Türkiye, bugüne kadar İngiltere’ye milli takım düzeyinde sadece tek bir gol atabildi, tek bir maçta sahadan beraberlikle ayrıldı. O maç, Mart 1959’da, Bulgaristan’da düzenlenen Avrupa Gençler Şampiyonası maçıydı ve 1-1 bitti. Gayet iyi biliyorum zira Genç Milli Takım kadrosunda yer alanlardan biri babamdı.
Çok baktığım o fotoğraf karesinden bir Sabri Dino’yu hatırlıyorum, bir de golü atan Selim Soydan’ı. Beşiktaş genç takımından gelip, Fenerbahçe’ye gitmiş bir isimdir kendisi ve döneminin iyi futbolcuları arasında sayılır. Ama tüm popülerliğine rağmen onu Hülya Koçyiğit’in eşi olarak tanır bir sürü insan.
Hülya Koçyiğit, ilk kez ‘Susuz Yaz’la seyirci karşısına geçmiş, çocukluğunda bale ve piyano eğitimi almış, oynadığı tüm filmler Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar Yunanistan’daki sinemalarda da gösterime girmiş, Fransa’dan iki kez ödül almış, Altın Portakal, Altın Koza ve Türkiye’de de alınmadık ödül bırakmamış bir sanatçıdır. Hepsini bir kenara bırakın, sinema emekçilerinin çalışma şartlarının düzeltilmesi için mücadele eden ilk isimlerden biridir.
Önceki gün akciğer kanseri nedeniyle ABD’de bir operasyon geçirdi Koçyiğit. Ameliyata girmeden önce de herkesten kendisi için dua
Washington’da Büyükelçilik Konutu önündeki göstericiler ile korumalar arasında yaşanan kavga ABD’de halen gündemde.
Amerika’nın Sesi Türkçe Servisi, ilk andan bugüne kadar ama mutlaka her gün, konuya dair bir haber yayımladı.
Internette en çok takip edilen haber sitesi Huffington Post da göstericilerden birinin yaşadıklarına dair yazdıklarını okurlarıyla paylaştı.
Yazıyı kaleme alan Ruken Işık, gösteriye dört yaşındaki oğluyla beraber gitmiş, neyse ki hiç darbe almamış.
Ancak yazıda, kavga anında cinsiyetçi küfürler edildi iddiasından tutun da korumaların geçmişte de Kenya’da benzer bir kavgaya karıştıkları bilgisine kadar okuyanı kolayca Türkiye düşmanı yapacak bir sürü cümle vardı.
Huffington Post, Ruken Işık’ı Maryland Üniversitesi doktora öğrencisi ve Kürt aktivist olarak tanımlamış.
Meseleyi biraz daha kurcalama ihtiyacı duydum ve karşıma bütçesini ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği Amerika’nın Sesi ve onun 1992 yılından beri yayında olan Kürtçe Servisi çıktı.
Ruken Işık, Ocak 2016’da Amerika’nın Sesi Kürtçe Servisi’nde Kürt Vizyon adıyla bir televizyon programı yapmaya başlamış.
Çarşamba gününden beri televizyon piyasasında en çok konuşulan konu bu.
İşin kötü tarafı, haber bültenlerini kaldırmayı eğlence kanalına dönmek zannediyor birileri. Oysa ABD’nin en büyük eğlence kanallarından biri olan CBS, de sabah haberleri de var akşam haberleri de. Kaldı ki eğlence kanalı diye tanımlanan kanallar aslında her yaş ve sosyal gruptan seyirciye hitap eden kanallardır.
Türkiye’de son yıllarda haber bültenlerini kaldırma işi konuşulup duruyor, burada mutlak söylenmesi gereken cümleler var. Birincisi, tüm haber kanallarının toplam reytingleri, iyi bir dizinin reytingi kadar etmiyor Türkiye’de. Haber bültenlerini kaldırmak demek televizyonları biraz daha öldürmek demektir.
İkincisi, her medya kuruluşu etkin olmak ister. Gazetelerin sağlayacağı etkinliğin çok daha fazlasını sağlar ana haberler. Dizilerle para kazanabilir ama etkin olamazsınız ya da izdivaç programlarıyla konuşulmayı başarırsınız ama daha fazlası olmaz. Üçüncüsü, bugünün video kaset dükkanlarına dönen televizyonculuk anlayışında neredeyse canlı yayınlanan tek iş haber bültenleri. Bitti mi derseniz bitmedi. Televizyon kanallarının tamamı son yıllarda eski ekonomik gücünden uzakta.
Bunun sebebi de haber
Sevdiği kızın başkasıyla evleneceğini duyup, “Ya benimsin ya da toprağın” diyen bir sürü katil gördük bu ülkede.
Katil olmayıp kendi canına kıyan ve geride gözü yaşlı insanlar bırakanları da gördük.
Tüm bunları bilince Hatay’ın Kırıkhan İlçesi’nden gelen hırsızlık haberine kızamıyor insan. 17 yaşındaki bir delikanlı sevdiği kızın başkasıyla evleneceğini öğrenmiş. Sonra da gidip, gizlice kızın evine girmiş ve nişan elbisesini çalmış. Düşünsenize ‘elbise olmazsa o nişan olmaz, sevdiğim kız da başkasına yar olmaz’ diye düşünmüş. Aile şikayetçi olunca genç yakalanmış, sonra da adliyeye sevk edilmiş. Tutuklandı mı yoksa serbest mi kaldı, bilmiyorum ama onca cinayet olayından sonra nişan elbisesi çalan genç çok bir masum geldi bana...
DENİZ SEKİ DEĞİŞMİŞ MİDİR?
Bir kadın için kozmetik ürünler ya da makyaj malzemeleri önemlidir değil mi?
Deniz Seki çok uzun zamandır hasret bunlara.
Bir kadın için çok normal olan şeyler Seki için ulaşılmaz şeyler çok uzun zamandır. Mesela, banyodan çıktıktan sonra bornozla dolaşmak, saçlarını hünerli bir kuaförün ellerine teslim etmek, internet ortamında dolaşmak, cep telefonuyla sağı solu aramak, sosyal medya hesaplarını kontrol etmek.
Alışkanlıklarından vazgeçm
TRUMP NE DİYECEK:
ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeye en azından Türkiye’nin Suriye’de özellikle de YPG denetimindeki bölgelerde tek başına bir askeri harekata girişmemesini sağlamak amacıyla girecek.
ABD’nin en büyük endişesi, Türkiye’nin YPG bölgelerinde tek başına girişeceği bir askeri harekatın Rakka Operasyonu’nu fiilen engellemesi. YPG’nin “Böyle bir durumda Rakka’yı bırakır, kendi alanlarımızı savunmaya geçeriz” tehdidi Pentagon’u fazlasıyla endişelendirmişe benziyor.
Adaylık sürecinde “Erdoğan ile Kürtleri barıştıracağım” diyen Trump, tıpkı Meksika Duvarı örneğinde olduğu gibi reel politikayı yeni yeni öğreniyor. Tahminen “çözüm sürecine dönülse daha iyi olur” tarzı cümleler kuracaktır. Ancak fazla ısrarcı olmaz, zira Ankara’daki ABD Büyükelçiliği de Türkiye’deki genel havaya dair bilgileri mutlaka aktarmıştır.
ABD, YPG’ye verdiği silah desteğini “Öncelikli hedefimiz IŞİD’in mağlup edilmesi” olarak açıklamaya çalışıyor. Kuvvetle muhtemel görüşmede Rakka’nın kurtarılmasının ardından bölgenin tekrar Arap nüfusa bırakılacağı, Suriye’nin yeniden imarı çerçevesinde Türkiye’ye önemli roller düşeceği gibi vaatler masaya konacak. Düşük bir ihtimal olsa dahi, YPG’ye
Tam 16 yıl önceydi... Leyla, 10 yaşında küçücük bir kız çocuğu olarak Beylikdüzü’nde bir fast food restoranın önünde mendil satıyordu. Kızdı ona restoran çalışanları, müşterileri rahatsız ediyor gerekçesiyle de buzdolabına kapadılar. Tam iki saat boyunca dolapta tutuldu Leyla, bulunduğunda yarı baygın bir haldeydi.
Türkiye ayağa kalktı bu haberin ardından, kıyametler koptu sonra hemen unutuldu. En son 2010’da haber aldım Leyla’dan, olaydan etkilenen bir iş adamının desteğiyle üniversitede okuyordu. Aradan dokuz yıl geçmesine rağmen açılan dava hâlâ sona ermemişti... Sonra bir başka vahşete daha tanıklık ettik birlikte.
2015 yılıydı, Suriyeli Halil, Bahçelievler’deki bir fast food restoranında, masadan kalkan kişinin artık patateslerini yediği için müşteriler rahatsız oluyor gerekçesiyle, restoran müdürü tarafından feci şekilde dövüldü. Benzer bir acımasızlığa bu hafta şahit olduk. Bu kez Nişantaşı’nda, yine bir fast food restoranında, yedi yaşında bir çocuğun üzerine kaynar su fırlatıldı; müşteriler rahatsız oluyor gerekçesiyle. Üç olay,
Üç çocuk, üç fast food restoranı...
Tamam çocukların acımazsızca dövüldüğü başka yerler ve vakalar da var ama bu kadarı tesadüf mü? Belki de
Pazartesi günü bir sürü yerde bu hanımların fotoğrafları vardı. Sadece bu kareler değil, daha seksi kıyafetler ve pozlarla çekilmiş olanlar da yer aldı. Fotoğrafları vardı ama isimleri yoktu. Şaka değil, Habertürk magazin yazarları bu hanımların isimlerini anmadan Murat Boz’u eleştirmişler. Bir başka gazete, “İşte Benim Stilim kızları” diye özetlemiş her iki ismi. Ne acı değil mi adları bile anılmadan haberlere, tartışmalara konu oluyor bu iki hanım...
Tartışma ne, Murat Boz ve Eser Yenerler ile alem gecesi yaşandığı iddiası, değil mi? Doğru bu ülkede ünlü olmak kolay, rezil olmak zor değil mi? Ama bir başka yerde gittikleri gece kulübünde fazlasıyla ilgi gördükleri yazıyordu. Görmüşlerdir, hiç şaşırmam bu duruma. Hatta Hürriyet bir gece kulübüne girerken çekilmiş, fotoğraflarını da basmış. Nihal-Bahar Candan kardeşlermiş isimleri, gazetecilerin sorularına cevap vermemişler ama içeride gördükleri ilgiden mutlu olmuşlar vesaire... Arkadaş, harcanan santime, sütuna yazık değil mi? Modern sanatlarda zayıf olduğumuzu yazan sevgili Cengiz Semercioğlu, Hıncal Abi İstanbul’u yazdı, ben Anadolu’yu sorayım sana. Mersin Devlet Opera ve Bale’nin sahnelediği ve salonu hınca hınç doldurduğu
Selin Söğütlügil adını duydunuz mu hiç?
Mustafa Kemal Atatürk’ün amcası, Kırmızı Hafız Mehmet Emin Efendi’nin, torununun kızıdır Selin.
Son dönem fazlasıyla tanık olduğumuz soyağacı ticareti yapanlardan değildir ama.
Şişli Terakki’den sınıf arkadaşım Selin, buna rağmen ben bile çok uzun bir zaman sonra öğrenmiştim Atatürk ile akraba olduklarını.
Her neyse, bugüne kadar bir sürü yardım faaliyetine katıldı Selin, çocuklar için dünyanın sayılı maratonlarında koştu.
Bir sürü sivil toplum kuruluşunun çalışmasına destek verdi.
İki şiir kitabı, çok sayıda okuru var ve Selin halen okumaya devam ediyor.
Şimdilerde İngiltere’nin sayılı üniversitelerinden birinde, senaryo ve film prodüksiyonu üzerine yüksek lisans yapıyor.