İnanın yoruldum. Doğru ya da yanlış, her kafadan bir ses çıkıyor. Futbol oynayan sahadakiler, onları yöneten kenardaki hocalar. Ama dışarıda o kadar çok kirlilik yaratanlar var ki, bu sezondan nefret ettim!
Başakşehir ile Galatasaray’ın arasında 8 puan fark var, avaz avaz bağırıyorlar, ‘Başakşehir devletin takımı. Bu sezon şampiyon olacak’ diye. Aradaki puan farkı kapanıyor, bu sefer konuşan insanlar çark ediyor ve ‘Hakemler Galatasaray’ı şampiyon yapmak istiyor’ diyorlar. Bu insanların vicdanları da yok. Kenetlenmiş bir taraftar; teknik direktör ve futbolcunun arkasında müthiş bir güç. Antrenmana bile 40 bin seyirci geliyor, mağazaları boşaltıyor, Türk Telekom Stadı’nda harika bir atmosfer yaratıyor.
Bunun yanında teknik direktör 10 maç ceza alıyor. Takım ligin ilk yarısını santrforsuz oynuyor. Ama bunlara rağmen Galatasaray şampiyon oluyor. Neden buna saygı duymuyorlar? Hakemler tabii ki hata yapıyorlar. Önceki senelerde olduğu gibi bu sezon da hatalar yapıldı. Bunu konuşmak bile ayıp. Teknik direktörün, futbolcunun emeğine saygı göstermiyorlar. Herkes gündemde kalmak için yalan yanlış şeyler konuşuyor, kendilerini de rezil ediyorlar.
Başakşehir maçını canlı seyrettim.
Galatasaray bu sezon Ziraat Türkiye Kupası, Süper Lig şampiyonluğunun ardından, dün U21 takımının Sivasspor’u 3-0 yenmesiyle üçüncü kupasını kazandı. Gece oynanan maçta ise Fatih Terim yıldız futbolcularının hepsini İstanbul’da bırakmış. Yedek ağırlıklı bir kadroyla maça başladılar. Santrforda Diagne yok, sol bek yok, orta sahada Fernando, Belhanda, Feghouli yok, en önemlisi de kalede Muslera yok. Bu futbolcuların yerine oynayanlar ne yaptı diye sorarsanız, ellerinden geldiği kadar mücadele ettiler. Ama herhalde Terim’in gönderilecekler listesi epey kalabalık gibi görünüyor.
Kalede İsmail Çipe... Bu çocuğu fazla eleştirmek istemiyorum. Çünkü kaleci oynamadığı zaman çok şeyini kaybediyor. İyi kaleci oynaya oynaya olur. İsmail de çok önemli iki kurtarış yaptı ama kalesinde tedirgindi, çok da hata yaptı.
Sol bekte milli takıma da seçilen Emre Taşdemir uzun zamandır forma şansı bulamayan futbolculardandı. İyi mücadele etse de ofansif anlamda başarısızdı, defansif anlamdaysa rakibini çok kaçırdı. Diabate olsun, Douglas olsun Emre Taşdemir’i çok hırpaladılar, daha doğrusu hataya zorladılar. Emre de bu hataları yaptı.
Daha sonra yerine giren Ömer Bayram ise Galatasaray’dan kopmuş,
İsmi üstünde dün gece Galatasaray ile Başakşehir final maçı oynadılar. Hayatımda bu kadar sıkıntılı, stresli bir maç seyretmedim. Futboldan daha çok sinir harbiydi. Kazanan şampiyon olacaktı, bu da normaldir. Kimse bu kadar itişip, kakışmayı çok anormal karşılamasın.
Belhanda gol atıyor, iptal ediliyor. Onyekuru gol atıyor, iptal ediliyor. Düşünebiliyor musunuz o atmosferi; statta 50 bin taraftar var! Fatih Terim oyundan atıldı. Orhan Ak oyundan atıldı. İki kulübe de fokur fokur kaynadı. Cüneyt Çakır’dan başkası yönetseydi bu maç bitmezdi.
İlk yarı Başakşehir bilhassa orta sahada rakibini kilitledi. Buna rağmen Galatasaray, Diagne ile gol pozisyonlarına girdi fakat değerlendiremedi. Başakşehir de Muslera’nın ve defansın pas hatalarından iki gol pozisyonuna girdi. Birini Bajic ile gole çevirdi. İlk yarı sarı-kırmızılılar oyuna ağırlığını koyamadı. Ama ikinci yarıda sahada farklı bir takım vardı. Feghouli’nin harika golü, arkasından Belhanda’nın ve Onyekuru’nun sayılmayan iki golünden sonra Onyekuru’nun inatçılığı Cim Bom’a galibiyet golünü getirdi.
İkinci yarı Başakşehir’in girdiği gol pozisyonu yok. Kazanmak, şampiyon olmak isteyen, daha hırslı olan takım Galatasaray’dı.
İnanın hiç huzurum yok. Bizler hiçbir şeyin keyfini çıkaramıyoruz artık. Şu bir haftadır yaşadıklarımıza bakın. Rizespor’u çok severim. Okan Buruk gerçekten evladım gibidir. Şehirde çok iyi, saygı duyduğum dostlarım var. Gittiğimiz zaman en iyi şekilde ağırlanıyoruz.
Ama futbola gelince iş çığrından çıkıyor. Abdurrahim Albayrak’ın oğlu Yasin, resmen linç ediliyordu. Yakışır mı bu! Üstelik onlar da Rizeli... Tüylerim diken diken oldu. Rizespor Başkanı Hasan Kartal, ‘İyi ki tabancam yanımda yoktu. Olsaydı hakemi vururdum’ diyor. Bunları konuşan bir insan kulüp başkanlığı yapıyor. Bütün dünya bunları televizyondan izliyor. Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın, Trabzonspor ve Başakşehir’in hakem hatalarından kaybettiği ya da kazandığı bir sürü maç yok mu? Onların başkanları haksızlığa uğradığı zaman tabancaya mı sarılıyorlar! Çok kötü bir örnek bu. Hiç yakışmadı Hasan başkana...
Evet, hakem kırmızı kart pozisyonunda duygusal davrandı. Bütün futbolcular ağlıyordu. Emre Akbaba’ya vuran isim Samudio da büyük üzüntü yaşadı. Hakem belki de yaşananlardan etkilenerek futbolcuyu oyundan attı. Ağır bir karardı. Ama penaltılara hiç kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok.
İkiye
Üç gün arayla iki kupa finali oynayacaktı Galatasaray... Akhisar karşısında dün gece Ziraat Türkiye Kupası’nı kazandı. Kolay maç mı oldu, kesinlikle hayır. Akhisarsporlu futbolcular sinirlerine hakim olamadılar. Bunun da faturasını ağır ödediler. Sarı-kırmızılıları epey zorladılar. İlk golü de defansın ve orta sahanın hatasından Manu’yla buldular. Güray ile Barbosa ile zaman zaman da olsa rakip kalede tehlikeli oldular. Ama işte bu futbol. Hele büyük takımlar karşısında bir kişi eksik oynarsan bunu affetmezler.
Birinci penaltıda Diagne ukalalık yaptı. Fatih Terim ‘Selçuk atsın’ demesine rağmen Senegalli forvet ‘Ben atacağım’ diyerek ısrar etti. Ve kaleci Fatih penaltıyı kurtardı. İkinci penaltı pozisyonuna Akhisarlı futbolcular çok itiraz ettiler. Suat Arslanboğa VAR hakemlerinin de telkiniyle VAR monitörüne baktı, penaltı kararını verdi.
Bu dakikadan sonra yeşil-siyahlı oyuncuların hepsi, kıyameti kopardılar. Lopes oyundan atıldı ve penaltıyı Sinan gole çevirdi. Daha sonra Feghouli’nin ve Diagne’nin attığı gollerle zor gibi görünen kupayı Cim Bom, son 20 dakika oynadığı iyi futbolla rahat kazandı. Kaçan penaltı, direkten dönen top, her iki kalede yaşanan gol tehlikeleri ile
Keşke Galatasaray puan kaybetseydi, ama Emre Akbaba’ya bir şey olmasıydı. Canımız kötü yandı. Futbolda tabii ki böyle şeyler var. Kabul ediyorum. Ama biraz oyuncuda şans olacak. Emre şanssız bir oyuncu. Dilerim en erken sürede sahalara döner.
Galatasaray entresan bir takım. Maçlarını seyrederken kalbin sağlam olacak. Maç içinde o kadar inişler çıkışlar yaşıyor ki, hakem bitiş düdüğünü çalmadan Galatasaray için ne kazandı, ne kaybetti diyebilirsin. Böyle bir takım işte sarı-kırmızılılar.
Rize her takım için zor bir deplasman. Okan Buruk, elindeki ekonomik kadroya müthiş futbol oynattırıyor. Şampiyonluğa oynayan bir takımla başa başa futbol oynayabiliyorlar. Hatta dünkü maçtan en az bir puan da alabilirlerdi. Ama rakibe bu fırsatı Galatasaraylı futbolcular verdi. İlk golü atıyorsun, ardından penaltıyı kaçırıyorsun. Peki ondan sonraki futbola ne demek lazım... Lider olan bir takım daha iyi bir oyun ortaya koymalı. Uzatmaların sonuna kadar skoru belirlemesi gerekirdi.
Ama Galatasaray bu. Orta sahasında sorun var. Bunu hep söylüyorum. Ndiaye ve Fernando dün Rize’de tekleyince sarı-kırmızılı takım da istenen futbolu ortaya koyamadı. Ama buna rağmen şampiyonluk yolunda çok büyük bir
Saygı... Maalesef kaybettiğimiz bir duygu bu. Pazar günü oynanan Galatasaray-Beşiktaş derbisinin galibini, hakem Bülent Yıldırım’ı bahane ederek küçümsemek vicdana sığacak bir şey değil. Ve üzüldüğüm başka bir konu da bu yorumları maça gelmeyenler yapıyor.
Önce şunu söyleyeyim... Statta hayatımda görmediğim bir atmosfer vardı. 51 bin 578 taraftar küfür etmeden, sahaya bir şey atmadan, hakeme ve Beşiktaşlı futbolculara o kadar büyük baskı yaptılar ki hakikaten Türk Telekom Stadı’nda deplasmana gelecek takımların neden maç kazanamadığını herkese gösterdiler. Maçın ilk 20 dakikasında, evet hakem Bülent Yıldırım’ın da eli ayağı birbirine karıştı. Pozisyonlara yakın olmaya çalışırken hatalar yaptı.
Tartışmalı taç pozisyonunda top Caner’e çarptı mı, çarpmadı mı hâlâ kimse bilmiyor. Hakem o pozisyonda Caner’e çarpıp çıktığı yorumunu yaptı. Donk ile Necip’in pozisyonunda Beşiktaşlı oyuncunun bir teması yok ama herhalde hızla topa girişini çarpma olarak değerlendirdi. Bu pozisyon ise orta alanda oldu. Bir-iki tane de sarı kartı çıkarmayabilirdi.
Bunun haricinde Bülent Yıldırım nasıl büyük bir hata yaptı, maçı nasıl çevirdiği görüşü doğdu bunu anlayamadım. Penaltı oldu da vermedi mi?
Sezonun en önemli maçıydı. Ya Beşiktaş yoluna devam edecekti ya da Galatasaray... Kendi sahasında oynayan takımlar daima avantajlıdır. TT Arena’da 50 bin Galatasaray taraftarı vardı. Hayatımda görmediğim tezahüratı, uğultuyu ve baskıyı gördüm. Her iki takım futbolcuları için de böyle bir ortamda oynamak kolay değil.
Nitekim ilk 10-15 dakika sarı-kırmızılı futbolcular da istediklerini yapamadılar. Hatadan korktular, rakibini tarttılar ama daha sonra pozisyonlar buldular. Son paslarda Onyekuru olsun, Diagne olsun biraz daha dikkatli olmuş olsalardı, gol sayısını artırabilirlerdi. Ama maalesef bu, Galatasaray’da sıkıntı. Sezon sonuna kadar da devam edecek.
İlk golün oluşunda top Caner’in ayağına çarpıp mı gitti yoksa çarpmadı mı? Bu olay oldu. Bunu en doğru bilecek kişi Caner’dir. Öyle bir itiraz ediyor ki takım arkadaşları etkilendi. Ne olursa olsun, Beşiktaş gibi bir takımın taçtan iki tane gol yememesi lazım.
Beşiktaş kötü mü oynadı, hayır. Onlar da kazanmak için her türlü mücadeleyi ortaya koydular. Ama dediğim gibi ev sahibi ekip taraftarının da baskısıyla ağır bastı. Fernando hayatının futbolunu oynadı. Gol attı, gollük paslar verdi, hep oyunun içindeydi. Dün gece