-Önce insan ormandan korkardı,
şimdi orman, insandan korkuyor.-
İsteyip de yazma fırsatı bulamadığım yazılar zehirleyecek beni. Sıcak Temmuz’un ilk yazısında ağaç gölgesine oturup serin bir yaz yazısı yazmak isterdim. Hafif yaz rüzgârında yaprakların birbirleriyle dansını izleyerek yazmak vardı. Olmadı. O ağaçlar alev almış, gölgeleri yok. Yaprak titreten rüzgârlar yangını savuran kabusa dönmüş.
Her yıl bu zaman “yeşil vatan” yanıyor. Ağaçlar, hayvanlar, doğa ölüyor. Alevden kılıçlarla büyük yaralar açılıyor. Gelecek yıl bu zamanlar yine yanacak, biliyoruz. Dünyanın başka yerleri de yanıyor, Brezilya ormanları tam 200 gün yandı. Bizde fark, “nedenler” ve “çözümler” üzerinde oluşuyor.
Bizim ormanlarımız yandığında nedenlerin başında “insan” unsuru olduğu açıklanıyor. İzmarit, cam atmak, anız, ateş yakmak gibi davranışları, bilinçsizlik olarak tanımlıyoruz. Uyarılar yoğunlaşıyor. “Yapma” dediğinizde yapmayan kaç insan tanıyorsunuz? Bilinçsizlik uyarılarla giderilen bir şey değil, eğitimle giderilen bir şey.
Yangınların çıktığı yerlerin özellikleri, insanların kafasında çeşitli algılar oluşturuyor; “Turizm açısından değerli arazilerde alan açmak için yakıyorlar”, “Maden ocakları için yaktılar”, “Teröristler yapıyor.” Algısal nedenler insanları korkutuyor.
Çözümleri ikiye ayırmalıyız; Birincisi, bakış açımızın değişmesi gerek. Terör sorununa bakış açımızı değiştirdiğimiz gibi. Yarım asırdır süren terör belasında kat ettiğimiz aşama, mücadele bakış açısını, yöntemini değiştirerek sağlandı: Sorunu kaynağında yok ederek.
Olası tehditlere karşı nasıl “ana vatan”ı savunacak savunma sanayine yatırımlara öncelik verdiysek, “gök vatan” için Kaan’lar üretiyorsak, “mavi vatan”ın sınırlarına dair kararlar alıyorsak, yanacağından emin olduğumuz “yeşil vatan” için de politika yenilemeliyiz. Erken uyarı amaçlı yeni teknolojileri, yangını kaynağında tespit etmeyi, söndürücü malzemeler geliştirmeyi, yanan orman arazilerinin hiçbir gerekçeyle yapılaşmaya açılmayacağını garanti eden yasal düzenlemeleri hayata geçirmeye odaklanmamız gerekiyor.
Çözümlerin ikinci ayağı, bilinç meselesi. Ormana bakınca ağaçları değil ormanı görüyor olmamız gerek. Orman ağaçtan başka bir şeydir. Birlikte var olmaktır. İş birliğidir. Ortaklıktır. Yaşamın bin bir halidir. Toplum gibidir orman. Ortak bilinci yaşatmak özellikle bizimki gibi toplumlar için vazgeçilmezdir. Kültürel tüm miraslar bir aradalığa dairdir.
Toplumsal bilinç gelişiminin mekânlarından ilki okullardır. Bir çocuğun 16 yaşına kadar aldığı eğitimin içeriği, toplumsal bilinci temel almalı. İkincisi ise askeri kışlalar. Nasıl ki Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim kurumu olarak işlemişse, bugün de toplumsal bilincin gelişimine katkıda bulunabilir.
Değişirsek başarabiliriz.
Kanserden ölmedi
Gazeteci, yazar, düşünür, aydın Nihat Genç’i kaybettik. “Kanserden öldü” diyorlar, yanlış. Yurtseverliğin kederinden öldü Nihat Genç.
Çok üzgünüm. Kendime kızgınım. “Nasılsa yaparız” diyerek çaylı muhabbetlerimizi ertelemeyecektim. İnsan hep yoğun. Hep müşkülpesent. Özellikle de sevdiklerine karşı öyle. Zira kendilerini sevenlerin hep orada olacağını sanıp onlara dair şeyleri ertelerler. Oysa “ilişki” eylemseldir. Aytmatov’un “Sevgi emekti” sözünü aforizmalara hapsedip hayata geçirmezler.
Oysa sevenlerimizle geçirdiğimiz zamanlar kendimize verdiğimiz hediyelerdir; Güvende hissettiğimiz, olduğumuz gibi kabul edildiğimiz, esirgendiğimizden emin olduğumuz.
Nihat Genç’le görüşemedik, yazıştık. FETÖ’nün itibarsızlaştırma saldırılarına hedef olduğumda, “Yurtseverleri rahat bırakmazlar” diyerek yurdunu sevmenin bedelini bana hatırlatmıştı. Yazılarımı “beğeniyle izlediği” mesajı cebime düştüğünde, öğretmen “aferin”i gibi sevinmiştim. En son “FETÖ’cü trolleri ciddiye almayın” diyerek bana moral veren Nihat Genç. Bu ülkenin vicdanıydın, unutturulmaya çalışılarak cezalandırıldın. Üzgünüm. Kızgınım.
AKLIMDA KALAN
Bize bizden yakın Osimhen: Galatasaray’ın yıldızı Osimhen’in, İzmir’deki yangınlar için yaptığı uluslararası çağrıda “biz” dilini kullanması, ülkece onu neden sevdiğimizin cevabıdır: “Desteğe ihtiyacımız var. Yalnız değiliz, lütfen İzmir’i korumamıza yardım edin.”
Özay Şendir
Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye
6 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Üniversite tercihi ve mezuna kalmak?
6 Temmuz 2025
Zeynep Aktaş
Bankalar atağa geçti endeks pozitife döndü
6 Temmuz 2025
Ali Eyüboğlu
Şehirde festival ve cezaevinde konser
6 Temmuz 2025
Güldener Sonumut
Almanya’nın sıra dışı nükleer hevesi
6 Temmuz 2025