Soli Özel'in Yeni Binyıl gazetesinde yayımlanan "Hangi çıkar" başlıklı yazısı (24 Temmuz) hayli düşündürücüydü. Özel, uluslararası ilişkilerde "çıkar" kavramının hayli "netameli" bir kavram olduğunu; başta nasıl tanımlanacağı olmak üzere pekçok soruyu gündeme getirdiğinin altını çiziyordu.
Dış ilişkilerimiz üzerine yazarken sık başvurduğumuz bir kavram olduğuna; birçoğumuzun buna en iyi hizmet eden görüşlerin kendi görüşlerimiz olduğu hususunda en küçük bir tereddüdü bulunmadığına göre, "milli çıkar" kavramı üzerinde mümkün olabildiğince açıklığa kavuşmakta yarar var. Kısa yazma zorunluluğunun risklerini göze alarak bu konuda şunları söyleyebilirim:
* Bir devletin / toplumun, mutlak, hangi açıdan, kimin gözüyle bakılırsa bakılsın değişmez "milli çıkarlar"ından söz etmek, saçmadır. Bir
devlet / toplum farklı kesim, grup ve kişilerden oluşur ve hemen hepsinin "milli çıkar"ın ne olduğuna dair düşüncesi farklı olabilir.
* "Milli çıkar"ın resmi tanımı, her dönemde, söz konusu devletin / toplumun egemenleri tarafından yapılır. Demokrasi öncesi toplumlarda egemenlik, tanrı, millet, halk veya sınıf adına iktidarı kullandığı iddiasında olan bir kişiye, gruba, zümreye, partiye, vb. aittir; demokrasilerde ise eşit haklara sahip yurttaşlar topluluğuna.
* Çok ender olarak uygulanabilen "doğrudan demokrasi"de yurttaşlar, doğrudan oylama ve çoğunluk kararıyla uygulanacak politikalara, "milli çıkar"ın ne olduğuna karar verir. Demokrasinin yaygın biçimi olan "temsili demokrasi"de ise milletin vekilleri parlamentoda toplanarak, çoğunluk oyuyla "milli çıkar"ın ne olduğuna karar verir.
* Burada "demokrasi" dendiğinde, tabii, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiden söz edilmektedir. Özgürlükçü (liberal) demokraside kararlar çoğunlukla alınır, ama azınlıkta kalanlar hiç bir çoğunluk tarafından çiğnenemeyecek temel haklara, öncelikle de eleştirmek / muhalefet etmek hakkına sahiptir.
* Demokratik rejim en geniş çoğunlukların bile yanılabileceği varsayımına dayanır. Bunun için farklı görüş ve önerilerin özgürce ifade edilebildiği, iktidar sahipleri tarafından yürütülen politikaların serbestçe eleştirilebildiği, yanlış kararlardan dönme imkanını tanıyan "açık toplum"un mevcudiyetini öngörür.
Gelelim Türkiye'ye: Bugünkü haliyle Türkiye yarı - liberal bir yarı - demokrasidir. Bu rejimde, asker ve sivil bürokrasi "milli çıkar"ı yalnızca kendisinin temsil ettiğine inanır; bu açıdan milletin vekillerine (parlamentoya) büyük bir güvensizlik besler. Bunun için parlamentonun iradesi, yalnızca temsil edilebilen partilerin niteliği bakımından değil, esas olarak bürokrasi tarafından belirlenen "Milli
Siyaset Belgesi" ile ve dış politika üzerinde varsayılan "milli mutabakat" ile de sınırlıdır.
Bürokrasi, yalnızca vekillerine değil, milletin kendisine de güven duymaz. Bu nedenle yurttaşların eleştirme ve muhalefet etme özgürlükleri de kısıtlı tutulur. Böyle bir rejimde "milli çıkar"ın tanımlanmasında devlet ile toplum arasında derin görüş ayrılıkları olması tabiidir.
Yazara E-Posta:
salpay@superonline.com