ABD Teknik Direktörü Klinsmann, Löw’ün ustası... Löw uzun seneler Klinsmann’ın yanında yardımcı hoca olarak çalıştı. Sonunda çırak Almanya Milli Takımı Teknik Direktörü, usta ise ABD’nin çalıştırıcısı oldu. Klinsmann, Almanya’nın ekolünü futbolu yeni yeni tanıyıp sevmeye çalışan ABD’ye oynatmak istiyor...
Böyle bir maçın favorisi kesinlikle Almanya... Hatta biraz daha ileriye gideyim... Dünya Kupası’nı müzesine götürmeye en yakın takımlardan bir tanesi kesinlikle Almanya diyebilirim... Amerika böyle bir rakip karşısında gruptan ikinci olarak çıkıyorsa büyük bir başarı... Hocalarının da çok büyük bir katkısı var diyebiliriz... Portekiz’in, Gana’nın olduğu bir grupta ABD ikinci olarak turu yakaladıysa tabii bunda Almanya’nın da çok büyük payı var.
Bu pay nedir?
Portekiz’i 4-0 yenmeleri Amerika için büyük ikramiye oldu. Dün Almanya temposunu artırmadan, Amerika karşısında zorlanmadan rahat bir galibiyet aldı. Portekiz, Almanya karşısında farklı yenilmemiş olsaydı belki de grup ikincisi olacaktı.
Her neyse önemli değil...
Neticede iki Alman teknik direktörün istediği oldu. Almanya birinci, Amerika ikinci olarak gruptan çıktılar.
Almanya’nın müthiş bir kadrosu var...
B u Dünya Kupası, Güney Amerika takımlarının müthiş mücadelesi ile başladı. Önce İspanya, sonra İngiltere şampiyonaya veda ettiler. İtalya ise Uruguay’a yenilirse, onlar da elenecek...
Dün Kosta Rika karşısında maçın kesin favorisi İtalya’ydı. Bakıyorsunuz kadrosunda Juventuslu Buffon, defansta bir başka Juventuslu Barzagli, Romalı De Rossi, bir diğer Juventuslu Chiellini... Orta sahada Pirlo, Darmian, Candreva, Marchisio ve Motta... Santrforları ise Milanlı 28 milyon euro değeri olan Balotelli... İtalyan Milli Takımı’nın toplam değeri 312 milyon euro...
Kosta Rika’nın ise 2002’de Dünya Kupası’nda bizimle karşılaştıkları zamanki futbollarına bakıyorum, aradan 12 sene geçmiş... Bir de şimdiki futbollarına bakıyorum... Saygı duymamak mümkün değil... Bu takımın toplam değeri 27.5 euro... Ve futbolları nerelere gelmiş... Önce Uruguay’ı yeniyorlar, daha sonra da İtalya’yı... Ve gruptan çıkmayı garantilediler... Demek ki artık futbolculara çok büyük paralar vererek başarıyı yakalamak kolay bir iş değil... Kosta Rika Takımı’nın en pahalı futbolcusu golü atan PSV Eindhovenli Ruiz 7.5 milyon euro... Daha sonra 42. dakikada Juventuslu Chiellini’nin belini kırarak penaltı yaptırtan
E Grubu’nun tartışmasız favorisi Fransa dün gece de grubun en en zayıf takımı Honduras karşısında hiç zorlanmadan çok rahat bir galibiyet aldı. Fransa Teknik Direktörü Didier Deschamps neredeyse bütün takımı değiştirmiş. Genç bir milli takım yaratmış. Rakip Honduras... Güçsüz de olsa sahadaki Fransız futbolculara bakıyorsunuz hepsi istekli ve gayretli. Stoperlerden Varane Real Madrid’de oynuyor, çok genç bir oyuncu. Sakho Liverpool’da... Sağ çizgide Debuchy, sol çizgide Evra... Bu dörtlü o kadar mükemmel uyum içinde ki rakibin 90 dakika ya bir atağı var ya da iki. Gol pozisyonu ise hiç yok.
Orta sahada Pogba Juventus’ta oynuyor, Griezmann ise Real Sociedad’da. Üstelik bu futbolcular topa istedikleri gibi hükmediyorlar. Müthiş golcü Benzema’yı da çok rahat gol pozisyonuna sokabiliyorlar. Benzema şu an için Avrupa’nın en iyi santrforlarından biri. Honduras’a iki gol attı, üçüncü golde de kaleci onun şutunu tutamadı, ellerinden top içeri girdi. Esasında bu golün de yıldız forvete yazılması gerekirdi. O sert şutu çeken, gol pozisyonuna giren Benzema olduğuna göre, golü kaleciye yazmaları anlamsız.
Sonuçta uzun senelerdir Dünya ve Avrupa şampiyonalarında başarılı olamayan bir
2010 yılında İspanyollar, Hollanda’yı final maçında İniesta’nın golüyle yenip kupayı aldıkları gece Portakallar yas ilan etmişti. Dün gece herhalde bu maçın intikamını aldılar. Van Gaal ne kadar “ben intikam bilmem” dese de sahadaki futbolcular hocalarının tam tersini düşünerek bilhassa maçın ikinci yarısında İspanya’yı darmadağın ederek yendiler... Dünyanın en iyi kalecisi ve defansı İspanya’da... Casillas, Pique ve Ramos... Dün gece bu üçlü Roben ve Van Persie karşısında çok büyük hatalar yaptılar... Ve iki usta oyuncu affetmedi. İki gol Robben’den, iki gol Van Persie’den geldi... Casillas, kötü gününde olmasına rağmen, kurtardığı toplarda da farkın daha da artmasını önledi.
İspanya’nın tarihinde böyle büyük turnuvalarda 5 yemesi herhalde alışık olmadıkları bir durumdu... Demek ki, yeteri kadar koşmazsan, mücadele etmezsen, rakibini ciddiye almazsan bu tür skorları yaşarsın...
Hollanda Teknik Direktörü Van Gaal takımı değişik bir dizilişle ve futbolcularla sahaya çıkarmış... Blind resmen devleşti... de Jong, Janmaat ve Sneijder ikinci 45 dakika İspanya’nın İniestalı, Busquetsli, Alonsolu orta sahasını resmen sahadan sildiler... Van Gaal, koşan, sahanın her yerinde pres
Galatasaray Soma’da kaybettiğimiz 301 şehidimiz için öyle bir anma töreni yapmış ki hepimiz duygulandık, gözlerimiz doldu. Pankartlar, tribünün yarısını kaplayan siyah bayrak, futbolcuların sahaya çıkarken kafalarındaki madenci kaskları, maden girişini andıran tünel bizi ayrı bir dünyaya götürdü. Bu yaşadığımız faciaya spor camiasının elinden geldiği kadar sahip çıkması, başta Futbol Federasyonu olmak üzere Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’ın duyarlı davranmaları bizi özümüze döndürdü. Aslında son senelerde çok şeyler kaybetmemize rağmen bizim özümüz bu: Vicdanlı bir milletiz! Belki bu yapılanlar o 301 şehidi geri getirmeyecek; ama ailelerine çok büyük moral olacak.
Gelelim maça... Erciyesspor’un ligde kalacağı geçen hafta belli oldu. Galip gelmek veya skoru lehine çevirmek için risk alma niyetleri yoktu. Galatasaray ise tam tersi. Sezonu yeni açıyorlarmış gibi üst seviyede mücadele ettiler. İlk yarı Sneijder ve Burak son vuruşlarda biraz daha dikkatli olsalardı maç ilk 45 dakikada biterdi. Burada bir parantez açmak istiyorum. Sneijder, Melo, Muslera ve Chedjou Galatasaray’ın her şeyi. Bu dört yabancıdan biri takımdan ayrılırsa bunların yerini doldurmak mümkün değil. Dün
Galatasaray, dün gece Trabzon karşısında sezonun en önemli galibiyetini aldı. Bu galibiyete maddi-manevi değer biçmek, mümkün değil. Futbolcular da bunun bilincindeydi. İlk yarı her iki takım da kötü futbol oynadı. Kendilerini zorlamadılar, gol pozisyonu yok denecek kadar azdı, güreşçiler gibi 45 dakika birbirlerine el ense çektiler.
İkinci yarı ise sahada farklı bir Galatasaray vardı. Önce Selçuk’tan başlayalım; isteği, gayreti, tekniği, bu sezonun en iyi maçını oynadı. Galatasaraylı taraftarlar bugüne kadar neden Selçuk’a isyan ediyorlardı, herhalde o da anlamıştır. Selçuk kalitesiyle her zaman bu futbolu oynamalı. O ölü toptan attığı gol... Onur’un koruduğu kaleye 3 muhteşem şut attı, üçünü de Onur kornere atarken, çok zorlandı. Gecenin ikinci parlayan ismi Sneijder’di. İyi futbolcuların gününde olması, insanları heyecanlandırıyor. Sneijder’in attığı birinci golde takipciliği, topa vuruşu harika. Ya ikinci gol; sahalarımızda böylesini uzun zamandır görmedik. Top 20 metre gitti, Onur’un sağına bir metre kavis yaptı ve gol oldu. Trabzon ile Galatasaray arasındaki fark, zaten bu klas futbolculardan kaynaklanıyor. Trabzon’da bir Selçuk, bir Sneijder olsa, onlar da sezonu daha
Galatasaray dün gece Ziraat Türkiye Kupası’nı kazanarak moral buldu. Futbol kalitesi olarak her iki takım da ortaya iyi oyun koyamadılar. Temkinliydiler, fazla gol pozisyonu olmadı ama tecrübeyle İstanbul ekibi tek golle de olsa kupayı almasını bildi. Maçın ilk 25 dakikası sahada iyi bir Galatasaray vardı. Burak’ın müthiş şutunu Boffin 90’dan çıkardı. Lawal’ın Melo’ya, Kamil’in Sabri’nin ortasına elle müdahalesi penaltıydı. Hüseyin Göçek bu pozisyonları es geçti. Maçın genelinde de başarısız bir yönetim gösterdi.
Eskişehirspor aslında maçı kazanmak için rakibi kadar ortaya gayret koydu. Az da olsa gol pozisyonuna da girdiler. İyi futbolcu olmasına rağmen Erkan’ın bencil futbol oynaması, Kamara’nın son vuruşlardaki başarısızlığı, kırmızı-siyahlılar adına kayıptı. Orta sahada Jorquera, Hürriyet ve Lawal ortaya koydukları mücadeleyle alkışı hak ettiler.
Yekta, Selçuk ve Sneijder’in gol vuruşundaki kalite ise Galatasaray’a kupa kazandırdı. Dün gecenin en güzel tarafı, son senelerde futboldaki gerilim yoktu. Futbol Federasyonu Başkanı Konya’ya geldi, kupayı verdi. Kötü görüntülerse Eskişehir ve Galatasaraylı taraftarların sahaya meşale atıp maçı durdurmalarıydı. Sonuçta
Galatasaray nasıl bir takım bunu tanımlamak mümkün değil... Dün gece öyle bir ilk yarı seyrettik ki, sahanın her yerinde basan, koşan ve maçın başında iki gol bulan bir Gençlerbirliği vardı. Şifo Mehmet ve talebeleri gol adedini artırmak isteselerdi sahada yürüyen, adeta halı saha futbolu oynayan Galatasaray karşısında bunu rahatlıkla başarabilirlerdi. İkinci yarı soyunma odasında Mancini ve talebeleri neler konuştuysa o yürüyen, adeta ruhunu kaybetmiş Galatasaray yerine koşan, mücadele eden, kazanma hırsı üst seviyeye çıkmış bir takım seyrettik...
Gençlerbirliği teknik direktörü çok büyük bir hata yaptı. 2-0’lık skoru galibiyet için yeterli bulmuş olacak ki, Galatasaray’ın üzerine gitmedi. Sadece gol yememek için kalecinin önünde çoğalan Gençlerbirliği karşısında da peş peşe atılan goller ve uzatmalarda gelen Umut’un golü Galatasaray’ı Süper Lig ikinciliği için yine avantajlı duruma getirdi.
Şimdi burada Galatasaraylı futbolculara ve Mancini’ye sormak lazım; “Siz madem ikinci yarıdaki o mükemmel futbolu oynuyorsunuz, maçın başında nerdeydiniz?”... Dünyanın her tarafında büyük takımlar ilk yarı skoru garanti ederler, ikinci yarı kendilerini yormadan topu gezdirirler.