Maç, iki takım için de önemsizdi. Hem Galatasaray hem de Çaykur Rize için sadece prestij karşılaşmasıydı. Şampiyon takımdan tabii ki herkes daha iyi futbol bekliyordu. Sezon başından beri Galatasaray’ın kadrosunun derinliğinin olmadığını söylüyoruz. Hamza Hoca da bunu biliyor. Ama Bursaspor maçını düşünerek rotasyonlu bir kadro sahaya sürdü. O kadrodan da fazla bir şey beklememek lazım.
Sabri’yi, Hamit’i, Umut’u, Semih’i ayırıyorum. Çoğu, sarı-kırmızılı kulüpte ununu elemiş, eleğini duvara asmış. Önümüzdeki sezon Florya’da olurlar mı derseniz, çok zor... Hocaları kendilerine güvenmiş, şampiyon takımın futbolcularısınız, çıkın şovunuzu yapın. 86 dakika mağlup oynamayın. Ama tabii bu beceri işi...
Allah Umut’a güç, kuvvet versin. Pırlanta gibi bir profesyonel... Tekniği çok iyi değil ama koca bir yüreği var. Her zaman nesi varsa sahaya koyuyor. 86. dakikada attığı kafa golüyle de Galatasaraylıların ruhunun kararmasını önledi. Şampiyonluğun buruklaşmaşmasına müsaade etmedi.
Hamza Hamzaoğlu’nu kutlamak gerek. Tek transfer yaptırmadı. Lime lime dağılmış bir kadroyla kulübüne 4. yıldızı armağan etti. Çarşamba gecesi de Ziraat Türkiye Kupası’nda final oynayacak. Ne diyelim ki
17 sene dile kolay. Fenerbahçe gibi çok büyük bir kulübün başkanlığını yapmak. O koltukta kulübüne iyi hizmet etmezsen bırakın 17 yılı, insanı 17 saat oturtmazlar. Aziz Yıldırım’ın eleştirilecek çok şeyi var. Ama Fenerbahçe için yaptıklarını hiç kimse unutmamalı. Kulüp nereden nerelere geldi. Stat, Samandıra, Topuk Yaylası, Ülker Arena, Dereağzı, takıma katılıp giden bir sürü yıldız... Sarı-lacivertlilerin tarihinde hiçbir başkan kulübü bu kadar yükseklere çıkarmadı.
Evet sportif başarı derseniz haklısınız. Bu kadar çok gelir elde eden bir kulübün sportif başarılarının da daha çok olması gerekirdi. Başkan burada hata yaptı. Belki kendisi de hatasını kabul ediyordur. Aykut Kocaman’ın gönderilmesi, Ersun Yanal’ın getirilmesi, takımı şampiyon yaptıktan sonra gönderilmesi, İsmail Kartal’ın getirilmesi. Bu operasyonların çoğunda Aziz Başkan’ın hatası var. Kolay değil. Cezaevinde uzun süre kulübü için yatan birisinin hata yapması da normaldir.
Mahkemesi sürüyor. Davanın ne olacağı belli değil. İnsanda ne psikoloji kalır ne de düşünme yeteneği. Hepsi bir anda sıfırlanır. Her neyse şimdi gelinen noktaya bakın. Gazete ilanıyla Fenerbahçe Başkanı gönderilmek isteniyor. Bu nedir
TT Arena’da dün gece 50 bin taraftar, bu sezonun seyirci rekorunu kırarken, tarihi bir gece yaşandı. Maçtan önce tribünlerdeki koreografiler, uğultu, taraftarın bütünleşmesi tek kelimeyle muhteşem bir şölendi. Sarı-kırmızılı taraftar şampiyonluğa inanmış ve takımına olağanüstü destek vermişti. Ama Galatasaray maçı 2-0 kazanmasına rağmen heyecandan, stresten o tribünü tatmin edecek bir futbol oynayamadı. Sadece galibiyet ve Yasin ile Sneijder’in beceri dolu iki golüyle mutlu oldu.
Bu sezon şampiyonluk yarışı hakikaten çok zor geçiyor. Rakip kim olursa olsun maç kazanmak, kendi taraftarının önünde de olsa, zor ötesi birşey. Eminim Bilic bu maçtan sonra çok eleştirilecek. ‘Neden genç bir takım sahaya sürdü’ diye. Ama oynanan futbola baktığınız zaman, Beşiktaş da farklı galip gelebilir, maç berabere de bitebilirdi. Ev sahibi ekibin kalesinde dev bir kaleci var. Bu takım bu sezon şampiyon olursa en büyük pay kuşkusuz Muslera’nın. Karşılaşmanın büyük bir bölümünde siyah-beyazlılar daha atak oynadı. Melo’nun şımarıklığından, kaptırdığı topla Demba Ba vurdu, Muslera çıkardı... Kerim vurdu yine Uruguaylı çıkardı... Başka bir topta Demba yine vurdu yine Muslera çıkardı... Son olarak
Yıllar önce Zeytinburnu altyapısında oynuyordu. Fenerbahçe ve Galatasaray, 13 yaşındaki bir çocuğu transfer etmek için bayağı kapışmışlardı. Sonunda Emre, Galatasaray’a geldi. Fatih Terim o çocuğu yıldız yaptı. Emre’yi 16 yaşına geldiği zaman Avrupa kupalarında oynattı. 17 yaşında hatırlayın, o meşhur Leeds United maçında kırmızı kart gördü, oyundan atıldı. Hatta hocası tarafından ‘Neden bu kadar sinirlisin?’ diye tartaklandı.
Emre’nin yapısı bu. Lider futbolcu saha içinde agresif olur. Bugüne kadar yaşadıkları, onu bugünlere getirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde askerlik yaptı, milli takıma, Fenerbahçe’ye çok büyük hizmetler etti. Türkiye’yi yurt dışında temsil etti. Yani eleştirirken ve hakaret ederken Emre’yi tanımak gerek.
Şu geldiğimiz noktaya bakın... Türkiye’nin hangi stadına giderse gitsin ıslıklanıyor. Arabalı vapurda saldırıya uğruyor. Konuk olduğu kentte yerel gazetede hedef gösteriliyor. Peki suçu ne? Söyleyeyim: Sahada agresif olması. İnsaf ya, insaf! Bu saldıranlar, ıslıklayanlar, saha dışında Emre ile 10 dakika yan yana otursalar, inanın boynuna sarılıp özür dilerler. İlk defa Türkiye’de bir futbolcu bu kadar saldırıya uğruyor. Emre bu muameleye layık değil.
Galatasaray, İstanbul’da 4-1 kazandığı Sivas maçının rahatlığıyla karşılaşmaya başladı. İlk yarı sahada iştahlı, Aslan’ı zorlayan bir Sivas vardı. Aatıf, her topu ayağına alışında Galatasaray kalesinde tehlikeler yarattı. Ve nitekim Burhan’a verdiği pasta Semih’in rakibine sert müdahalesine hakem devam kararı verdi. Penaltı noktasını gösterse kimse itiraz etmezdi.
Daha sonra Umut’un direkten dönen topu, Sivas’ın Batuhan ve Aatıf ile yarattığı tehlikelere rağmen bu maçın berabere biteceği düşünülürken, Emre Çolak’ın bir hatası konuk ekibin ilk golünü getirdi. Batuhan, 4 dakika sonra ikinci golü attı. Farkın ikiye çıkmasının ardından 2 dakika sonra Batuhan yüzde yüzlük bir gol daha kaçırdı. Burada Sivasspor’u kutlamak lazım. Dün akşam turu da geçebilirlerdi. Galatasaraylı futbolculara öyle bir ders verdiler ki, demekki üç fark da olsa bu futbolda garanti diye bir şey yok. Koşup, rakibin kadar mücadele etmezsen bir anda tepe takla olabilirsin.
Hamza hoca Muslera’yı, Sneijder’ı, Burak’ı ve Melo’yu hafta sonu oynanacak derbiyi düşündüğü için Sivas’a götürmedi. Sadece Yasin ve Hakan Balta’yı kadroya aldı. Kendisi bu konuda haklı. Mecbur kalmasa Yasin ve Hakan’ı da oyuna
Galatasaray’ın oynadığı futbol eleştirilebilir. Fakat sahaya koyduğu mücadele alkışlanır. Dün gece tribünlerde 42 bin şampiyonluk havasına girmiş, muhteşem bir taraftar vardı. Rakip Gençlerbirliği... Ligde iddiası olmamasına rağmen iyi futbol oynayan bir takım... Ve maçın ilk yarısı iki takım başa baş futbol oynadı. Sarı-kırmızıların Yasin ve Burak ile girdiği gol pozisyonları olsa bile Gençlerbirliği Gosso Hleb ve Petrovic orta sahası ile rakibine ne doğru dürüst oyun kurdurdu ne de atak yaptırdı. İkili mücadelelerde iki takım futbolcuları da hep ayakta kaldılar. Ama Gençlerbirliği, Galatasaray’ın bütün oyun düzenini bozdu ve ecel terleri döktürdü.
İkinci yarıysa sahada bambaşka bir Galatasaray vardı. Melo, Sneijder, Yasin yıldızlaşırken, Gençlerbirliği’nin gardını düşürdüler. Ve gol pozisyonları peş peşe gelmeye başladı. Umut boş kaleye atamadı. Sonra Sneijder, tekrar Umut... En az takımları adına çok net 6 gol pozisyonu vardı. Ankara ekibi iyice sahasına kapandı. 67. dakikada Burak’ın asisti, Sneijder’in muhteşem vuruşu TT Arena Stadı’nda deprem etkisi yaptı. Son saniyede ise Stancu’nun Sinan Bolat’la karşı karşıya kaldığı pozisyonda topa iyi vuramayışı Cim Bom’un
Çok değil, 3 hafta önce kıyamet kopuyordu. Galatasaray ve Beşiktaş’ın şampiyonluğu kaybettiği söyleniyordu. Bugün geldiğimiz duruma bakın. Ligin bitmesine 3 hafta var. Galatasaray, avantajlı gibi görünse de şampiyon daha belli değil. Kalan 3 haftada her şey olabilir.
Evet, Fenerbahçe’nin Erciyes karşısında kaybettiği 2 puan Galatasaray’a avantaj sağladı. Sarı-kırmızılı takıma şampiyonluk için 9 puan gerekirken bugün 7 puan yetiyor. 2 galibiyet, 1 beraberlik; Galatasaray’ı şampiyon yapar. Ama unutmamak lazım! Beşiktaş derbisi ligin bütün dengelerini allak bullak edebilir.
Fenerbahçe şanssızlık yaşıyor, doğru. Sahaya gerçek gücünü koyamıyor. Fakat unutulmaması gereken bir şey var; bu ligi, bu sezon 2. bitirmek de şampiyonluk kadar önemli.
Bakın, yıllardır lig 2.’si Şampiyonlar Ligi elemelerini geçemiyordu. Bunun da tek sebebi, yabancı kuralıydı. TFF, büyük bir devrim yaparak kulüplerin önünü açtı. 11 yabancıyla maçlara çıkabileceksin. Bu ne demek biliyor musunuz? İyi transferler yaparsan, ligi 2. bitiren takımımız da Şampiyonlar Ligi gruplarına kalabilir. Bunun için kıyamet koparmaya gerek yok. Bu ligin şampiyonluğu ne kadar önemliyse, 2.’lik de o kadar değerli.
Özbek’e
Galatasaray, Mersin İdmanyurdu’nu yenerek ligin bitmesine 3 hafta kala liderliğini devam ettirdi. Tamam, artık bütün maçlar böyle zor geçecek.
Geçen hafta Torku Konyaspor karşısında da 85 dakika herkes öldü öldü dirildi. Dün gece maçın başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar hangi skorla biteceği belli değildi. Bilhassa ilk yarı Mersin İdmanyurdu, Galatasaray’dan daha çok ve net gol pozisyonuna girdi. Golü atan sarı-kırmızılılar olmasına rağmen Muslera kalesinde devleşmese maçın ilk bölümü Mersin İdmanyurdu’nun lehine 3-1 biterdi. Burada önce Galatasaray’ın iki bekini sorgulamak lazım. Sağda Sabri, solda Telles, şampiyonluk yarışında son haftaya girilirken bir futbolcunun bu kadar kötü oynama hakkı yok.
Nakoulma, Sabri’yi, Pedriel de Telles’i resmen dümdüz etti, oyundan düşürdü. Önde oynayan Emre Çolak ve Yasin’den de yardım gelmeyince Galatasaray’ın iki kenarı çöktü.
İnanın Muslera öyle toplar çıkardı ki dünyada bu topları kurtaracak kaleci yok. Bu çocukla bir yere kadar, bir teklerse, bunu samimi söylüyorum; Galatasaray maç kazanamaz. O da bu kadar stresi bir yere kadar kaldırabilir. Melo kendini öldürüyor. Her tarafta Melo. Muslera’dan sonra 2. kahraman da Melo...