Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Muhammed Musaddık (1882-1967) Ortadoğu’da ender rastlanan bir politikacıydı. Olağanüstü dürüsttü. Maaş almaz, gönderilen hediyeleri geri yollardı. Maliye Bakanı olduğunda annesinin geçmiş yıllara ait vergi borçlarını teker teker tahsil etti. Musaddık, 1953’te Amerikalı ve İngilizlerin kurduğu bir komplo ile başbakanlıktan devrildi. Demokrasi yolunda iken, İran Batı kuklası bir monarşiye dönüştü. İran’ın Batı’ya, özellikle ABD ve İngiltere’ye duyduğu dipsiz nefret ve güvensizliğin nedenini anlamak için o yıllara dönmek gerek.
Yirminci yüzyılın başında İran’da ciddi miktarda petrol olduğu anlaşılınca, çağın en güçlü devleti olan İngiltere Tahran’a petrol anlaşmaları empoze etti. 1919’da, neredeyse bedavaya, İran petrolleri daha sonra BP’ye dönüşecek olan bir İngiliz şirketine verildi. İşi sağlama bağlamak için, İngilizler, İran’da kukla hükümetler kurdu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiltere zayıflama sürecine girince ABD de devreye girdi. Birlikte İran’ı yarı sömürge haline getirdiler. 1925’te, batı yanlısı Rıza Pehlevi iktidara getirildi.

Musaddık’ın izleri...
Musaddık, bu dönemde, Meclis’e girdi. Musaddık aristokrat Kajar ailesinin bir ferdi idi. Batı’da eğitim görmüş ve İsviçre’den avukatlık doktorası almıştı. İran’a anayasal monarşi getirmek ve petrolleri millileştirmek için Şah’la mücadele etmeye başladı. Hapsedildi. İran’ın milliyetçi ve demokratik ideallerinin sembolü haline geldi. Meclis, 1950’de, petrolü millileştirdi, 1951’de onu başbakan seçti.
Amerikan haber alma örgütü CIA, İngiliz ajanlarla beraber çalışarak Musaddık’ı devirmek için plan yapmaya başladı. Ülkede karışıklık çıkarıldı. Musaddık 1953’te devrildi.
ABD, ülkeden kaçan Şah’ı yeniden başa getirdi. CIA tarafından eğitilen İranlıların kurduğu Savak’ın yardımı ile İran bir polis devleti haline getirildi. Petrol ABD’nin emrine verildi.
Washington, Musaddık’ın başlattığı demokratikleşme hareketini destekleyebilirdi. Bunu yapmadı. Ortadoğu’da, Batı’ya petrol akışını garantileyen despotların hamisi olmayı tercih etti.

Ölüme mahkum edildi
Musaddık devrilmeseydi bugün İran nasıl bir ülke olacaktı? Bu soruya, bu yazıdaki bilgilerin kaynağı olan Christopher de Bellaigue’nin yeni kitabında* verilen cevap şudur: “Musaddık’ın İran’ı dış politikasında Batı eğimli olacaktı. Petrolü ile hür dünyaya ve ihtiyatlı bir dostlukla ABD’ye bağlı, kuzeydeki komşusu (Rusya) ile nazik bir ilişki içinde olacaktı. İçeride, İsrail hariç, herhangi bir orta doğu ülkesinde o günlerde düşünülemeyecek kadar demokratik olacaktı.”
Şah’ın dönüşünden sonra Musaddık vatana ihanet suçundan yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Mahkumiyeti daha sonra askeri bir hapishanede, üç yıl, tek kişilik hücre cezasına çevrildi. Ahmedabat’daki evinde, göz hapsinde iken öldü.
ABD, tarihin akışını, hiçbir Ortadoğu ülkesinde bu kadar körce, kabaca, umursamazca ve hakaret eder gibi değiştirmedi. Dinci, laik bütün İranlıların Amerika’dan nefret etmesinde şaşılacak bir şey var mı?
* Patriot of Persia: Muhammed Mosaddegh and a Tragic Anglo-American Coup (Milliyetçi İran: Muhammed Musaddık ve Trajik bir İngiliz-Amerikan Darbesi)

Haberin Devamı

YARIN: ABD ve İsrail, İran’a saldırdığında Türkiye kimin yanında duracak?