Galatasaray’da neler oluyor bilemiyorum! Dikkatimi çeken şey futbol takımı uçurumdan düşer gibi yuvarlanıyor... Görüntü kötü...
Chelsea iyi bir takım... Bunu kabul ediyorum... Ama kesinlikle yenilmeyecek bir takım da değil... Galatasaray’ın 90 dakika boyunca Chelsea kalesine ne bir şutu, ne bir doğru dürüst gol girişimi yok... Bu takım Şampiyonlar Ligi maçına çıkıyor... Futbolcularda ne hırs, ne bütünlük, ne motivasyon, hiç bir şey kalmamış... Sanki toplama takım gibi...
Süper Lig’de Fenerbahçe’nin sekiz puan gerisinde.... Bu futbolla 8 puan kapanır mı, mümkün değil! Batı cephesinde Şampiyonlar Ligi de bitti... Lig ikinciliği de önemli, kabul ediyorum... Bu futbolla o da zor... Kala kala Drogbalı, Sneijderli, Melolu, Musleralı, Selçuklu, Buraklı Galatasaray’ın eline Türkiye Kupası kalıyor...
Hiç hoş değil... Drogba’ya saygımız büyük... Ama adam gelmiş 36 yaşına... Zaten Türkiye’de sadece Arena’da canı istediği maçlarda oynuyor... Chelsea karşısında da işi duygusallığa bağlamış... Mancini böyle Drogba’yı, bırakın koşmayı, doğru dürüst yürüyemeyen Sneijder’ı 90 dakika sahada tutuyor... Ben böyle hataları kabul etmiyorum... Galatasaray forması o kadar ucuz olmamalı...
Herhalde dünyada şampiyonluğa oynayıp da standardı tutturamayan tek takım Galatasaray. Bakıyorsun İstanbul’da taraftarın desteğiyle futbol ötesi resital yapan bir takım seyrediyoruz. Deplasmanlarda ise tanınmayacak kadar kötü, beraberliği bile hak etmeyen değişik bir takım görüyoruz. Önce şunu söyleyelim: Sarı-kırmızılıların deplasmanlardaki bu sıkıntısı devam ettiği müddetçe şampiyonluktan hiç kimse bahsetmesin. Hele yıldız futbolcu kavramı var ya. Bu Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Kendi sahanda iyi futbol oynuyorsun, yıldız oluyorsun. Ya deplasmanlara ne demeli!
Dün gece Karabükspor’un girdiği net gol pozisyonu Galatasaray’dan daha fazla. Sakın yanlış anlamayın Karabük’te Drogba, Sneijder, Selçuk, Burak gibi yüksek ücret alan futbolcu da yok. Hepsi mütevazı isimler. Sadece koca yürekleri ile Galatasaray’a karşı mücadele vermek için uğraşıyorlar.
Sarı-kırmızılılarda dün gece beni en çok hayal kırıklığına uğratan oyuncu Selçuk’tu. Geçen hafta arkadaşları Akhisar karşısında o müthiş futbolu oynarken Selçuk sahada yoktu. Dün gece ondan çok şey bekledim. En azından müthiş yeteneklerini sahaya koyar, takımı derler toparlar diye 90 dakika umut ettim. Maalesef dükkanı kapamış.
Hamza Hamzaoğlu’nun Akhisarspor’u taş gibi takım... Her şeyden önce Türkiye’nin en iyi mücadele eden takımları sıralamasında ilk üçe girer... Galatasaray karşısında maça da iyi başladılar, ilk 10 dakika Mehmet Akyüz’le gol pozisyonuna da girdiler... Tek eksikleri Galatasaray takımındaki yıldızların kendilerinde olmayışıydı. Akhisar ağırlıklı maç devam ederken Sneijder’in köşe vuruşu, Drogba’nın kafa golüyle maçın bir anda dengeleri değişti. Arkasından Hakan Balta’nın 40 metre ilerdeki Sneijder’e topu atışı... Sneijder’in Sonko’nun bacakları arasından o topu geçirerek Telles’e pas vermesi... Telles’in o muhteşem gol vuruşuyla Galatasaray adeta şahlanırken Akhisar ise resmen sallandı. Ancak hatalar yapsalar da yine de mücadelelerini maçın sonuna kadar bırakmadılar.
Maçın ikinci bölümünde sahada çok farklı bir Galatasaray vardı. Melo, Yekta ve Ceyhun orta sahada resmen devleştiler... Belki de bu sezon ilk defa orta sahada bu kadar pres yapıp, çabuk oynadılar... Sneijder da gününde olunca Emrah karşısında çok etkili oldu. Akhisar’ın sağ tarafını dağıttı. Drogba’yla Burak çakılı santrfor oynamadılar. İkisi de orta sahaya gelip top kazanmak için mücadele ettiler ve başarılı da
F atih Terim, hangi takımı çalıştırırsa çalıştırsın beni hep heyecanlandırır. Hele bu Milli Takım olunca, benim gibi Türk halkının da duyguları en üst seviyeye çıkıyor. Biz millet olarak hazırlık maçlarını pek önemsemeyiz. Ama bakıyorum Ankaralı taraftar stadı doldurmuş, resmi maç oynuyormuşuz gibi hepsi coşkulu...
Bu 2016 Avrupa Şampiyonası için başlangıç maçıydı. Futbolcuların ciddiyeti, hırsları, kenetlenmeleri mükemmeldi. Bu iyi bir işaret. Üç turnuvaya gidemeyen bir Milli Takımımız var. Dün geceki kadronun içinde elemelerde başarısız olan isimler de var. Belli ki Fatih Terim bütün futbolcuların beyinlerini yıkamış, işin ciddiyetini, Türk milletine borçlu olduklarını çok iyi anlatmış. Her şeyden önemlisi de, milli formayı rekabete açmış. Kaleci Onur ile başlaması benim için büyük bir şey. Bu çocuk milli formayı hep hak etti ama bir türlü bu fırsatı bulamadı.
Fatih Terim’in elinde Canerler, Ardalar, Gökhan Gönüller kalitesinde fazla futbolcu yok. Ama ne yapacak? Murat Duruer’e, Olcan’a, Tarık’a şans verecek. Buradaki rekabet, Milli Takım’ın futbol çıtasını mutlaka yükseltecek. Hocanın başka yapacağı bir şey yok.
İsveç sıkı bir rakip. Çok da kaliteli futbolcuları var.
Maçı izlerken kadro zenginliğinin, kaliteli futbolculara sahip oluşun hiçbir önemi olmadığını anladım. Chelsea gibi bir dev karşısında berabere kalıyorsun ve üzülüyorsun, “Ben bu Chelsea’yi nasıl elimden kaçırdım?” diye. Ortaya koyduğun futbol mükemmel. 4 gün sonra Rize’ye gidiyorsun Drogba hariç sahada aynı Galatasaray var ama oyun kalitesi sıfır.
Maçı galip götürüyorsun. Çok net 4 gol pozisyonuna giriyorsun. İki Umut, bir Sneijder, bir Burak... Ve bunları saç-baş yoldurarak gol yapamıyorsun. Sonunda bir penaltı, maç berabere bitiyor. Liderle puan farkı 6 oluyor. Deplasmanda yine galip gelemiyorsun. Bu oyunun bir yüzü.
İkinci yüzü ise Mancini ve yanındaki Tugay Kerimoğlu oyuncu değiştirmek için 90. dakikayı bekliyorlar. Bu kalitedeki bir teknik direktör böyle bir hata yapıyorsa kesinlikle eleştirilerin en büyüğünü almalı. Selçuk 90 dakika ayakta duramıyor. Sağlıklı yaşam futbolu oynuyor. Umut desen öyle. Mancini ve Tugay bunu seyrediyor. İnsaf yani.
Burak geçen sene gol kralı olmasına rağmen dünyanın en savruk forveti. Gol mü atar, yoksa golü kaçırır mı onu hesaplamak mümkün değil. Semih, hepimizin sevdiği bir futbolcu. O da hatalar yapıyor.
Hakem Abitoğlu 40. dakikada
Dün gece maçın skoru Mourinho’yu mutlu ederken, Mancini’yi mutlaka çok üzmüştür. Chelsea’yi gözümüzde biraz fazla büyütmüşüz. Maç 1-1 berabere bittiyse bunun tek suçlusu ilk 30 dakika takımı değişik futbolcularla ve değişik sistemle oynatan Mancini’dir. Kendisine sormak lazım. Chelsea gibi orta sahası güçlü bir takıma karşı Melo defansın önünde oynuyor, Sneijder koşmuyor, bir tek Selçuk’la etkili olabilir misin? İlk 30 dakika görüntü buydu. Buna ilaveten Hajrovic ve Eboue ikisi de hücumu düşünen futbolcular. Halbuki orda Hajrovic’in orta sahaya yardım etmesi, yani sonradan oyuna giren Yekta’nın görevini yapması gerekirdi. Yekta oyuna girinceye kadar oyunun hakimiyeti Chelsea’deydi. Zaten Torres ile bir gol buldular, ikinciyi ve üçüncüyü de bulabilirlerdi.
Hakan Balta’nın yerine ikinci yarıda Semih oyuna girince Yekta, Melo’nun görevini üstlenip Melo hücuma çıkınca sahada gerçek bir Galatasaray vardı. Takım bütünleşti, beraber hareket ettiler ve galibiyeti kaçırdılar. Herşeyden önemlisi Kasımpaşa-Beşiktaş maçında Donk’un yaptığını bu sefer John Terry yaptı. Galatasaray’ın Burak ile attığı harika golü futbol ahlakının dışına çıkarak, gol olduktan sonra kucağındaki o topu
Geçen hafta Galatasaray’ın Antalya karşısında kaybettiği 2 puan, bütün düzenini bozmuş. Futbolcular, Beşiktaş maçında da kaybedilecek puanların telafisinin çok zor olacağını düşünmüşler.
İlk defa rakibinden bu kadar çekinen, yanlış yapmayayım derken çok büyük pas hataları yapan bir Galatasaray vardı sahada. Önce Beşiktaş’ı kutlamak lazım. 50 bin Galatasaray taraftarı önünde takır takır top oynadılar. Galatasaray penaltıdan gol bulmasaydı, bu maçı da kaybetmezlerdi. Orta sahada oynayan Veli ve Atiba, bu ikiliye yardım eden Gökhan Töre, Oğuzhan, Olcay Galatasaray’ın düzenini bozan futbolculardı.
Galatasaray’a gelince; alınan 3 puan çok önemli. Her şeyden önce Beşiktaş’ın iki puan üstüne çıktılar. Chelsea maçı öncesinde moral buldular, muhteşem taraftarları önünde de staddan galibiyetle ayrıldılar. Bu çok önemli. Peki oynanan futbol tatmin edici mi? Kesinlikle hayır.
Yeni transferler Alex ve Veysel. Galatasaray için çok büyük kazanç. Bu futbolcuların eksikleri var ama Galatasaray’ın yıllardır sıkıntı çektiği sağ ve sol bek sorununu bitirmişler. Bilhassa Veysel, Galatasaray’a çok büyük katkı sağlıyor. Olcay ve Almeida’yla iyi boğuştu, arkasına adam kaçırmıyor. Ofansif olarak
Bursa ve Eskişehir karşısındaki o muhteşem Galatasaray, dün gece yoktu. Sarı-kırmızılı futbolcular rakibi mi küçümsemişler, yoksa takımın içinde bizim bilmediğimiz bir şeyler mi var onu bilemiyorum.
Bildiğim şey ise Antalyaspor karşısındaki futbolu oynamaya devam ederlerse ne Beşiktaş’la ne de Chelsea’yle başa çıkmaları zor. Dün geceki beraberliğin hasarı büyük. Birincisi lider Fenerbahçe ile puan farkı 6 oldu. İkincisi ise Beşiktaş’a ikincilik koltuğunu kaptırdılar ve bir puan gerisine düştüler. En önemlisi de ortaya konan futbol cumartesi günü oynanacak derbi için Beşiktaş’a çok büyük moral vermiştir.
Galatasaray’ın orta sahasında oynayan başta Melo, Selçuk ve Sneijder daha sonra da Ceyhun bu 4’lü bizi yanılttı. Bu futbolcuların performansıyla Chelsea maçında sarı-kırmızılıları favori görüyordum. Şimdi ise kafamda koca bir soru işareti var. Antalyaspor karşısında bile başarılı olamayan bu dörtlü daha zor maçlarda ne yapar!
Defansta Dany gönderildi, Burdisso alındı. Peki Burdisso, Dany’nin çok mu üstünde bir futbolcu. Gördüğüm kadarıyla değil. Dany, Tita’ya o ilk goldeki vuruşunu yaptırır mıydı? Kesinlikle yaptırmazdı. Her şeyden önemlisi de Drogba dökülüyor. İki adım