.
Bildiğiniz gibi hakem heyeti kararları doğrudan bağlayıcı değil. Ancak avukat Gonca Özmumcu kanıt yerine geçen bu kararla Tüketici Mahkemesi'ne gitmeye kararlı.
Burger King'de elmalı pay küflü çıkarsa ne yapılır?
Şenol Şen, Burger King'in Aksaray - Lunapark şubesinden aldığı payı afiyetle yerken, yarısına geldiğinde içinin küflendiğini gördü. Ancak konuyu köşemize iletmesinin nedeni, payın küflü çıkması değil. Burger King'de küflü payı gösterdiği personelden hiçbirinin kendisiyle ilgilenmemesi.
Okurumuz 15 dakika elinde küflü payla bekledikten sonra ürünü de alarak restorandan çıkmış. Ama işin peşini bırakmamış. Elmalı payı hemen ertesi sabah Hıfzıssıhha'ya götürmüş. Hıfzıssıhha'dan küflü payın gıda maddeleri tüzüğüne aykırı olduğu yönünde raporu alır almaz da bize başvurdu.
Arkadaşımız Ceyda Karaarslan'ın konuyu ilettiği Burger King mali danışmanı Mehmet Dönmez, gönderdiği yazılı açıklamada, restoran yöneticisinin hemen elmalı payı değiştirmesi ya da ürünün bedelini iade etmesi gerektiğini belirtiyor. Akşam saati olduğu için sorumluların müdahele etmekte geciktiğini kabul ediyor.
Dönmez'in açıklamasında rapordaki tarihin, payın servis edildiği tarihten 2 gün sonrasına ait olmasının, kendilerinde soru işareti oluşturduğu da belirtiliyor. Şenol Şen ise elmalı payı hemen ertesi sabah Hıfzıssıhha'ya teslim ettiğini, raporun ise doğal olarak 24 saat sonra verildiğini hatırlatıyor.
Emek Sigorta'dan hasar almak kolay değil
Sigorta şirketlerinin hasar ödemelerindeki gecikmeyle ilgili tüketici şikayetlerinde son dönemde belirgin bir artış var. Köşemize ulaşan son örnek, İstanbullu okurumuz İzi Müftüoğlu'nun Emek Sigorta'dan tahsil edemediği alacağı.
Müftüoğlu'nun otomobiline çarpan aracın sürücüsü sekizde sekiz kusurlu. Tespit edilen hasar 422 milyon lira. Otomobilin zorunlu trafik sigortasının Emek Sigorta'ya yaptırıldığını öğrenen okurumuz, dosyasını eksiksiz olarak yetkililere teslim etmiş. 21 mayısta dosyayla ilgili işlemler tamamlanmış. Ancak ödeme günü olarak 13 ağustosa, yani 3 ay sonrasına gün verilmiş.
Bildiğiniz gibi trafik sigortasında hasar ödemeleri için yasal süre 8 günle sınırlı. Pratikte bu kural fazla işlemese de 3 ay sonrasına gün vermek artık istismara giriyor.
Arkadaşımız Pınar Figen'in sorularını cevaplayan Emek Sigorta hasar servis müdürü Timuçin Alpay, "poliçenin arkasında 8 gün yazması bağlayıcı olabilir, ama buna uyup uymamak ve müeyyidelerine katlanmak benim sorunum. Şu anda ekonomik durgunluk var ve sıkıntı içindeyiz. Demokles'in kılıcı gibi başımızın üstünde sallanıp durmayın!" dedi.
İyi de sıkıntıda olan sigorta şirketlerine işi düşen tüketiciyi kim koruyacak? Hükümet de kurulduğuna göre bu konuya Hazine'nin bir an önce el atması gerekiyor artık.
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr