“Kırmızı yemenili kız seni hiç unutmayacağız” deyip duruyoruz ya, sen bize inanma Aybüke öğretmen...
Neşe öğretmen, Bismil’in Çavuşlu Köyü’ne tayini çıktığında senin yaşlarındaydı ama sen doğmamıştın daha. Gencecik ve idealist bir öğretmen, onu yalnız bırakmak istemeyen babasıyla gitti köye. Okul ve kalacakları lojman harabe halindeydi, ne onu atayan devlet ne de köyün muhtarı ilgilendi bu durumla. Devlet atamayı yapıp, maaşını ödediğinde bir köyü daha öğretmene kavuşturduğu için görevinin bittiğini zanneder ya, yine öyle oldu. Neşe öğretmen, kendi maaşıyla hem kaldığı lojmanı yaptırdı hem de okulu onardı. İçinde çocuk olmayan okul binası tek başına işe yaramaz ya, çocukların duygularını da onardı Neşe öğretmen, derslikten kahkaha sesleri yükselmeye başladı yeniden.
Sonra, bir gece kapı çalındı, gelenler PKK militanlarıydı, terör okul da istemiyordu, öğretmen de...
Babasını hemen evin girişinde, Neşe öğretmeni köyün biraz ilerisindeki tepede şehit ettiler, iki şarjör boşalttılar üzerine. 1993 yılıydı, onlarca kötü haber arasında en sarsıcı olanlardan biriydi.
Maalesef daha beterleri de oldu bu topraklarda.
Mesela ilk şehit öğretmen Mehmet Saygıgüder, 1979’da okul bahçesinde,
Türkiye’de yayımlanan tüm gazetelerin günlük tiraj toplamı 3 milyon 300 bin seviyesinde. Arda Turan’ın sadece Instangram’da 7 milyon 100 bin takipçisi var.
Yani “Medya hep haksızlık ediyor, Arda Turan sinirlerine hakim olamadı” falan gibi bir durum yok ortada. Medya haksızlık ettiyse, gazetelerden neredeyse iki katı daha fazla insana ulaşan, sosyal medya hesabından cevabını verir, dava açar, tekzip metni yollar, haberi ya da yorumu yazanla da selamı sabahı kesersin, olur biter.
Bir insana verilecek en büyük ceza onu yok saymaktır. Sonra çok önemli bir başka nokta daha var. Haklı olmakla haklı kalmak arasında bir fark vardır.
Haklı olan, canının her istediğini yapma hakkına sahip olsa, cinayet ya da yaralamanın suç olmaktan çıkması gerekir. Oysa alacağını zorla tahsil etmek ya da etmeye çalışmak bile suçtur dünya üzerindeki tüm ceza yasalarında.
Gelelim, Arda Turan- Bilal Meşe olayı özeline: Bilal Meşe’nin yazısında Arda Turan’ın iddia ettiği gibi ailesine ve kişiliğine hakaret falan yok.
Velev ki yazıda bunlar vardı ya da Arda Turan yazıyı herkesin anladığı gibi anlamadı. Bu babasından bile yaşlı olan bir adama herkesin içerisinde saldırmayı, ağza alınmayacak küfürler etmeyi mazur
Geçen hafta yazmıştım, eşinden ayrılan tek muhafazakâr, tek hacı, Mustafa Ceceli değil.
Sonuçta şarkı söyleyen bir adam var karşımızda, dünyanın doğruluk timsali yerine koyup da ha bire saydırmanın ya da hayal kırıklığına uğramış hissetmenin bir manası yok.
Ancak Ceceli de süslü cümleler kurmak ve doğruluk timsali gibi davranmaktan vazgeçmeli. Ne demek mi istiyorum; boşandığı gün çıkan açıklamayı okuyun önce: “Çocuğumuzun huzursuz bir ortamda büyümesinin sağlıksız olacağına karar verdik. Boşanmamızın nedeni, sadece ve sadece geçimsizliktir. Eşim dünyanın en mükemmel insanıdır. Neyim varsa eşimindir. Maddi ve manevi anlamda her zaman yanında olacağım. Kanunlar onu ne kadar koruyorsa, ben iki katı koruyacağım. Aile bütünlüğümüzü bozmayacağız. Boşanma konusunda örnek olmak istemiyorum.”
Ve aynı Ceceli, bu açıklamadan sadece dokuz gün sonra boşandığı eşine, posta kutusuna izinsizce girip, resmini çalmak dahil bir sürü suçlama yöneltti. Hangi söylediğine inanacağız şimdi?
Boşandığı eşi ‘dünyanın en mükemmel insanı mı?’, ‘yoksa iletişim hakkına tecavüz etmiş bir fotoğraf hırsızı mı?’ Gerçeğin hangisi olduğu beni alakadar etmiyor doğrusu ama dokuz gün arayla aynı kişi için birbirine 180
3 yaşına kadar, bir çocuğun beyni, bir yetişkinin beyninden 2.5 kat daha hızlı çalışır.
6 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir profesörün beyninden 2 kat hızlıdır.
12 yaşındaki çocuklardan, okul öncesi eğitim almış olanlar, zeka testlerinde, okul öncesi eğitim almamış çocuklardan 5 puan daha fazla alıyor.
Sonuçlarını çok tartıştığımız PISA sınavlarında, okul öncesi eğitim almış Türk öğrenciler, okul öncesi eğitim almamış Türk öğrencilerden 42 puan daha yüksek not alıyor.
Oxford Ünviversitesi’nin araştırmasına göre okul öncesi eğitim sadece ilköğretimi değil orta ve lise eğitimini de etkiliyor.
Alt alta daha bir sürü madde yazabilirim okul öncesi eğitimin önemini anlatmak için ama Türkiye’nin sorunu okul öncesi eğitimin önemini kavrayamamak değil derslik sayısındaki eksik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2004’te, “Bir yerde cami çoksa oraya hastane yapılması daha isabetli olur” demişti. O dönem Türkiye’de 353 kişiye bir cami, 60 bin kişiye bir hastane düşüyor, kadrolu 21 bin doktora karşılık 66 bin imam devlette görev yapıyordu. O günden bugüne, özellikle sağlık alanında üst üste yatırımlar yapıldı, hastane ve doktor sayısında ciddi bir artış sağlandı.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Türkiye’nin
Çarşamba günü Mustafa Ceceli adı kötü bir başlıkla saatlerce sosyal medya gündeminde kaldı. Üşenmedim okudum çoğunu. Neler neler yazılmış, anlatamam, anlatmak da istemem doğrusu. Tüm bunların sebebi Mustafa Ceceli’nin bir hafta içerisinde, önce boşandığını sonra da evleneceğini duymuş olmamız. Peki Mustafa Ceceli, bir günahsızlık rol modeli falan oldu da bizim haberimiz mi yok acaba?
Tamam muhafazakâr bir isim Mustafa Ceceli ama karısından boşanan sonra da başkasıyla evlenen tek kişi o mu?
Doğru olan, şarkı söyleyen bir adamı, parçaları için dinlemek ya da dinlememek değil midir? Şöyle düşünelim; Mustafa Ceceli eşinden boşanmadan bildiğini okusa, kimse bir şey duymayacağı için bu tartışma da olmayacaktı. Birisinin şarkılarını ya da duruşunu sevmekle ona rol model muamelesi yapmak arasındaki farkı yine
unuttuk galiba.
Her genç kızın rüyası...
Benim çocukluğumda bir dikiş makinesi reklam filminde kullanılan slogandı bu başlık. Kadın hakları mücadelesiyle tanıştığım yıllarda, kadına evde biçtiği rolden dolayı hep kötü hatırladım bu reklamı. Ancak günümüzde 5 dakika için bile olsa şöhret olma merakı o kadar yayıldı ki, reklama eskisi kadar sinir olmuyorum.
Pazartesi akşamı Bakırköy’de, cezaevi kapısında Deniz’in gözyaşlarını çekecek kameralar... Ağlayacak Deniz... Uzun ve maceralı bir yolculuğun ardından eve dönen biri gibi; doktorların “Başarı şansı çok az” dediği bir ameliyatın ardından hastaneden taburcu olan bir hasta gibi, bir yanda sevinç, heyecan diğer yanda yitirilmiş zaman ve kader arkadaşlarını geride bırakmanın hüznüyle ağlayacak.
Evde hazırlanan sevdiği yemeklerle dolu sofrayı gördüğünde ağlayacak... Kendisini bekleyenlerin yüzündeki kırışıklığı, saçına düşmüş akı gördüğünde de ağlayacak hatta suçluluk duyacak biraz da.
Aynada kendini seyredip, hapiste geçen zamanın hasar tespitini de yapacak ama ağlamayacak bu kez. “Yeni hayatımın ilk gecesi” diyerek gidecek yatağına ama uyuyamayacak, yapması gerekenler, özledikleri, uzun bir liste olacak aklında.
Koğuşta onsuz geçen ilk akşamı da düşünecek, arkadaşlarını anlatacak, birlikte çektiklerini, sevdiği herkesin onları da sevmesini isteyecek, çevresindeki sevgi çemberi o günleri unutmasını isterken. Adım gibi eminim ki, dağ gibi röportaj ve konser teklifleri listesi bekliyordur Deniz’i. Daha önemlisi, düştüğü zaman yanına uğramayan bir sürü ünlü, kameraların önünde beklediği eve
İstanbul’da Börek Center diye bir dükkân var.
Trabzon’da “Döner center”,
Manisa’da “Lahmacun center”,
İzmir’de “Boyoz center”,
Ağrı’da “Künefe center”,
Hatay’da “Lezzet center”,
Kayseri’de “Çiçek center” var...
Bunları beğenmediyseniz, “Nargile center”, “Güzellik center”, “Mobilya center” da var memleketimizde...
Habertürk, Türk milyarderlerin hangi takımı tuttuklarını derlemiş, içinde editoryal zeka olan bir iş olmuş. Buna göre en fazla milyarder taraftarı olan kulüp 19 zengin ve 24.6 milyar dolarlık toplam servetle Fenerbahçe. Onu 13 zengin ve toplam 11.7 milyar dolarlık servetle Galatasaray izliyor. Ardından Beşiktaş geliyor. Toplam sekiz zengin ve 8.5 milyar dolarlık bir servet hesabı yapılmış.
Gelecek gençlerde...
Bu ülkede çok güzel şeyler yaşanıyor ve çoğumuz bu güzellikleri ıskalıyoruz.
Mesela Diyarbakır, Bismil’deki öğrencileri ve onların heyecanını yazdı Abbas (Güçlü) abi çarşamba günü. Türkiye’nin en iyi okullarında okuyan öğrencilerle aynı sınavda yarışacak olmalarına rağmen geleceğe dair umutlarını koruyan çocukları öğrendik. Aynı gün İstanbul’da bir başka etkinlik vardı. MEF Okulları’nın bu yıl 26. düzenlenen Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması için hazırladıkları projeler, sergi halinde görücüye çıktı. Ne var bunda diyeceksiniz, çok şey var...
Gençler öyle projeler üretmişler ki, protez organ yaratmaktan, doğal hibrit güç bankasına, farklı kanser türlerinin tedavisini kolaylaştırmaktan, görme engellilerin yaşam kalitesini yükseltmeye kadar bir sürü çalışma yapmışlar.
Yani