Ligin bitmesine dört hafta kaldı. Şampiyonluk yarışı her geçen hafta daha da zorlaşıp heyecan veriyor. Dün gece Konyaspor ile Galatasaray öyle bir maç oynadı ki taraftar, futbolcular herhalde şampiyon olsalar ancak bu galibiyet kadar sevinebilirdi. Önce şunu söyleyeyim... Şampiyonluğa oynayan takımların stresten coşkulu futbol oynaması mümkün değil. Sarı-kırmızılılar da bilhassa ilk 45 dakika öyle bir gergindi ki sanki 4. yıldızı takmak isteyen takım Konyaspor’du.
Hasan Kabze ve Kenan Özer iki defa Muslera ile karşı karşıya kaldı. Uruguaylı kalesinde yine devleşmese ilk yarı konuk ekibin lehine biterdi. Aykut Kocaman’ın takımı kesinlikle rakibini yenmek için İstanbul’a gelmiş. Hasan Kabze, Mahlangu ve Kenan... Üç forvet, arkalarında Djalma, Mehmet Güven ve Ali Çamdalı... Cim Bom’u bayağı hırpaladılar.
İlk yarı berabere bittiyse bu ev sahibi ekibin şansıydı. Devre arasında Hamza Hamzaoğlu soyunma odasında mutlaka futbolcularla bir şeyler konuştu. İkinci yarı sahada temposunu artırmış, daha çok gol pozisyonuna giren, kazanmak isteyen takım hüviyetindeydi.
Sneijder ile 2, Melo’yla 2, Burak’ın boş kaleye kafa ile atamadığı yine bir pozisyon harcandıktan sonra herkes maçın
Bizim çocukluğumuz, delikanlılığımız sevgiyle, saygıyla geçti. Can Bartu, Turgay Şeren, Lefter ve Metin Oktay’a hayranlık duyarak futbolu sevdik. Bugün geldiğimiz noktaya bakın. İnsanlar sadece birbirine çamur atıyor. Harika bir şampiyonluk yarışı var. Bu yarışı kirletmek için kelli-felli adamlar elinden geleni yapıyor.
Galatasaray, Kasımpaşa’yla oynuyor Veysel maçı satıyor! Gaziantep’le oynuyor, bu sefer Okan satıyor! Son olarak da Roberto Carlos’un Akhisar’ı, Hamza Hamzaoğlu’na maçı vermiş... Bu hafta oynanacak Sivasspor-Fenerbahçe maçında Mecnun Otyakmaz, sarı-lacivertlilere kıyak yapacakmış. Salı oynanacak Mersin-Galatasaray maçında Rıza Çalımbay, Beşiktaş için oynayıp maçı kazanacakmış.
Düşünebiliyor musunuz bu insanlar bu kadar ahlaksız, şerefsiz mi? İnanın çok yazık. Biz böyle değildik. Ne oldu bize? TFF kaybolan futbolumuzu geri getirmek için epey savaş veriyor. Hakemler iyi ya da kötü ama art niyet olmadan maç yönetiyorlar. Bu şartlarda fazlasını da yapamazlar. Neyi konuşup neyi tartışacağız!
Emeğe saygımız yok, insanlara yok, hiçbir şeye saygımız yok, yazık. Bu gidişat iyi değil, Allah sonumuzu hayır etsin.
Yarsuvat sözünü tutamadı
Galatasaray’ın saygı
Bu sezon şampiyonluk yarışı nefesleri kesmenin ötesinde bir şey... Üç adayın da bu yarışın içinde olması ister istemez futbolcular üzerindeki baskıyı artırmış... Galatasaray, Gaziantepspor maçındaki çıkışını Sivasspor’la kupa maçında devam ettirdi, dün gece de Akhisar gibi çok istekli, çok gayretli, iyi mücadele eden bir takım karşısında sürdürdü.
Her şeyden önce Galatasaray takımı sahaya çıkarken futbolculara bir dikkat etmek lazım... Sneijder başta olmak üzere hepsinin yumrukları sıkılı... İnançlarını, hırslarını daha maça başlamadan gösteriyorlar... Bu görüntü Galatasaray’da son senelerde alışık olmadığımız bir tarz... Ama Hamza hocayla bunu başardılar... Takımdaşlık, yardımlaşma, birbirinin kademesine geçme... Bunlar Galatasaray’ın sahaya yansıttığı görüntüler...
Akhisar’ı Roberto Carlos çalıştırıyor... Çok iyi bir çalıştırıcı ve elindeki kadroya bir teknik direktör olarak ancak bu kadar futbol oynatabilir... Defansı, orta sahası iyi mücadele ediyor... Bilal, Güray gibi de iki çok özel futbolcusu var... Şayet Carlos’un elinde Umut, Burak tarzında iki de golcüsü olsaydı bugün Akhisar farklı yerlerde olurdu... Galatasaray karşısında da çok şut çektiler ama
Mustafa Denizli, Şansal Büyüka, Melih Şendil ve Tümer Metin’in benim hayatımdaki yerleri çok farklıdır. Yaptıkları iş hakikaten çok zor.
Türkiye’de hiç kimse eleştiriyi kabul etmez. İnsanlar, “Oturdukları yerden yorum yapıyorlar” diyebilirler ama öyle değil. Maraton programı, futbol taraftarları ve kulüplerin memnun olması için yapılan bir program da değil. Orada futbolun doğrusu konuşuluyor. Ondan sonrası da malum...
Üç hafta önce Fenerbahçe yöneticileri veryansın ediyor, pazar akşamı da Galatasaray maçında pankart açılıyor. Şansal Büyüka’nın yaptığı program kolay mı? Fenerbahçe maçı mı var, 3 tane yalaka alırsın, kötü de oynasa, yenilse de onlar pof poflar. Aynı sözüm Galatasaray için de geçerli. Takımlar kötü futbol oynayıp, şampiyonluk yarışında her hafta puan kaybediyorsa oradaki 3’lü de görevini yapacak, eleştirecek. Bundan da hiç kimsenin gocunmaması lazım.
Melih Şendil ayrı bir olay. Anlatımıyla rezalet maçları bile parlatmaya çalışıyor. Tepkinin sebebini bilmiyorum. Pazar akşamı maçtan sonra beraber yolculuk yaptık. İnanın canından bıkmış durumdaydı. Çok üzüldüm.
Mustafa Denizli’ye ayrı bir sayfa açmak lazım. Denizli o pankarta girecek ne suç işledi? Son 20
Galatasaray, Gaziantepspor maçındaki tempolu, hızlı, mücadeleci, bol gol pozisyonlu futbolunu Sivasspor karşısında da devam ettirdi. Önce Sergen Yalçın’ı kutlamak lazım. Yeni neslin iyi bir teknik direktör adayı. Sivasspor’u derlemiş, toplamış, Galatasaray gibi bir takımla başa baş futbol oynatıyor. Kesinlikle rakipten korkmuyor, kocaman bir yüreği var.
Dün gece ilk golü buldular, Muslera’yı geçen top direkten döndü. Skor sizi aldatmasın. Sahada gücünün yettiği kadar mücadele eden iyi bir Sivasspor vardı. Galatasaray ise ligin sonu geldikçe tempo artırmaya başlamış. Sivasspor karşısında ilk 20 dakika hariç topu iyi kullanan, rakibiyle kıran kırana mücadele eden, bol gol pozisyonuna giren bir Galatasaray vardı. Takımda; koşmayan, yardımlaşmayan, futbolcu yoktu. Bir bütün olmuşlar.
Biraz Umut temposunu artırsa, son vuruşlarda başarılı olsa, Galatasaray daha iyi olacak. Defansta Chedjou-Semih ikilisi çok başarılıydı. Semih maç eksiği olmasına rağmen sahanın en iyilerinden bir tanesiydi. Hamleleri, deparları, zamanlaması, her şeyiyle iyiydi. Ligin kalan haftalarında, stoper mevkiinde Hamza Hoca sıkıntı çekmeyecek. Sabri, gücü yettiği kadar mücadele eden bir futbolcu.
Kalbi olan maça gelmesin... Hayatım boyunca böyle bir şampiyonluk yarışı görmedim. Nefesleri kesmenin ötesinde bir şey. Geçen hafta Trabzonspor karşısında kaybedilen 3 puan, moralleri bozmuş. Fenerbahçe’nin Eskişehirspor karşısında kaybettiği 2 puan Galatasaray’ı şampiyonluğun yine en büyük adayı konumuna getirdi.
35 bin taraftar takımına destek vermek için Arena’ya gelmiş. Böyle bir ortamda Galatasaray, maçı kazanmak için kendini sıktıkça zorlandı. Gaziantepspor’un gol pozisyonu bile yok diyebiliriz. Burak’ın yüzde yüz 7 gol pozisyonu var. Kendini öyle bir kasmış ki normal zamanda olsa bunların en az 5’ini gole çevirir.
Emre’nin 3 tane, Selçuk’un 2 tane ve 1 tane de Chedjou’nun atamadıkları gol pozisyonları var. Bu maç berabere bitseydi, inanın başlığıma ‘Futbolun adaleti yok’ derdim. Gaziantepspor, gol yememek için Arena’nın çimlerine çıkmış. Kalesinde Eray devleşirken defansı-orta sahası gol yememek için olağanüstü mücadele etti. Bunda da az kaldı başarılı oluyorlardı. Galatasaray’ın bundan sonra oynayacağı bütün maçlar böyle olacak.
Takım olarak daha etkili futbol oynamaları gerekir. Melo’nun sakatlığı tam olarak geçmemiş, buna rağmen iyi mücadele etti. Selçuk, Emre
Dursun Özbek kongrede Galatasaray’ın en ciddi başkan adayı. Peki Özbek kazansa her şey düzlüğe mi çıkacak? Kesinlikle hayır...
Kulübü 15 senedir iflas noktasına getirenler yine başrolde cirit atıyorlar. Ünal Aysal, Özbek’i destekleyecekmiş. Adnan Polat başkasını destekleyecekmiş, Faruk Süren de başka bir adayı. Önce şunu söyleyelim... Bu desteklemek nedir? Bunun manasını anlayamıyorum. Benim bildiğim destek parayla olur. Aysal, Duygun Yarsuvat’a 20 milyon lira vereceğini söyledi. Bir kuruş vermedi. Polat, Süren onların da derdinin para desteği olacağını sanmıyorum. Başka nasıl destek olacaklar peki?
Çok büyük oy potansiyelleri mi var? Kesinlikle o da yok. Özbek yönetim kurulunu kurarken dikkatli olmalı. Kimin adamı olursa olsun daha önce yöneticilik yapmış, sarı-kırmızılıları bu kadar borç batağına sokan eski müdürlerden, yöneticilerden, danışmanlardan, CEO’lardan hiçbirini yönetime veya yanına almaması gerek. Milliyet’te okudum, Cüneyt Tanman futbol şubesinin başına geliyormuş. Evet Tanman herkes tarafından sevilen, saygı duyulan, başta federasyonla diğer kulüplerle ilişkisini çok iyi düzeyde götürebilecek pırıl pırıl bir insan. Özbek’in 15 tane Tanman bulması lazım,
Galatasaray, ligin bitmesine 8 hafta kala en zor maçını oynadı. Kazanmaya mecburdu. Beraberliğin bile rakiplerine yarayacağı enteresan bir maçtı.
Peki Galatasaray çok mu iyi hazırlanmış? Ya da ‘Ben bu maça iyi başlayayım, ilk yarıda golleri bulayım, Trabzonspor’u demoralize edeyim’ gibi bir düşüncesi var mıydı? Kesinlikle yok. Böyle bir gücü de yok. İlk yarı 40 dakika oyuna hakim, istediği gibi yönlendiren hep Trabzonspor idi.
Hamit sakatlanıp yerine Emre Çolak’ın girmesiyle kaleye bir şut atılabildi. O da direkten döndü. Sahanın en kötüsü Burak Yılmaz, dönen topu boş kaleye gönderemedi. Özer’in attığı golde ise Telles resmen seyretti.
Böyle bir ilk yarı yaşadı Galatasaray. İkinci yarı galip gelmek isteyen en azından mağlubiyetten kurtulmak isteyen taraf, Galatasaray oldu. Trabzonspor’la rolleri değişmişti. Selçuk vurdu, Emre vurdu, iyi gününde olan kaleci Hakan, gole müsaade etmedi. Taa ki Emre Çolak’ın müthiş şutu gol olana kadar daha istekli olan takım hep Galatasaray’dı.
Galibiyet golünü ararken yine Medjani, Alex Telles’in bakışları arasında Trabzonspor’un galibiyet golünü attı. Galatasaray’da futbolcular hiçbir şeye kızmasınlar. Sormak lazım. Bu kadar önemli bir