Osman Şenher

Kendime hep soruyorum, ‘Neden tıkır tıkır işleyen bir kulüp kaosa sokuldu’ diye. Ama cevabını bulamıyorum. Ben bu insanların Galatasaray’ı sevdiklerine inanmıyorum. Seven insan bunu yapmaz...
Başkan Mustafa Cengiz’i ibra etmiyorlar. Başkan buna rağmen yönetim kurulundaki arkadaşlarıyla beraber evlerini, mülklerini bankaya ipotek vererek 75 milyon TL kredi çekip, futbolculardan ‘kulüpten alacağımız yoktur’ kağıdını alıp, UEFA’ya gönderiyor. Bunun sonucunda da önümüzdeki sezon Avrupa kupalarına katılma hakkı kazanıyor.
Beşiktaş çok zorda. Başkan Fikret Orman ‘küçüleceğiz’ diyor. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç büyük bir kampanya başlattı. O da ‘herkes kulübüne yardımcı olsun’ diyor. Trabzonspor’da ise sorunlar zaten ortada. Transfer yasağıyla karşı karşıya kaldılar. Mali konularda bu kadar sıkıntı yaşanırken Galatasaray Başkanı Cengiz, hiç kimseden para istemeden sorunu kendisi çözdü. Hem de ibra edilmeden...
Başkan, ‘Bu parayı ben ödemiyorum’ diyebilir miydi? Tabii ki derdi. Galatasaray da önümüzdeki sezon Avrupa kupalarına katılamazdı. Vicdanı olan bir insanın bu hareketi alkışlaması lazım. Tabii böyle bir şey olması mümkün değil! Çünkü Galatasaray iyi olursa bu bazı insanların

İki ayaklı kupa maçları hep zor geçer. Malatyaspor’un deplasman taktiği gol atmaktan daha çok yememek üzerine kurulmuş. Bunda da başarılı oldular. Bilhassa ilk yarı kalelerine bir tek şut bile çektirmediler. Sol bek Bülent, sağ bek Chebake, iki stoper Mustafa Aktaş ve Mina da gününde olunca Galatasaray pozisyon bulamadı. Orta sahada sarı-kırmızılı takıma hiç boş alan bırakmadılar, ilk topları hep kazandılar ve devamlı hata yapmaya zorladılar. Maça iyi konsantre olamamış Fernando, Feghouli, Ndiaye ve Diagne etkisizleşince Malatyaspor çok zorlanmadan rövanş için avantajlı skoru elde etti.
Fatih Terim’in bundan sonra takımının oynayacağı bütün maçlarda işi zor. Onyekuru takımın gol ümidi diyorsun ama ne yapacağı belli değil... Diagne’ye bir tek hava topu gelmedi. Bütün yapılan ortalar rakibe gitti. Zaten ağır bir futbolcu, kaybolup gitti. Fernando’ya hep övgüler yağdırdık. Uzun zamandan beri de sakattı, oynamıyordu. Futbolu o kadar geriye gitmiş ki, bırakın takımına yarar sağlamayı resmen zarar veriyor. Belhanda attığı korner atışları, verdiği pasların bir tanesi yerini bulmuyor. Bu futbolcu güya Galatasaray’ın beyini... Feghouli tekniği iyi bir futbolcu ama senin rakibini zorlaman

Galatasaray’ın mali kongresinde yaşananlar kulübün tarihine kara leke olarak geçecek. Bu kaçınılmaz. Benim anlayamadığım, vicdanımın rahatsız olduğu tek konu mali konularda ibra olan bir yönetim neden idari konularda ibra olmuyor? Düşünüyorum, düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum...
Başkan Mustafa Cengiz belediyeye ihbar ederek Galatasaray Adası’nı mı yıktırdı? Hayali stat projesi çizdirerek kulübü 13 milyon dolar zarara mı soktu? Çalınan store’ların tırlarında, yağmalanan store mağazalarında payı mı var? Yüzyıllık matbaa işlerini bin liraya mı yaptırdı? Şu an depolarda 450 bin adet sarı bileklik var. Mustafa Cengiz yüzünden mi bu bileklikler bu kadar ziyan edildi? ‘UEFA’ya bu bileklikleri satacağız, Galatasaray’ın borcu bitecek’ diyerek taahhütte bulunan başkan Cengiz mi? Benim vicdanım bu ibrasızlığı kabul etmiyor, etmeyecek de.
Önceki başkan Dursun Özbek kesinlikle kötü bir insan değil. Kendisini yazılarımla 40 sefer uyardım. ‘Başkan sen iyi bir insansın, ama köşe başındaki ve branşların başındaki insanlar seni ve kulübü perişan ediyor. Belki koltukta onların sayesinde oturuyorsun ama seni bitirecekler’ dedim... Sonunda Özbek’in hem parası gitti hem itibarı.
Başkan

Mustafa Denizli ve Fatih Terim, Türk futboluna 30 senedir teknik direktör olarak çok büyük hizmetleri olan iki değerli isim... İkisinin de yabancı kuralı için görüşleri aynı. Yabancı serbest bırakılsın, kısıtlama kesinlikle futbolumuza zarar verir.
TFF’nin Riva’daki merkezinde Şenol Güneş’in basın toplantısına gittim, “Yabancı kuralı için siz ne düşünüyorsunuz?” diye sordum. Milli takımın gündemi değişmesin diye bu soruya Arnavutluk ve Moldova maçlarından sonra cevap vereceğini söyledi ve ekledi: “Türk futbolunun sorunu yabancılar değil.”
Yıldırım Demirören federasyonunun en büyük katkılarından biri, yabancı kuralını çıkarmasıydı. Ancak bütün herkesin ağzında bu konu var. Ben tam tersini düşünüyorum. Kulüplerin 14 yabancıyı kadrolarında bulundurma mecburiyeti yok. Ama 14 yerliyi kadrolarında bulundurma zorunluluğu var. Şimdi bütün herkese soruyorum, bütün takımların kadrolarında 14 tane yerli futbolcu var. Bunlar yabancılarla ne kadar rekabete giriyorlar? Hiç kusura bakmasınlar, çoğu girmiyor ve aldıkları parayı da hak ettiklerini düşünmüyorum.
Hocalarınız sizleri oynatmak istiyor. Biraz kendilerini gösterseler ya da sıksalar yabancılar kulübede oturacak, yerliler ilk on birde

Galatasaraylı futbolcuların, şampiyonluk yolundaki en büyük rakiplerinin puan kaybettiği haftada; sezonun en iyi, tempolu futbolunu oynayan Bursaspor karşısında iki farklı yenilgiden 3-2 galip gelmesi kolay bir şey değil. Evet, ben de herkes gibi katılıyorum, şampiyonluğa oynayan bir takımın bu kadar çok hata yapmaması lazım. Defans hatalı, orta saha ve hücumcular yavaş oynuyor.
Zaten oyunu hızlandırdıkları zaman gol buluyorlar. Hepsi teknikleriyle Türkiye’nin en iyi yabancıları ama zaman zaman oyun içinde kendilerini gösteriyorlar. Ndiaye golü atıncaya, Belhanda penaltıyı yaptırıncaya kadar, Feghouli ise gol atmasına rağmen maçın büyük kısmında takımına hiç katkı vermediler. Bu bir gerçek... Bunun için de sarı-kırmızılıların rakibi kim olursa olsun, hiçbir maçı kolay geçmeyecek. Defansa bakıyorsun, Luyindama beni hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor.
Fatih hocanın işi kolay değil... Fazla yapacağı bir şey de yok. Oyuncuların yeteneği çok ama yüreklerini sahaya fazla koyamıyorlar. Bursaspor galibiyeti belki de sezonun en önemli maçıydı. Bu maçta kaybedilecek puanları telafi etmek mümkün değildi. Üstelik Başakşehir ile puan farkı altıya indi. Galatasaray bu avantajı, zor da

Galatasaray ne zaman düzlüğe çıkmaya kalksa muhakkak birileri bundan rahatsız olup, kargaşa yaratmak için çabalar. Önceki gün divan kurulu toplantısını izledim. Sarı-kırmızılı kulübün en önemli gündemi, tabii ki mali konular. Bir hafta sonra mali kongre var. Konuşulanlara bakıyorum, neymiş başkan neden birkaç kişiyi disiplin kuruluna vermiş!
Önce şunu söyleyeyim, Galatasaray Başkanı’na her kim olursa olsun hakaret ediyorsa disiplin kuruluna verilmeli. Bundan da kimse rahatsız olmamalı. Bu kulüp 114 yıldır dimdik ayakta duruyorsa sebebi başkanlara karşı olan saygıdır. Kulüp başkanını hiç kimse küçük düşüremez, divan kurulunda da olsa hakaret edemez. Hele böyle bir mali kongre öncesi, ekonomik konularda başarı varken başka yollara sapılmamalı.
Evet, çok iyi biliyorum. Başkan Mustafa Cengiz’in düzgün ve adaletli biri olması ve hiç kimseye taviz vermemesi bazı kesimleri rahatsız ediyor. Aynı şekilde Fatih Terim’den de çok rahatsız olanlar var. Bu kişilerin hedeflerinin ne olduğunu çok iyi bilmiyorum. Önce başkanı göndermek, ardından da Terim’i yemek istiyorlar. Ama bu kişiler bazı şeylerin farkında değiller. Galatasaray’da Adnan Polat’ın gönderiliş tarzıyla çok şeyler değişti. Bir

Dün gece Galatasaray farklı galip geldi. Ama unutulmasın bu takımın daha iyi futbol oynaması lazım. Muslera ‘yüzde yüz’ diyebileceğimiz üç tane gollük pozisyonu müthiş reflekslerle kurtardı. Hatta maçı döndüren futbolcuydu.
Benim anlayamadığım bu kadar büyük bir takım defansında nasıl hatalar yapar. Luyindama, Marcao, Diagne... Üçü de Galatasaray’ın 18’inin içinde, Antalyaspor korner atıyor. Bu üç futbolcu topa kafa vuramıyor, Doukara rahatlıkla pozisyona girebiliyor. Defansta uyumsuzluk var. Bilhassa Luyindama öyle hatalar yapıyorki, akıl sır ermiyor. Ayağındaki topu rakibe veriyor, tehlike oluyor. Bu kalitede bir futbolcuya yaptıkları yakışmıyor.
Emre Akbaba şuan için hazır değil ve dönmesi zaman alacak. Evet, Fatih Terim onu kazanmak için süre vermek istiyor. Ama maalesef uzun bir sakatlık yaşadı, bu yüzden bocalıyor. Belhanda, Feghouli, Ndiaye daha fazlasını yapmaları lazım. Rakip baskı yapınca çok pas hatası yapıp, takımına katkı sağlayamıyorlar.
Emre Taşdemir yüreğiyle oynayan bir oyuncu, görevini de çok iyi yapıyor. Mariano, bilhassa ilk yarı Antalyaspor’un sol tarafını bayağı hırpaladı. Diagne ise Feghouli’nin attığı golün ortasını yaptı. Mükemmel bir pastı. Golün

Fatih Terim istediği futbolu oynatamıyor. Bilhassa takımın deplasmanlardaki performansını bir türlü yukarıya çekemiyor. Ben bunu normal karşılıyorum. Herkes faturayı Gomis’in gidişine bağlıyor. Hiç alakası yok. Bütün sorun orta sahada...
Evet, Fernando, Ndiaye, Belhanda ve Feghouli kötü futbolcular mı? Kesinlikle değil. Ama Türkiye’de bütün futbol takımları olağanüstü mücadele ediyorlar. Bu tempoya dört futbolcu da bazı maçlarda ayak uyduruyorlar, birçok karşılaşmada da gerisinde kalıyorlar. İşte sorun o zaman başlıyor. Erzurumspor maçını gözünüzün önüne getirin. Belhanda’nın, Feghouli’nin ve Ndiaye’nin yanlış pasları ve kaptırdığı toplar Galatasaray kalesinde hep gol tehlikesi oldu.
Selçuk hücumda iyi olabilir. Ama defansif anlamda Marcao’ya ve Luyindama’ya hiçbir katkısı olmadı. Ben her zaman söylüyorum. Vazgeçemeyeceğim futbolcuların başında Donk geliyor. Hollandalı futbolcunun oynadığı maçlara bakın. Marcao ve Luyindama o müsabakalarda yıldızlaşıyor. Rakibe gol pozisyonu verme oranı da çok düşünüyor. Selçuk bu görevi yapamıyor. Peki Fernando yapabiliyor mu? O da bazı maçlarda yapıyor, sakatlanıncaya kadar oynadığı 5-6 maçta ise bunu yerine getiremedi. Hatta takımının en