Takımların kadroları elimize ulaştığında karşılaşmanın çok mücadeleci ve az pozisyonla geçeceğini tahmin ettik. Çünkü Beşiktaş’ın Sergen dışında yaratıcı ve üretken oyuncusu yoktu sahada. Denizlispor ise çok koşan ve savaşan bir ekipti. Stoperleri dışında, orta sahası da adam markajıyla oynuyordu. Bu yapıdaki iki takım önce birbirini boğmak isteyecek, bulduğu ender pozisyonları da gole çevirmeye çalışacaktı. En önemli silah da duran toplar olacaktı.
Zaten maçın ilk 10 dakikasında yanılmadığımızı anladık. Karşılıklı sertliklerle gelen 6 - 7 ölü top ve üst üste üç sarı kart birden seyrettik. Topu ayağına kim alırsa alsın, başında hemen bir rakip bitiyordu. Paslar isabetli olmuyor, organize ataklar gelişemiyordu. Koca 45 dakikada sadece 20 dakika oyun oldu. Diğer zamanda top ya taçta, ya da faul atışı için dikildiği yerdeydi.
Karşılıklı güç gösterisi içinde iki önemli frikik oldu. İki takım da golleri bu frikiklerden buldu. Denizlispor’un attığı golde Cordoba’nın hem yer tutuşu, hem de barajdaki kararı yanlıştı. Kaleyi cepheden gören bir atışta dörtlü baraj kurdurması anlamsız. Ne gariptir ki, takımdaki diğer arkadaşları da tecrübelerine rağmen onu uyarmadılar.
Beşiktaş’ı ne kadar eleştirsek de belli bir vasatı tutturuyorlar. Golü yemelerine rağmen de oyundaki düzenlerini bozmadılar. Çok geçmeden de Sergen’in muhteşem vuruşu geldi.
Son bölüme girilirken, Lucescu, Ali Cansun ve Kaan Dobra’yı oyuna alarak daha atak bir takım oluşturmak istedi. Bu değişiklik ile Beşiktaş takımı hantallıktan kurtuldu. Kendi sahasında özellikle İbrahim’in kanadından açıklar verse de, oluşturduğu beş dakikalık baskıyla, Kaan Dobra’dan gelen topu bir anda kendini boşa çıkaran Pancu filelere gönderdi.
Cordoba’nın son saniyelerde yaptığı iki kurtarış, ilk goldeki hatasını affetirdi.
Serdar Tatlı uzun bir aradan sonra ilk maçını yönetti. Pozisyonlara mümkün olduğunca yakın olmaya çalıştı. Kritik noktalarda iyi kararlar verdi.