"Ben Atatürkçü Değilim” diye kitap yazmıştı rahmetli Nadir Nadi.
O kitabı yazdığında Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi ve başyazarı unvanını taşıyordu.
Atatürk’ü ağzından düşürmeyen Kenan Evren’in, 12 Eylül darbesinden sonra yaptıklarına tepki olarak yazılmıştı o kitap.
Çoğu kişi bilmez, 1950 ve 1954 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçilmiş biriydi Nadir Nadi.
Başta tek parti ya da 12 Eylül darbe dönemi gösteriyor ki Atatürk adını çok sık kullanıyor olmak yetmiyor.
Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk adını çok sık kullandı.
İcraatlarından biri de Atatürk adını çok sık kullanan İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nu görevden almak oldu.
Demek ki Atatürk adını çok sık kullanıyor olmaktan çok, yapılanlar ve yapılmayanlar belirliyor işlerin sonucunu.
Sakarya’da maske takmayanlara karantina ve kitap okuma cezası verilecekmiş.
Böyle saçma bir karar olabilir mi?
“Bir kabahat işlersen kitap okursun” mesajı vererek mi özendireceğiz çocukları kitap okumaya?
Televizyon kanallarının ancak RTÜK ceza verdiğinde belgesel yayınladığı bir ülke olmak zaten can sıkıcıydı.
Ama “kitap okuma cezası” diye bir ceza olmaz.
Maske takmayana, sabahtan akşama kadar Hint dizisi seyrettir, “Neşeli arabesk” projesinden şarkılar dinlet, ne yaparsan yap.
Ama kitap okuma diye ceza olmaz, olmamalı, tekrar düşünülmeli...
Bilin bakalım nerede?
1994’te Ruanda’da 800 bin kişi öldü. Bu çağın en büyük soykırımlarından biri yaşandı.
Fransa’nın Sosyalist Cumhurbaşkanı Mitterrand 1998’de Le Figaro gazetesine konuştu: “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” dedi, sosyalist geçmişinden utanmadan.
Ruanda’da bulunan Fransız askerleri soykırımı seyretti zannediyorduk, meğer soykırım yapan Hutulara bilgi ve silah da sağlamışlar.
Fransa Devlet Arşivleri’nde soykırım belgelerine dair süre yasağı bitti ama Mitterrand’ın koyduğu bir başka yasak daha var.
Fransız Anayasa Mahkemesi, 2017’de belgeleri incelemek isteyen bir tarihçinin başvurusunu geri çevirdi bu yüzden.
1915 olaylarından dolayı arşivleri açık, Türkiye’ye “Soykırımcı” diyen Paris’te yaşandı tüm bunlar.
Dün, Avrupa Birliği’ne, Türkiye’ye karşı birlik olma çağrısında bulundu Fransa Cumhurbaşkanı.
Türkiye değil, Yunanistan’a Mısır anlaşması yüzünden öfkeli olan Almanya Başbakanı Merkel aslında o sözün hedefi.
Yunanistan’ın en kötü senaryosu, Türkiye’nin Meis Adası’nı alması.
“Böyle bir gelişme olursa, Türkiye’yi oradan 30-35 yıldan önce çıkaramayız, bu da Doğu Akdeniz politikamızın çöpe gitmesi anlamına gelir.” diyorlar.
Türkiye’yi, bir kez daha, duyguyla değil akılla sevmek zorundayız ama stüdyo paşaları da buna izin vermiyor.
12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu söylenen bu sapkın sadece bir sivrisinek.
Bu yakalananı; yakalanmayan, takipçilerinin kazançlarını ve emeklerini sömüren bir bataklık ortamı var geride.
Bir arama motoruna “sahte şeyh, tecavüz” yazın, birbirinden farklı onlarca haber çıkıyor karşınıza.
Üstelik tecavüz mağdurları arasında erkeklerin olduğu vakalar da var.
Doğu Akdeniz’de çok haklı bir dava götürüyor Türkiye.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Yunanistan’ın tahriklerini anlatıyor parti toplantılarında. Parti toplantısı yetmez,
Avusturya’da koalisyon ortağı, sosyal demokrat tabana dayanan Yeşiller’e,
İstanbul’da sıfır kilometre 4x4 bir aracın parasıyla,
ABD’nin gözde şehri Miami’nin tarihi Palm Bay bölgesinde 2 oda 2 banyolu bir rezidans dairesi,
Almanya Wolfsburg’da 8 masalı bir döner ve pizza dükkânı devren,
Ankara’da 3 taksi plakası,
Burhaniye, Pelitköy’de 17 bin metrekare ekili zeytinlik alınabiliyor.
Bu saatten sonra 4 çeker sahibi olmak, oldukça cesaret isteyen bir eylem haline geldi.
Ne farkınız var?
Türkiye ile Yunanistan arasında çatışma çıkabilir, savaş çıkmaz.
Daha doğrusu, çıkacak bir savaşta, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi çok hızlı ateşkes kararı alır, o karara uymayan tüm diplomatik avantajını kaybeder.
Peki, cephede savaş kazanamayacağını bilen Yunanistan, diplomatik üstünlük adına çok kısa bir çatışmayı göze alır mı?
Almaz, alamaz, Yunanistan’da aşırı sağ merkez sağdan oy çalıyor. Böyle bir çatışmada alacağı darbe büyük olursa, Yunanistan’da merkez sağ uzunca süre kendini toplayamaz.