Rıdvan Dilmen

Rıdvan Dilmen

rdilmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gelmesi önce hayal denilen Ortega’nın, transferi gerçekleşince, çeşitli görüşler ortaya atılmıştı.
Çok kişi "İyi transfer" derken, bir bölüm de "Yanlış transfer" yorumunu yaptı.
Allah yukarıda, ben de oyunculuğundan dolayı değil, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan, asıl iki kenar ve santrfor alınmasının daha faydalı olacağını düşünenlerdendim. Aynı düşüncem değişmedi.
Belki; Ortega kalitesinde olmasa da, aynı mevkide oynayabilecek, beş tane iyi oyuncusu var Fenerbahçe’nin.
Hatırlarsak; Ortega sezon başında oynatılmayınca veya oyundan çıkarılınca Lorant’a çok saldırıldı. Ancak zaman Lorant’ı haklı çıkardı.
Ortega gibi büyük oyuncular, söylenildiği gibi uyum sorunu yaşamazlar. En azından bu dönemi, kısa bir sürede aşarlar. Afrika’ya da gitseler, uzaya da çıksalar, uyum dönemini çabuk aşarlar.
Ortega’nın asıl sorununun fiziksel olduğu, son bir ayda ortaya çıktı. Bir futbolcu, beyninden geçenleri, ayağına indiremiyorsa, fiziksel bir sıkıntı var demektir. Sezon başında Ortega, bu sıkıntıyı yaşadı.
Şimdilerde ise kuvvetlendiği için topla koordinasyonu çok iyi oldu. Dolasıyla geçtiği rakiple bir daha uğraşmıyor ve direkt kaleye iniyor.
Son bir aydır da zaten Lorant hep oynatıyor. Ortega’nın çıktığı dakikalar artık son dakikalar. Bunun nedeni de; sorun olduğu için değil, bence alkışlarla onurlandırılması için.

14 Eylül 2002’nin öncesi ve sonrası
Fenerbahçe’nin oynadığı lig ve kupa maçlarını bir düşünelim. 14 Eylül’deki Malatyaspor maçı öncesi ve sonrası çok farklı. Takım en azından koşuyor ve mücadele ediyor. Dolasıyla bir kaç yıldız oyuncusuyla da sonuca gidiyor.
Nedenleri:
1- Oyuncuların, "Bize bir şey olmaz" düşüncesi yok olmuş durumda. Abdullah, Yusuf ve Oktay kadro dışı. (Bu oyuncuların hak ettiklerini düşünmüyorum. İhale onlara kaldı) Birkaç oyuncunun kellesi, diğer oyuncuların uyanmasını, diken üstünde olmasını sağladı ve formaya bakış açıları değişti. Bence en önemli faktör bu.
2- Saha içine girelim... Malatyaspor maçından sonraki döneme dikkat edelim. Genç ve formaya aç oyuncuların oynaması, özellikle maçın son bölümlerinde bunlardan faydalanılması (Tuncay, Ceyhun, Hakan Bayraktar, Serhat gibi) tempoyu artırdı. Revivo, Ortega, Washington ve Rapajc gibi oyunculardan kurulu sezon başındaki kadro, maçın sonlarında, kontrolü elden kaçırıyordu. Şimdi bunu görmüyoruz. Özellikle son bölümlerde ayakta kalan takım Fenerbahçe oluyor. Genç, dinamik, çabuk ve herşeyden önemlisi; aç oyunculardan zarar gelmez.

YAŞAR DURAN
Fenerbahçe’nin Milli kalecisi Yaşar Duran’ı hepiniz hatırlarsınız. Mükemmel insandır ve hayat doludur. Şu anda antrenörlük yapıyor.
Benim de oynadığım bir maçta, İngiltere’den sekiz gol yedi. Maalesef sekiz topu ağlardan o çıkardı, ben de dokuz kez santra vuruşu yaptım.
Diğer sezon Wembley’de yine rakip İngiltere idi ve bu kez kalede Fatih Uraz vardı. Yaşar Duran da yedek kulübesinde oturuyordu. Maalesef o maçta 8 - 0 bitti.
Staddan ayrılırken gazeteciler Yaşar Duran’a sordular; "Yahu sende sekiz gol yedin, Fatih de sekiz gol yedi. Ne düşünüyorsun?" diye.
Yaşar’dan cevap; "Biz Fatih ile çok iyi anlaşıyoruz. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez."

Fatih Terim’in tekrar göreve dönmesiyle birlikte, Galatasaray tarihinin en kötü dönemini yaşamaya başladı!
Terim; milyonlarca dolar harcattı, dünyanın tanıdığı bütün oyuncuları aldırdı ama sonuçlar ortada. Puan cetvelinde son sıralara demir attı. Ligin en az gol atan takımı ve en çok gol yiyen takımı özelliğini koruyor. Şampiyonlar Ligi’nde tek puan dahi alamamış ve iddiası da hiç kalmamış. İlahi Fatih hoca, ne yaptın bu Galatasaray’a!