Galatasaray’da yavaş da olsa değişim başlamış... Takım koşuyor, pres yapıyor, çok gol pozisyonuna giriyor ve bu temposunu 90 dakikanın sonuna kadar sürdürüyor... Bu büyük bir değişim... Sezon başından beri elleri belinde oynayan, hırsını kaybetmiş futbolcular yeni hocaları Tudor ile beraber bu değişime ayak uydurmuşlar...
Semih’i çok eleştirirdim... Genç yaşına rağmen çok ağırlaşmıştı... Hamleleri yavaşlamış, hava toplarına çıkamıyordu. Şimdi o Semih gitmiş Milli Takım kadrosunu zorlayacak bir stoper konumuna gelmiş...
Ahmet Çalık Galatasaray’ın en büyük transferi... Bu çocuk çok sağlam karakterli, iyi bir futbolcu... Dün gece Semih ile beraber mükemmel diyebileceğimiz bir futbol oynadılar... Linnes hep söyüyordum, “bu çocuğa şans vermek gerekir” diye... Carole’un yerine sol bekte oynadı. Birinci özelliği; Carole gibi arkasına rakibini kaçırmıyor... İkinci özelliği; hücumu düşünüyor... Üçüncü golde Yasin’in pasını takip ederek öyle bir penaltı yaptırdı ki, dün gece bana göre bu performansı ile Galatasaray’ın en iyilerinden bir tanesiydi. Şans bulmaya devam ederse inanıyorum performansını daha da artıracak... Öyle değişimler var ki takımın sisteminde... Örneğin, Yasin, Linnes’le
Cumartesi gecesi 25 milyon Galatasaraylı eminim uyumamıştır. İkinci defa mali kongrede böyle bir rezalet yaşandı. Birincisinde Adnan Polat’ı parçalamışlardı. Şimdi ise daha büyüğü gerçekleşti. Bu nasıl temizlenecek bilemiyorum.
16 Eylül, Disiplin Kurulu Başkanı bir dosya hazırlıyor ve kurul olarak Hakan Şükür ve Arif Erdem’i kulüpten ihraç ediyorlar. Dosyayı yönetime veriyorlar. Dosya altı ay yönetimde kalıyor. Hiçbir işlem yapılmıyor. Ne kadar doğru bilemiyorum. Ama bu konuşulmaya devam ediyor.
Bir grup kongre üyesi, Başkan Dursun Özbek’e, “Sen bu konuyu kongreye getireceksin, biz de seni ibra edeceğiz” diyorlar. Herhalde mali kongrede yaşanacak rezaleti hesaplayamayan başkan da bunu kabul ediyor. Daha sonra yaşananlar ortada. Bütün Türkiye ayağa kalktı. Evet kongrenin iradesi vardır, herkes istediği gibi yorum yapar, istediği konuda el kaldırabilir. Ama daha sonra da düşüncelerinin arkasında durmaları gerekir.
Maalesef şimdi ortada kimse yok. Ve Başkan Dursun Özbek’i öyle bir duruma getirdiler ki bunun altından kalkması mümkün değil. Büyük Galatasaray markası öyle bir parçalanıyor ki hiç kimseden ses çıkmıyor. Benim anlayışımda mertlik bu değil. Hodri meydan... Hadi sözünüzün
Üzülerek de olsa Galatasaray’ı eleştirmeye mecbur kalıyorum. İçimde, “Bu kulüp düzelir” diye ufacık bir umut dahi yok. Bir avuç azınlık, 112 yıllık kulübü felakete götürüyor.
Florya ile Riva satıldı. 500 milyon lira para alındı. Değişen ne oldu? Yine borç 500 milyon dolar. Peki satılacak başka bir şey kaldı mı? Bir tek ada kaldı. Duygun Yarsuvat zamanında personelde büyük bir operasyon yapıldı. Çalışan sayısı bin 500’e düşmüştü. Şu an çalışan sayısı ise bin 700... Güya tasarruf yapılıyor. O azınlık, Başkan Dursun Özbek’e baskı yaparak, tehdit ederek kendi adamlarını kulüpte işe aldırıp, ballı maaş verdiriyorlar.
Şöyle anlatayım... Galatasaray TV’yi daha önce idare eden 15 bin lira alıyordu. Şimdi yerine gelen 30 bin lira alıyor. Bunun yanında program kalitesi düştü, 25 milyon taraftar kulübün televizyonunu seyretmiyor bile...
Mustafa Denizli gibi büyük bir isim teknik direktörlüğe getirildi. Peki Denizli, Galatasaray’da başarısız mı oldu? Tabii ki hayır... Bu azınlığın inine elini soktu. O zamanki gazetede yazılan manşetleri okuyorum, ‘Birinci raundu Denizli kazandı, ikinci raund bakalım ne olacak?’ diyordu. İkinci raundu biliyorsunuz, Denizli, “Ne haliniz varsa görün” dedi ve
Eminim Trabzon maçının faturası Tudor’a kesilecek. Böyle düşünenler bana göre büyük hata yaparlar. Galatasaray takımı ortada. Kalitesi belli. Bu takım Riekerink döneminden daha çok koşuyor, daha çok pres yapıyor, daha arzulu ve istekli bir ekip. Ama ne yaparsan yap bundan fazlasını yaptıracak bir teknik direktör dünyaya daha gelmedi. Sarı-kırmızılıların sorunu teknik direktörde değil, futbolcularda.
İki tane en önemli oyuncuyu ele alalım. Güya takımlarının beyni. Biri Sneijder, diğeri Selçuk. Hollandalı futbolcu epey kilo almış. Bir şeyler yapmak istiyor ama öyle takımını sırtlayacak, iyi şutlar çekip, iyi paslar verecek konumda değil. Gelelim Selçuk’a... Sneijder olmadığı zaman duran toplarda ve penaltı atmakta başarılı. Bunun haricinde takımına hiçbir katkısı yok. Trabzon’a baktığım zaman Castillo ve Yusuf Yazıcı’nın yaptıklarını sarı-kırmızılılardaki bu iki isim yapamıyor.
Tolga Ciğerci’den bahsetmek bile istemiyorum. Belki ilerde kendisini geliştirebilir. Ama şu an Cim Bom’a ilaç olacak ne yeteneği var, ne de kapasitesi. Eren Derdiyok’un olmadığı yerde Podolski kendini kral zannediyor. Takımına katkısı sıfır.
İki net penaltıyı atladı
Yasin’i gözümüzde çok büyütmeyelim. Öyle çok
Üç ay önceydi. Başkan Dursun Özbek açıklama yaptı ve “Galatasaray’ın parasını hiç kimseye yedirmem. Tüzükte değişiklik yapacağım. Bundan sonra kim başkan olursa, kulübü ne kadar borçlandırırsa bunu cebinden ödeyecek” dedi. İlk defa böyle bir şey oluyordu. Ancak hiçbirini yapamadı.
Ben de köşemde “Kulübün kurucusu Ali Sami Yen’den sonra en büyük Başkan Dursun Özbek olacak, tarihe geçecek” diye yazılar yazdım. Ardından da çok tepki aldım. Ben hayatımda kimsenin adamı olmadım. Başkanın adamı olmakla suçlandım. Cumartesi günü Oğuz Şenol ve Reha Yereşen kardeşlerim beni Galatasaray Platformu toplantısına çağırdılar. Keşke gitmeseydim. Çok üzüldüm. Kulübün bu kadar kötü idare edildiğine şahit oldum.
Kongre üyelerinden Tunç Üner ve Ömer Tümay, 750 bin euroya transfer edilen bir futbolcunun yanına iki daha koyarak 2 milyon 750 bin euro gibi gösterilmesi, yine 150 bin euroya alınan bir oyuncunun yanına 1 konularak 1 milyon 150 bin euro gibi gösterilmesi gibi belgeleri ortaya koydular. Transfer edilen futbolcuların ülke federasyonları ve avukatları “Galatasaray soyuluyor, uyanık olun” gibi sözlerle uyarmasına ve belgeler olmasına rağmen Başkan Özbek’in sessiz kalmasını içime sindiremiyorum.
Son
Galatasaray Tudor’la değişim sinyalleri veriyor. Eren, Semih, Bruma ve henüz tam hazır olmayan Sneijder oynamamasına rağmen ilk yarı mükemmel bir takım vardı sahada. Sahanın tamamında Gençlerbirliği’ne pres yaptılar. Rodrigues ile Podolski’yle, Josue’yle rakibi baskı altına aldılar. Alman futbolcu son vuruşlarda biraz daha isabet kaydetmiş olsaydı, ilk yarı sarı-kırmızılılar lehine maç kopabilirdi. Hırvat çalıştırıcı bu takımı koşturuyor, pres yaptırıyor, mücadele ettiriyor. Ama elindeki malzeme kısıtlı. Ancak bu kadarını yaptırabiliyor.
Maçı özetlersek ilk yarı Tudor’un takımı, ikinci yarı Riekerink’in takımı... Sezonun başından beri doğru dürüst çalışmayan bir takımı Tudor ancak 60 dakika koşturup, mücadele ettirebiliyor. Daha fazlasını yaptırması mümkün değil. Artık bu sezon böyle bitecek. İkinci yarıları fizik olarak oyundan düşüyorlar. Rize maçında da aynısı oldu, dün gece de...
Muslera arkadaşları oyundan düştüğü zaman kalesinde devleşmese, yüzde yüz en az üç gol topunu kurtarmasa Gençlerbirliği karşısında da galip gelmek mümkün olmayacaktı. Tolga Ciğerci Hertha Berlin’de 350 bin euro yıllık maaş alıyordu. Cim Bom’da 2 milyon euro alıyor. Almanya’da yılda 10-12 maç oynuyordu,
İnsanlar ne kadar eleştirirse eleştirsin Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in dürüstlüğüne, insanlığına kefil olurum. Rahmetli Özhan Canaydın gibi o da hayatı boyunca kazandığı birikimlerini sarı-kırmızılı kulüp için ipotek ettirdi.
Bunu başka kim yapabilir... Bu devirde hiç kimse yapmaz. Kulübü yönetirken hataları yok mu? Çok var. En büyük hatası da insanlara güvenmek. Bu insanlar için kendini feda etmek bana göre en büyük hata. Çok büyük bir camianın başkanlığını yapıyor Dursun Özbek. Bu kulübü idare etmek, iyi bir yönetimin yoksa imkansız.
Şu anki yöneticilere bakıyorum. Hangisinin Başkan Özbek’e maddi-manevi yardımcı olacak gücü var. Hiçbirinin yok. Ben bu yönetim tercihini başkanın istediğine inanmıyorum. Başkanın üstünde ‘Biz sana seçim kazandırırız, sen de bizim adamlarımızı ya yönetici yapacaksın ya da köşe başlarında ballı maaşlarla çalıştıracaksın’ baskısı var. Bu sistem başkana çok büyük zarar verdi ve vermeye devam ediyor.
Yine söylüyorum, Galatasaray bu yönetimle gitmez. Dursun Başkan, daha çok hizmet edecek, katkı sağlayacak isimlerle kulübü idare etmeli. Mayıs ayında seçim kararı almalı. Bu camiadaki CEO’lardan, idarecilerden yeni bir yönetim yapmalı. O zaman hem
Tudor’un kafasındaki sistemi, mücadeleyi takıma yerleştirmesi için çok zaman lazım. İlk yarı sahanın en iyilerinden Bruma, takımı 2-0 öndeyken kafasını kaldırıp direğin dibinde boşta olan Yasin ya da Josue’ye topu verebilse belki maç ilk yarıda bitecekti.
Dönen topta Chedjou’nun sorumsuzluluğu az kalsın Galatasaray’a pahalıya mâl oluyordu. Evet, Riekerink zamanından farklı futbol oynuyor sarı-kırmızılılar. En azından daha hırslılar, daha çok koşuyorlar. Birebir mücadelelerde futbolcular eskisi gibi yerde kalmıyor, hep ayaktalar. Burada da ortaya ne çıkıyor, teknik...
Bu sistemin iki mevkiisi sağ çizgi ve sol çizgi. Yasin ve Carole’ün pozisyonu. Onların oynayacağı futbol, sahaya koyacağı performans çok önemli. Carole, hücuma çıkıyor. Ama her top kaybında Galatasaray kalesi gol tehlikesi yaşıyor. Carole’ün geriye dönüşleri sıfır. Hantal bir futbolcu. Yasin’in ise devamlılığı yok. Hücumlarda dikine kaleye gitmesi lazım. Ama gidemiyor. Chelsea’de Conte bu sistemle takımını oynatıyor. Ama hücumda sağda ve solda oynayan futbolcular mükemmel ötesi. Bu sistemle, bu kadroyla Tudor nasıl başarılı olur onu bilemiyorum. Ama dün geceki galibiyetten büyük dersler alınması lazım.
Her şeyden önce bu