KKTC'de yeni girişimler

5 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Kıbrıs meselesinde zaman zaman belirlenen her tarih, bir "dönüm noktası" veya "son şans" sayılır.
     Şu sırada - her ne kadar Annan planının hala masada olduğu söyleniyorsa da - müzakere süreci "ölü nokta"da bulunduğu için, önümüzde yakın bir tarih yok.
     Takvimde kesinleşmiş görünen bir gün var: O da 1 Mayıs 2004. O tarihte "Kıbrıs", diğer 9 ülke ile birlikte resmen ve fiilen AB üyesi olacak. O zamana kadar çözüm olursa Türk kesimi de buna dahil olacak; aksi halde sadece Rum kesiminin üyeliği kesinleşecek.
     Ama bu, o güne kadar Kıbrıs konusunda yeni önemli tarihler, yeni "dönüm noktaları" olmayacak demek değil. Bakarsınız beklenmedik girişimler olur, tavırlar değişir, müzakereler bir şekilde yeniden başlar ve çözüm yolu açılır.
     Nitekim şu sırada en azından KKTC'den bu yönde bazı sinyaller geliyor. Biri tarihi belli olan (aralık ayı) seçimler, diğeri de Denktaş yönetiminin yakında ortaya atması beklenen yeni bir çözüm paketi ile ilgili...
     * * *

Yazının Devamı

Uygulama nasıl olacak?

4 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Geçenlerde Hakkari'de bir tiyatro temsilinde dekorda yer alan renklerin "Kürt bayrağı"nı çağrıştırdığı gerekçesi ile oyunculara karşı adli takibat açılması üzerine, Adalet Bakanı Cemil Çiçek şu anlamlı sözleri söylemişti: "Bu tür uygulamaların Aralık 2004'e geldiğimizde asgariye inmiş olması lazım. Bilgilendirmeye çok önem verilmeli. Yasal değişiklik kolay, zihniyet değişikliği ise daha zor. Bir günde, bir gecede gerçekleşmiyor..."
     Bugünlerde AB ile uyum sağlayacak yasal düzenlemeler, paketler şeklinde, hızla gerçekleştiriliyor. Ancak herkes Türkiye'nin hedeflediği çağdaş standartlara erişmek için sadece yasaları değiştirmenin yetmediğini ve aynı kararlılığı uygulamada da göstermek gerektiğini kabul ediyor.
     Peki, uygulamanın da bu doğrultuda olması nasıl sağlanacak? Bu, yalnız Ankara'daki merkezi otoritenin değil, ülkenin uzak bir bölgesindeki bir kentte veya kasabada, yerel idari ve adli makamların anlayışına ve davranışına da bağlı...
     * * *
     Yukarıdaki örneğe benzer olaylar çok oluyor. Kuşkusuz ifade özgürlüğünü koruyan

Yazının Devamı

Paketlerden korkmamalı

3 Temmuz 2003

Bugün reform paketlerinin peş peşe hazırlandığı ve geçirildiği bir dönemde, artık bu tartışmaların geride kalmış olması, AB ile bütünleşme yolunda hatırı sayılır bir mesafe kat edildiğini gösteriyor.Gerçi hala bu "paketlere ne lüzum var?" diye soranlar ve bunları "AB'nin dayatması" olarak görenler var.Ama hangi nedenle olursa olsun, bu görüşte olanların giderek marjinalleştiği, kamuoyunun geniş kesiminin hükümetin ve Meclis'in reformları gerçekleştirmek konusundaki çabalarını gerekli ve yararlı gördüğü bir gerçek.Şunu kabul etmeli ki, bugünkü hükümet büyük bir şevk ve kararlılıkla bu politikayı izliyor ve bu, kamuoyunda da değişim yönünde, heyecan kazandırmış bulunuyor.***Hükümetin hedefi, Cumhurbaşkanı'nın vetosuna takılan 6'ncı uyum paketini önümüzdeki hafta; hazırlıkları tamamlanmak üzere olan 7'nci paketi de bu ay içinde Meclis'ten çıkarıp derhal yaşama geçirmektir.Ondan sonraki etap, Türkiye'nin Ulusal Program'ını sunması, AB Komisyonu'nda ekim ayında İlerleme Raporu'nu açıklamasıdır.Bu hızlı tempoda bir aksama olmazsa, bütün beklentiler, AB Komisyonu'nun Türkiye'deki ilerlemeleri kaydeden olumlu bir rapor vermesi ve yıl sonunda Roma'daki zirvede üyelik müzakereleri tarihinin

Yazının Devamı

Paketlerden korkmamalı

3 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Henüz bir yıl önce Türkiye'de AB ile uyum yasalarının çıkarılmasının gerekli olup olmadığı, bu tür düzenlemelerin ülke menfaatlerine uyup uymadığı tartışılıyordu.
     Bugün reform paketlerinin peş peşe hazırlandığı ve geçirildiği bir dönemde, artık bu tartışmaların geride kalmış olması, AB ile bütünleşme yolunda hatırı sayılır bir mesafe kat edildiğini gösteriyor.
     Gerçi hala bu "paketlere ne lüzum var?" diye soranlar ve bunları "AB'nin dayatması" olarak görenler var.
     Ama hangi nedenle olursa olsun, bu görüşte olanların giderek marjinalleştiği, kamuoyunun geniş kesiminin hükümetin ve Meclis'in reformları gerçekleştirmek konusundaki çabalarını gerekli ve yararlı gördüğü bir gerçek.
     Şunu kabul etmeli ki, bugünkü hükümet büyük bir şevk ve kararlılıkla bu politikayı izliyor ve bu, kamuoyunda da değişim yönünde, heyecan kazandırmış bulunuyor.
     ***

Yazının Devamı

İtalya'dan beklenen...

2 Temmuz 2003

Herhalde biz Türkler de...Bunun nedeni dünden itibaren İtalya'nın AB'nin 6 aylık dönem başkanlığını Yunanistan'dan devralmış olması. İtalya'nın başında Berlusconi gibi sivri ve renkli bir lider olunca, bütün dikkatlerin onun üzerinde toplanması da doğal...Avrupalıların 66 yaşındaki "Cavaliere"ye bakış açısı, Türkiye'ninkinden farklı. "Onlar" iş hayatından siyasete geçen ve hedef olduğu yolsuzluk iddialarını örtbas etmeye çalışan Berlusconi'ye biraz şüphe, biraz endişe ile bakıyorlar. Dünkü Avrupa gazetelerine bakarsanız, kimi İtalyan liderini "Avrupa demokrasisi için bir tehlike", kimi "AB'yi yönetemeyecek bir amatör", kimi de "Avrupa için bir anormallik" olarak görüyor!.."Bizler" ise, Berlusconi'ye bir "Türk dostu" gözü ile bakıyor, Türkiye'ye gösterdiği ilgi ve yakınlığı nedeni ile, AB dönem başkanı olarak kendisinden çok şey bekliyoruz...***AB'de "İtalyan başkanlık dönemi"nin neler getirebileceği konusuna girmeden önce, Yunanistan'ın dün sona eren başkanlık dönemine kısaca bir göz atalım.Genelde Yunanistan dönem başkanı olarak başarılı bir performans gösterdi. Irak savaşının yarattığı sorunlar nedeni ile bu, zor bir dönemdi. Simitis - Papandreu ikilisi bu krizi iyi "idare"

Yazının Devamı

İtalya'dan beklenen...

2 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Avrupalılar önümüzdeki günlerde ve haftalarda - aslında önümüzdeki 6 ay boyunca - Silvio Berlusconi'nin adını dillerinden düşürmeyecekler.
     Herhalde biz Türkler de...
     Bunun nedeni dünden itibaren İtalya'nın AB'nin 6 aylık dönem başkanlığını Yunanistan'dan devralmış olması. İtalya'nın başında Berlusconi gibi sivri ve renkli bir lider olunca, bütün dikkatlerin onun üzerinde toplanması da doğal...
     Avrupalıların 66 yaşındaki "Cavaliere"ye bakış açısı, Türkiye'ninkinden farklı. "Onlar" iş hayatından siyasete geçen ve hedef olduğu yolsuzluk iddialarını örtbas etmeye çalışan Berlusconi'ye biraz şüphe, biraz endişe ile bakıyorlar. Dünkü Avrupa gazetelerine bakarsanız, kimi İtalyan liderini "Avrupa demokrasisi için bir tehlike", kimi "AB'yi yönetemeyecek bir amatör", kimi de "Avrupa için bir anormallik" olarak görüyor!..
     "Bizler" ise, Berlusconi'ye bir "Türk dostu" gözü ile bakıyor, Türkiye'ye gösterdiği ilgi ve yakınlığı nedeni ile, AB dönem başkanı olarak kendisinden çok şey bekliyoruz...
     ***

Yazının Devamı

"Yarım barış" savaştan iyi...

1 Temmuz 2003

Bu sorulara kim kesin "evet" yanıtı vermek cesaretini gösterirse, ya Ortadoğu realitelerinin farkında olmayan bir cahil, veya "Financial Times"ın belirttiği gibi, bir deli sayılmalıdır!..Arap - İsrail anlaşmazlığının geçmişi, o kadar yanıltıcı olaylarla dolu ki, dün yaşama geçirilen ateşkesin uzun ömürlü olabileceğine ve barış yolunu açabileceğine inanmak bile güç oluyor.Nitekim gerek İsrailliler, gerekse Filistinliler (hem sadece halk değil, yöneticiler dahil) bu alınan karara şüphe ve güvensizlikle bakıyorlar.***Ama buna rağmen, iki taraf da, genelde memnun ve umutlu görünüyor..."Haaretz" gazetesinin "1000 gün savaşı" adını verdiği 33 aylık şiddet döneminden sonra, iki cephede de bu "makus" seyrin değişmesi lehinde güçlü bir istek ve de beklenti var.Bu kez umutları artıran çeşitli nedenler var: Filistin tarafından, HAMAS, İslami Cihat ve Fatah grupları, şiddet eylemlerini durdurma kararını birlikte aldılar. Filistin yönetimi ve başına geçen Mahmut Abbas, barış sürecinin yeniden başlatılması için çaba harcıyor...İsrail tarafından da Şaron hükümeti, "yol haritası"nı yaşama geçirme yönünde angajmana girmiş durumda. Nitekim "terörün durdurulması" ile birlikte, İsrail "geri çekilme"

Yazının Devamı

"Yarım barış" savaştan iyi...

1 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Ortadoğu barışı ile ilgilenen herkesin kafasındaki soru şimdi şu: İsrail ile Filistin yönetimi arasında varılan ve dün yürürlüğe giren mutabakat layıkı ile uygulanabilecek mi? Ateşkes ilan eden üç militan Filistin örgütü, eylemlerine son verecek mi? Gazze ve Batı Şeria'daki belirli noktalardan çekilmeyi kabul eden İsrail, mutabakat koşullarını yerine getirecek mi?..
     Bu sorulara kim kesin "evet" yanıtı vermek cesaretini gösterirse, ya Ortadoğu realitelerinin farkında olmayan bir cahil, veya "Financial Times"ın belirttiği gibi, bir deli sayılmalıdır!..
     Arap - İsrail anlaşmazlığının geçmişi, o kadar yanıltıcı olaylarla dolu ki, dün yaşama geçirilen ateşkesin uzun ömürlü olabileceğine ve barış yolunu açabileceğine inanmak bile güç oluyor.
     Nitekim gerek İsrailliler, gerekse Filistinliler (hem sadece halk değil, yöneticiler dahil) bu alınan karara şüphe ve güvensizlikle bakıyorlar.
     ***
     Ama buna rağmen, iki taraf da, genelde memnun ve umutlu görünüyor...

Yazının Devamı