Türkiye şartlarında bir maçta kötü oynayıp yenilirsen yandın. Frankfurt deplasmanında Galatasaray terslikler yaşadı. Nizami golünü hakem vermedi. Barış Alper’in çok müsait pozisyonda önündeki top sekti o da kale yerine meşin yuvarlağı tribünlere gönderdi. İlk 35 dakikada maç 3-0 Galatasaray’ın lehine olabilirdi. O ana kadar, sahada mükemmel oynayan bir Galatasaray vardı. Ama 35-45 arasında takım bir anda düştü, 4 dakikada 3 gol yedi.
Yunus’un, Sanchez’in hataları, Singo’nun topa iyi yükselemeyişi... Bunların hepsi üst üste geldi. Devreyi 3-0 önde bitirmek gerekirken, sarı-kırmızılılar soyunma odasına 3-1 mağlup gitti. O ana kadar Okan hocanın sahaya çıkardığı kadro, futbolcuların performansı... Bunların hepsi iyiydi. Ama 4 dakikada 3 gol yemek, 2. yarıda Sara’nın ve Sanchez’in hatalarıyla skorun 5-1’e gelmesi, Galatasaray’a yakışmayan görüntülerdi. Okan hoca da bu sorunlara 2. devrede bir çare bulamadı.
Esas sorun futbolcuların o maçtaki performansı, bilhassa 2. yarıda oynadığı futbol
Kendi sahanda, dolu tribünler önünde maç oynuyorsun, 3-0 da öne geçiyorsun. Yunus ve Singo başta olmak üzere zaman zaman iyi futbol oynuyorsun ama rakibe verdiğin pozisyonlar senin oyununa gölge düşürüyor. Dün Uğurcan kalesinde devleşmese ve atılan ilk 2 golde uzun oynamasa ne olacaktı, yine sıkıntı yaşayacaktın.
Süper Lig için konuşmuyorum, ama Şampiyonlar Ligi için bu futbol tehlikeli. Defansın önünde tek pas yapıyorsun, rakip baskı yapınca topu kaptırıyorsun. Neden Galatasaraylı oyuncular uzun oynamıyor? Okan hoca 5 futbolcu değiştirdi, gayet güzel. Kadronun tamamını kullanmak istiyor. Ama giren isimlerin oyuna en ufak bir katkısı oldu mu? Hayır olmadı. Hatta değişikliklerden sonra Konyaspor oyunu Galatasaray’ın sahasına yıktı. 10 dakikada Uğurcan’ın kurtardığı 3 top var, Konyasporlu futbolcuların dışarı giden şutları da oldu.
Şunu unutmayalım; Konyaspor iyi takım. Recep hoca da takımına yürekli futbol oynatıyor. Beraber defans yapıp, beraber hücuma çıkıyorlar. Zaman zaman da olsa Galatasaray’a baskı yaptılar ve pozisyona girdiler. Deplasman
Şampiyonlar Ligi’nde oynayan takımların hangisi olursa olsun, oyun içinde yaptığın hatayı rakip takım affetmez. Deplasmanda oynuyorsun, gol atıp öne de geçiyorsun. Atılan golden beş dakika sonra İlkay’ın harika pasını Barış gole çevirip skoru 2-0 yapamadı. Bu ligde kendini göstermek istiyorsan, bu pozisyonları affetmeyeceksin, topu filelere göndereceksin.
Daha sonra maça iyi başlayan ve ilk golü atan Yunus, öyle bir hata yapıyor ki; topu nereye vurursa vursun tehlike olmayacak pozisyonda rakibe pas veriyor ve bu hata Sanchez’e çarpıp gol oluyor. Tecrübesiyle övündüğümüz Galatasaray yediği bu golle kırılmamalıydı ama bir anda dört dakikada iki gol daha yedi.
Benim anlamadığım rakip oyunculara nasıl bu kadar rahat ceza sahası içinde topa vurma imkanı veriyorlar. İkinci yarı diyorsun; Sanchez yine kendi kalesine atıyor. Sara ayağındaki topu kaptırıyor ve takımına beşinci golü yediriyor. Biz böyle laubaliliklere alışkın değiliz.
Osimhen yoksa Galatasaray hücumda dükkanı mı kapatacak? Barış Alper maç boyunca hiçbir şey yapmadı. Leroy
Galatasaray, Süper Lig’de iyi futbol oynar veya kötü futbol oynar. Oyunu hızlandırır, yavaşlatır.. Ne yaparsa yapsın şu an için derbi maçları hariç Süper Lig’de puan kaybetmez... Rize maçında olduğu gibi dün Eyüpspor karşısında da bilhassa ilk yarı sıkıcı, keyifsiz sanki maç bitsin de gidelim düşüncesindeydi... Öyle bir futbol ortaya koydu ki, devre arası bütün Galatasaraylılar gerçekten karalar bağlamıştı.
Kadro çok iyi... Kulübe de iyi... Burada sorun yok... Peki, taraftarların daha iyi, güzel bir futbol seyretmek hakkı değil mi? Kanatlar çalışmıyor... Icardi gibi bir santrforun var, maç süresince topla buluşturamıyorsun... Sane’nin ve Sara’nın ne yaptığı belli değil... Oyunda kaldıkları sürece de takıma hiç bir katkı vermediler. İlkay’ın ilk maçı o da şaşırdı... Ne top alabiliyor ne de pas verebileceği arkadaşları markajdan kurtulabiliyor. Ne zaman ikinci yarı değişiklikler yapıldı, defansın önünde oynamaya başladı o zaman kalitesini ortaya koydu. Tabi ki, Okan hoca da bunları
Genç futbolcular zaman zaman hata yapabilir. Barış Alper Yılmaz da hata yaptı. “Ben kulübüme büyük paralar kazandırarak, taraftarların omuzlarında ayrılacağım” düşüncesi tamamen yanlıştı ve milli futbolcuyu bunalıma soktu.
Barış Alper her zaman şunu düşünmeli; Galatasaray taraftarı, oyuncuları kulübe para kazandırdığı için değil, oynadığı futbolla gücünü sonuna kadar sarı-kırmızılı formaya harcadığı için el üstünde tutuyor. Her neyse, olan oldu artık. Kendisi de özür diledi. Eyüpspor maçında taraftar onu bağrına basacak, moralini düzeltecek, eski Barış olması için en büyük gücü verecek.
Ben her zaman söylüyorum, Osimhen ne kadar değerliyse Barış da o kadar değerli bir futbolcu. O temposu, sürati, hırsı Türkiye’de toplasan fazla değil 3-4 futbolcuda var. Hele Şampiyonlar Ligi’nde perşembe günü oynanacak Frankfurt maçında takımının en büyük kozu olacak. Hayırlısı olsun.
Bir kargaşa yaşandı ve bitti. Ne Galatasaray Barış’sız olabilir, ne de Barış Galatasaray’sız
Galatasaray’ın bu sezonki en önemli transferlerinin başında İlkay Gündoğan geliyor. Hagi, Sneijder, Mertens sarı-kırmızılı takıma nasıl etki yaptıysa İlkay da aynısını yapacak.
Sane, Barış Alper ve Osimhen... Peki bu futbolculara kim top atacak? Sara, bunu yapamıyordu, sadece kornerlerde etkili oluyordu. Rakip kaleye isabetli şut atamıyor, takımın oyununa olumlu anlamda müdahale edemiyordu. Çektiği şutların hiçbiri gol olmuyordu. Ya dışarı gidiyor ya da kalecinin kucağına gidiyordu. İlkay bu sorunu bitirecek. Osimhen ve Sane daha çok oyunun içinde olacaklar ve daha çok pozisyona girecekler.
Başkan Dursun Özbek’i kutlamak lazım. Bu çocuk imza parası almadı. Kulübü de bonservis almadı. “Bana 8 değil 4.5 milyon euro verin, hayalimdeki takımda oynamak istiyorum” dedi ve Galatasaray’a geldi. Çok büyük bir transfer...
Aynı şekilde Uğurcan... Türkiye şartlarını biliyorsunuz, şimdi Uğurcan-Ederson ile karşılaştırılıyor. Bu çok ayıp... Ederson da Uğurcan da çok iyi kaleciler. Bakın, Başkan Özbek yabancı kaleci neden almadı? Bunu herkes bilsin. Bilip
Elli bin taraftar, müthiş bir destek... Hepsinin de beklediği iyi futbol. İlk 15 dakika Galatasaray müthiş bir baskı kurdu, bunu kabul ediyorum. Peki golden sonra ne oldu? Orta saha Rizespor’un kontrolüne geçti. O iyi ve baskılı futbol bitti, konuk ekibin bir topu direkten döndü, iki golü de ofsayt gerekçesiyle iptal edildi. Üstüne bir de girdiği başka pozisyonlar var.
Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak olan bir takım, rakibine nasıl bu kadar gol pozisyonu verir, bunu aklım almıyor. Demek ki, Rizesporlu futbolcuları çok küçümsemişler. Bu yüzden de bir türlü maça konsantre olamadılar. Bunun da cezasını az kalsın çekiyorlardı.
Günay topu oyuna sokmak istiyor, pasını sırtı rakibine dönük olan Torreira’ya atıyor. Rakip araya girip topa sahip oldu, o top da sonrasında gol oldu. Böyle bir gol yersen, Devler Ligi’nde başın çok ağrır, taraftarı çok üzersin.
Anlayamadığım diğer konu; Sane çok kötü bir günündeydi. Olabilir; peki teknik direktör Okan Buruk neden bu futbolcuyu
İnsan üzülüyor. Barış Alper iyi bir futbolcu. Daha tam olmasa da üstüne koyarak geliyordu. Ben Şampiyonlar Ligi maçları ve Dünya Kupası’ndan sonra Avrupa’nın dev kulüplerinin Barış’a ve Galatasaray’a iyi para vererek transfer edeceklerini düşünüyordum. Tabi yanılmışım.
Barış hedefini koymuş. Ben 12 milyon euroyu alır, Suudi Arabistan’da futbol hayatıma devam ederim diye karar vermiş. Bu kararı vermesinde arkadaşlarının, bilhassa menajerinin çok büyük etkisi oldu. Ama bu insanlar biraz mantıklı düşünselerdi, madem futbolcuyu kendin kazanacağın para için Arabistan’a yönlendiriyorsun, ilk önce Galatasaray kulübüyle anlaşmalıydın. Neom kulübü yöneticileri gelip başkan Dursun Özbek ile masaya oturur, el sıkışır, Barış’ı alır gider, buna hepimiz saygı duyarız. Galatasaray’ın Napoli kulübünde yaptığı gibi. Ama futbolcuyu öyle bir doldurmuşlar ki, gözü hiçbir şeyi görmüyor. ‘Ben Sane kadar para almalıyım’ diyor, başka da bir şey demiyor.
Sane 70 kere Almanya A