ABD mi, AB mi?

11 Temmuz 2003

Türkiye'de dış politika üzerinde kafa yoranlar, genelde ABD veya AB ile sorun çıktığında, yeni alternatif arayışına girişirler. Nitekim bir süredir (özellikle AB'nin tutumuna karşılık olarak), Rusya'dan İran'a, İslam dünyasından Çin'e kadar, çeşitli "seçenekler"den söz ediliyor.Bu kez, Kuzey Irak'taki olayın ardından, ABD'ye karşı politikanın baştan gözden geçirilmesini isteyenlerin bir kısmı, alternatif olarak AB'yi öne sürüyorlar.Bu görüşe göre, Türk - ABD ilişkilerinin yediği darbeden sonra, Ankara AB'ye sıkıca sarılmalı ve Avrupa'yı bir alternatif olarak kullanmalıdır...***Gerçekten AB, Türk dış politikasında, ABD'nin bir alternatifi midir ve Ankara'nın böyle keskin bir rota değişikliği yapması gerekli mi?Avrupa'nın Türkiye'nin dış ilişkilerinde ve Türk halkının gönlünde çok uzun yıllardan beri özel bir yere sahip olduğu kuşkusuz. Halen Türkiye'nin en yakın ticari, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkileri, AB ile veya onun içinde yer alan ülkelerledir.Ancak son 50 yılda ABD'nin Türk dış politikasında giderek ağırlık kazanması da, güvenlikten ekonomiye kadar çeşitli faktörlerin sonucudur. Şartlar değişmiş de olsa, - hele bugün "hiper - güç" durumunda olan - ABD'yi yok saymak

Yazının Devamı

ABD mi, AB mi?

11 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Halen ABD ile, Süleymaniye baskını yüzünden yaşanmakta olan kriz, Türkiye'nin dış politikada başka seçeneklere yönelmesi zamanının gelip gelmediği konusunu tartışmaya açmış bulunuyor.
     Türkiye'de dış politika üzerinde kafa yoranlar, genelde ABD veya AB ile sorun çıktığında, yeni alternatif arayışına girişirler. Nitekim bir süredir (özellikle AB'nin tutumuna karşılık olarak), Rusya'dan İran'a, İslam dünyasından Çin'e kadar, çeşitli "seçenekler"den söz ediliyor.
     Bu kez, Kuzey Irak'taki olayın ardından, ABD'ye karşı politikanın baştan gözden geçirilmesini isteyenlerin bir kısmı, alternatif olarak AB'yi öne sürüyorlar.
     Bu görüşe göre, Türk - ABD ilişkilerinin yediği darbeden sonra, Ankara AB'ye sıkıca sarılmalı ve Avrupa'yı bir alternatif olarak kullanmalıdır...
     ***
     Gerçekten AB, Türk dış politikasında, ABD'nin bir alternatifi midir ve Ankara'nın böyle keskin bir rota değişikliği yapması gerekli mi?

Yazının Devamı

Bir başka yol haritası

10 Temmuz 2003

Katsav şu nokta üzerinde durdu: Ortadoğu'da Arap - İsrail anlaşmazlığı 55 yıldır sürüyor. Oysa bölgede, insanlara refah sağlayacak büyük bir potansiyel var. Bu bakımdan, kendi deyişi ile "politik sorunlar bir kenara bırakılırsa böyle çok yanlı bir işbirliği kurulabilir ve bu tüm bölge için çok hayırlı olur".Katsav'ın söyledikleri bize yıllar önce, İsrail'in eski Dışişleri Bakanı Şimon Peres'in gene Türkiye'yi bir ziyareti sırasında yaptığı bir konuşmasını anımsattı. Peres, Ortadoğu'da bölgesel bir kalkınma sistemi fikrini ortaya atarken, örnek olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Fransa ile Almanya'nın (bugünkü AB'nin temelini oluşturan) Demir - Çelik Birliği'ni kurmalarını ve kısa zamanda eski düşmanlıklarını geride bırakmalarını gösteriyordu. Peres sonradan bu "hayali"ni etraflı biçimde bu kitabında işledi; ama ne yazık ki bu, günümüze dek "hakikat" olamadı.***KATSAV dün bu fikri "Yol Haritası" adı verilen yeni barış süreci çerçevesinde ele aldı. Barışın sadece İsrail ve Filistin değil, Ortadoğu'daki tüm taraflar için yeni fırsatlar yaratacağını söyledi.Aslında Türkiye bu büyük projenin öncülüğünü yapabilir. Çünkü tüm taraflarla iyi ilişkisi bulunan, ayrıca su dahil büyük

Yazının Devamı

Bir başka yol haritası

10 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Türkiye'ye iki günlük resmi bir ziyarette bulunan İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, dün İstanbul'da Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi DEİK'in düzenlediği çalışma yemeğindeki konuşmasında ilginç bir fikir ortaya attı. İsrail lideri Ortadoğu'daki 5 ülkenin bir ekonomik işbirliği kurmasını önerdi. Saydığı ülkeler, Türkiye, İsrail, Filistin, Mısır ve Ürdün. Ama bu topluluğa isteyen diğer bölge ülkelerinin de katılabileceğini belirtti.
     Katsav şu nokta üzerinde durdu: Ortadoğu'da Arap - İsrail anlaşmazlığı 55 yıldır sürüyor. Oysa bölgede, insanlara refah sağlayacak büyük bir potansiyel var. Bu bakımdan, kendi deyişi ile "politik sorunlar bir kenara bırakılırsa böyle çok yanlı bir işbirliği kurulabilir ve bu tüm bölge için çok hayırlı olur".
     Katsav'ın söyledikleri bize yıllar önce, İsrail'in eski Dışişleri Bakanı Şimon Peres'in gene Türkiye'yi bir ziyareti sırasında yaptığı bir konuşmasını anımsattı. Peres, Ortadoğu'da bölgesel bir kalkınma sistemi fikrini ortaya atarken, örnek olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Fransa ile Almanya'nın (bugünkü AB'nin temelini oluşturan) Demir - Çelik

Yazının Devamı

Stratejik ayar...

9 Temmuz 2003

Stratejik ortaklık iki ülke arasında Soğuk Savaşta ve sonraki dönemde gelişen bir işbirliği şekli idi. O yılların şartları ve iki ülkenin çıkarları ilişkilerin böyle bir düzeye erişmesini sağlamıştı.Irak krizi bu konsepti yıktı. Demek ki, gerçekte, iki ülke arasındaki bağlar, ne sanıldığı kadar "stratejik"ti ne de gerçek bir "ortaklık" düzeyine ulaşmıştı...Şimdi mesele, Türk - Amerikan ilişkilerinin, bu "üstün nitelikler"den yoksun olarak, ne şekilde devam edebileceğidir. Süleymaniye skandalının yarattığı derin yaranın (ve özellikle kamuoyunda yol açtığı öfke ve hatta husumetin) normal ilişkileri de ciddi olarak zedelemesi tehlikesi vardır.Gerçi devletler arasındaki ilişkiler, böyle krizlere rağmen devam eder. Türk - ABD ilişkilerinde de yakın geçmişte bunun örnekleri (Johnson mektubu, haşhaş yasağı, ambargo) görülmüştür... Ama şu da bir gerçek ki, son vahim olayın izlerini silmek ve ilişkileri dostluk ve yakınlık düzeyinde yeniden canlandırmak pek kolay olmayacaktır...***Irak krizi sırasında "Kuzey Irak sorunu"nun Türk - ABD ilişkilerinde yeni bir sorun olarak ortaya çıkıp "belirleyici bir etken" olacağını yazmıştık. Nedeni de şu: Özellikle bu bölgede Ankara'nın ve Washington'un

Yazının Devamı

Stratejik ayar...

9 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Süleymaniye baskını ile artık Türk - Amerikan "stratejik ortaklığı" tamamen öldü. Bir Amerikan deyimi ile, bu olayla "tabuta son çivi çakılmış" oldu...
     Stratejik ortaklık iki ülke arasında Soğuk Savaşta ve sonraki dönemde gelişen bir işbirliği şekli idi. O yılların şartları ve iki ülkenin çıkarları ilişkilerin böyle bir düzeye erişmesini sağlamıştı.
     Irak krizi bu konsepti yıktı. Demek ki, gerçekte, iki ülke arasındaki bağlar, ne sanıldığı kadar "stratejik"ti ne de gerçek bir "ortaklık" düzeyine ulaşmıştı...
     Şimdi mesele, Türk - Amerikan ilişkilerinin, bu "üstün nitelikler"den yoksun olarak, ne şekilde devam edebileceğidir. Süleymaniye skandalının yarattığı derin yaranın (ve özellikle kamuoyunda yol açtığı öfke ve hatta husumetin) normal ilişkileri de ciddi olarak zedelemesi tehlikesi vardır.
     Gerçi devletler arasındaki ilişkiler, böyle krizlere rağmen devam eder. Türk - ABD ilişkilerinde de yakın geçmişte bunun örnekleri (Johnson mektubu, haşhaş yasağı, ambargo) görülmüştür... Ama şu da bir gerçek ki, son vahim olayın izlerini

Yazının Devamı

Esas neden ne?

8 Temmuz 2003

Bu çirkin olay, üst düzeydeki temaslar sonunda şimdi kapanmış veya dondurulmuş bulunuyor. Ama derin bir yara daha alan Türk - ABD ilişkilerinin geleceği bakımından bu sorunun doğru ve samimi yanıtının bulunması çok önemli.Doğrusu yerel komutanın, kendi inisiyatifi ile böyle bir baskın emrini verdiğine inanmak zor. Ama buna karşılık "git Türk timinin olduğu yeri bas, Türk askerlerini tutukla, belgeleri ele geçir, eşyaları yık," cinsinden bir talimatın Washingtondan - Yönetimden veya Pentagondan - geldiğini düşünmek de olanaksız.Akla yakın görünen şudur: Bu eylem, Kuzey Iraktaki Türk askeri varlığını yakından izleyen Amerikan askeri makamlarının, ABD politikasının genel çerçevesi içindeki değerlendirmelerinin ışığında aldığı kararın sonucudur.Dolayısı ile bunu yerel ve münferit bir hadise saymak mümkün değil.***Olayın vahim yanı, iki müttefik ülke arasında meydana gelmiş olmasıdır.NATO tarihinde böyle bir hadise olmadı hiç. Bu bakımdan ittifakın da bu olaydan çıkarması gereken sonuçlar olmalı...Bu eylem, bir üçüncü ülkenin toprakları üzerinde (Kuzey Irakta) Türk ve Amerikan askerlerini karşı karşıya getirdi. "Rambo"ların davranışı, Türk kamuoyunda olduğu kadar, Türk Silahlı

Yazının Devamı

Esas neden ne?

8 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Amerikan askerlerinin Süleymaniye’de Türk özel harekat timinin 11 mensubunu "Rambo"vari bir baskın sonucu yakalayıp 60 saat gözaltında tutması, yerel kumandanlığın girişimi ile mi gerçekleştirildi, yoksa bu daha üst makamları da içine alan bir ABD stratejisinin sonucu mu?
     Bu çirkin olay, üst düzeydeki temaslar sonunda şimdi kapanmış veya dondurulmuş bulunuyor. Ama derin bir yara daha alan Türk - ABD ilişkilerinin geleceği bakımından bu sorunun doğru ve samimi yanıtının bulunması çok önemli.
     Doğrusu yerel komutanın, kendi inisiyatifi ile böyle bir baskın emrini verdiğine inanmak zor. Ama buna karşılık "git Türk timinin olduğu yeri bas, Türk askerlerini tutukla, belgeleri ele geçir, eşyaları yık," cinsinden bir talimatın Washington’dan - Yönetimden veya Pentagon’dan - geldiğini düşünmek de olanaksız.
     Akla yakın görünen şudur: Bu eylem, Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığını yakından izleyen Amerikan askeri makamlarının, ABD politikasının genel çerçevesi içindeki değerlendirmelerinin ışığında aldığı kararın sonucudur.
     Dolayısı

Yazının Devamı